AKP'den iki önemli Anayasa hamlesi: Vatandaşlık ve parti kapatmalar hakkında öneriler

AKP , anayasadaki "Türk vatandaşlığı" ifadesinin kaldırılıp, vatandaşlığı "vatandaşlık bir haktır" şeklinde tanımlanması, parti kapatma davalarında odak olma suçunun ise “şiddete başvurulması veya şiddetin desteklenmesi” şeklinde değiştirilmesi için öneri verdi.

Geçtiğimiz yılın Ekim ayından itibaren resmen işlemeye başlayan Anayasa değişikliği süreci, TBMM tatile girmesine rağmen hız kesmeden yol alıyor.

İlk elde AKP ve BDP değişikliklere ilişkin önerilerini Meclis Başkanlığı’na sunarken MHP ve CHP’nin önerilerini hafta içinde iletmesi bekleniyor.

2012 sona ermeden anayasayı değiştirmeyi hedefleyen AKP ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda temsil edilen muhalefet partileri anayasa değişikliği kapsamında temel hak ve özgürlükler bölümünde görüşülmeyen maddelere ilişkin önerilerini Meclis Başkanlığı'na sunmaya başladı.

Vatandaşlık tanımı
AKP’nin sunduğu değişiklik önerisinde vatandaşlığı "vatandaşlık bir haktır" şeklinde tanımladı. Öneride, "Vatandaşlığın temel bir hak olduğu, vatandaşlık statüsünün kanunun öngördüğü esaslarla kazanılacağı" ifadesi yer aldı. Değişiklik önerisinde, ''Türk vatandaşı'' ya da ''Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı'' şeklinde bir tanımlama yapılmadı.

Değişiklik önerisini hazırlarken vatandaşlık tanımında dört seçenek üzerinde duran hükümette Türk vatandaşlığı, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, anayasada vatandaşlık ile ilgili hiçbir maddenin bulunmaması ve ırk ya da etnik unsura hiçbir atıf yapmayan, sadece vatandaşlığa vurgu yapan tanımlarından birinin yer alması konuşulmuştu.

Bugün basına yansıyan metinde, parti içinde konuşulan “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı” ifadesi yerine ırka ya da etnik unsura atıf yapmayan, sadece vatandaşlık tanımı yapılan bir madde önerildiği görüldü. Buna göre, "Vatandaşlık bir haktır. Vatandaşlığa kabul ve kaybetmeye ilişkin hususlar kanunla düzenlenir" şeklinde düzenleme yapılıyor.

1982 Anayasasında 66. Madde vatandaşlık ile ilgili düzenlemeleri içeriyor. Maddede, "Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür" hükmü yer alıyor. Bu hüküm ise uzun yıllardır tartışılıyor.

CHP’de 'vatandaşlık' krizi
Vatandaşlık konusunda henüz bir tanım yapmayan CHP’de görüş ayrılıkları olduğu yönünde bilgiler bulunuyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun görüş ayrılıklarında uzlaşma sağlamak için hukukçu vekilleriyle toplantı yaptığı öğrenilirken toplantının kesin kararının bugün çıkması bekleniyor.

Partide vatandaşlık tanımı konusunda ulusalcı kanat ile yenilikçi kanat olarak ayrıldıkları öne sürülen milletvekilleri arasındaki tartışmanın Türklük tanımı üzerinden yürütülüldüğü ifade ediliyor. CHP’deki tanım tartışmasında ulusalcı kanattan toplantıya çağrılan isimlerden CHP Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz’ın açıklamasında Türk ulusu kavramından vazgeçmeyeceklerinin vurgusu yapılırken bunun ırkçılık temelinde kurgulanmadığı söyleniyor.

Toplantının yenilikçi kanadan olanların ise 2011’de açıklanan ve altında ulusalcı kanattan Süheyl Batum’un da imzasının olduğu “Anayasa Vizyonu” ilkelerine sadık kalınmasının istendiği belirtiliyor. Konuya ilişkin Sezgin Tanrıkulu’nun ise ‘Bu belgede anayasal vatandaşlık deniyor. Seçimden önce açıklanan CHP’nin tutum belgesine, PM ve MYK’de aksi kararlaştırılmadığı sürece aynen uyulmalıdır’ görüşünü savunduğu biliniyor.

