Başbakan Erdoğan’ın özel bir televizyon kanalında gerçekleştirilen bir programda Karacaahmet Cemevi ile ilgili olarak söylediği "O cemevi bir ucube olarak yapıldı orada. Hâlâ kaçaktır. Ruhsatı yoktur. Karacaahmet Türbesi’nin yanında ucube olarak durur" sözlerine ilk tepki Karacaahmet Sultan Dergâhı Genel Başkanı Muharrem Ercan’dan geldi.
Ercan "Bütün inançlara eşit mesafede olması gereken Başbakanın milyonlarca Alevi, Bektaşi yurttaşının ibadet ettiği bir yer için "Ucubedir" sözü Başbakana yakışmamıştır. Bu söz Alevi camiasını ve bizleri derinden incitmiştir" dedi.
Konuyla ilgili basın açıklaması yapan Muharrem Ercan, ibadethane sayılmayan ve bu nedenle imar planlarında yer verilmeyen cemevlerinin ruhsatlı yapma olanağının olmadığını belirterek "Türkiye’de sayıları dokuz yüzü bulan cemevlerinin tamamına yakınının bu ayrımcılık politikası yüzünden ruhsatı bulunmamaktadır. Cemevlerinin kaçak ve ruhsatsız olmasının nedenini Alevilerde değil devleti yönetenlerde aramak gerekir" şeklinde konuştu.
Muharrem Ercan sözlerine şöyle devam etti:
“Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılan Karacaahmet Sultan Türbesi, Hacı Bektaş ve Abdal Musa türbesi ile birlikte Alevilerin en kutsal üç mekânından biridir. Aleviler koca İstanbul’da yer bulamayıp da gelip mezarlığın içinde cemevi yapmış değillerdir. Bu türbenin Aleviler için kutsal olması nedeni ile burada cemevi yapılmıştır.
1994 yılında burada yapılacak cemevi için dergâh mimarisi tarzında bir proje yaptırılmış, o projeyi gerçekleştirmek için dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Nurettin Sözen ve Anıtlar Kurulu üyeleriyle ile görüşmeler yapılmıştır. Yasal çerçevede projemizi yapma girişimlerimiz yerel seçimlerde Sayın Erdoğan’ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına seçilmesi ile akamete uğramıştır.
Erdoğan, ‘mezarlık içinde cemevi yapılmasına izin vermem’ diyerek yıkım ekiplerini cemevine göndermiştir. Oysa Karacaahmet Mezarlığı içinde üç adet camii bulunmaktadır. Camiler Diyanet İşleri Başkanlığına göre ibadethane sayıldığı için imarlı ve ruhsatlıdır. Her neden ise Sayın Başbakanın on sekiz yıl önce yaşanmış bir olayı bugün tekrar gündeme getirmesini anlamakta güçlük çekiyoruz."