Belgede, “bir arada yaşama arzusuna dayalı ulus tanımı ve yurttaşlığın ırk, etnik köken veya dine dayanmayan hukuksal bir bağ olduğu” açıklanmıştı.

BDP de vatandaşlık tanımını yaptı
Vatandaşlık tanımına ilişkin görüşünü komisyona ileten BDP’nin öneri metninde, “Anayasa'nın vatandaşlık bölümünde, Türkiye vatandaşlığının kazanılmasında, kullanılmasında ve kaybedilmesinde dil, din, ırk, etnik köken, cinsiyet, cinsel yönelim ve benzeri farklılıklar gözetilemez. Hiç kimse kendi isteği dışında vatandaşlıktan çıkarılamaz” ibaresine yer veriliyor.

1982 Anayasası’nın mevcut maddesinde, vatandaşlığın kazanılmasına ve kaybedilmesine ilişkin şu hüküm yer alıyor:

Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.
Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. (Son cümle mülga: 3.10.2001-4709/23 md.)
Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir.

AKP’nin teklifinde mevcut anayasada yer alan, "Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz. Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz" hükmü de yer almadı. Böylece bir kişi kendi istemediği sürece vatandaşlıktan çıkarılamayacak.

AKP’nin teklifinde dikkat çeken bir husus, etnik temele bağlı vatandaşlık tanımının kaldırılmasıyla birlikte, “vatandaşlık” tanımının da muğlak bir hale gelmesi. Anayasa’da belirlenecek çerçevede yalnızca vatandaşlığın “kanunla düzenlendiği” ibaresi yer alacaksa, bu durumda vatandaşlık ilgili kanunlarca belirlenecek ve Anayasa metninin vatandaşlık tanımı üzerinde bir bağlayıcılığı olmayacak.

Anayasa Mahkemesinin yetkisi azaltılıyor, parti kapatmalar yargı denetimi dışına çıkartılıyor
1 Ağustosta çalışmalarına başlayacak olan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda AKP’nin görüşülmesini istediği maddelerden biri de parti kapatmaya ilişkin olacak. Parti kapatma başlığı 2010'daki anayasa değişikliğinde sert tartışmalara konu olmuştu.

AKP, yeni taslağının parti kapatma başlığında 2010’da Genel Kurul'da yeterli oyu alamadığı için düşen maddenin bir benzerini yeniden önerdi. Buna göre bir parti hakkında kapatma davasına Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talebi üzerine TBMM'de grubu bulunan siyasi partilerin eşit katılımı ile oluşan komisyon tarafından gizli oyla karar verilecek.

1982 Anayasası’nda siyasi partilerle ilgili hükümler kısmında yer alan 69. Maddede parti kapatmaya dair fıkra, “Siyasî partilerin kapatılması, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanır.” şeklindeyken, 2010’da yapılan anayasa değişikliğinde siyasi partiler hakkındaki kapatma davası, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın talebi üzerine, TBMM’de grubu bulunan her siyasi partinin 5’er üye ile temsil edildiği komisyonun üye tam sayısının üçte 2 çoğunluğu ve gizli oyla vereceği izin üzerine açılacak dava sonucunda Anayasa Mahkemesince kesin olarak karara bağlanması” olarak önerilmişti.

Bunun için oluşturulan komisyona TBMM Başkanının başkanlık etmesi ve başkanın oy kullanmaması, komisyonun kararlarının yargı denetimi dışında olması, izin talebinin Meclis’e ulaşmasından itibaren 30 gün içinde komisyon oluşturulması ve komisyon kararını izin talebinin Meclise ulaşmasından itibaren en geç 60 gün içinde verilmesi ve meclisteki siyasi parti gruplarınca izin talebiyle ilgili görüşme yapılamaması ve karar alınmaması önerilmişti.

"Laiklik karşıtı eylemlerin odağı olma" yerine “Şiddet destekleyen odak olma”
AKP, parti kapatmaya ilişkin madde değişikliğinde odak tanımını da değiştiriyor. Buna göre, "Devletin bölünmez bütünlüğü, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkeleri, sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunma" gibi suçlar parti kapatma nedeni olmaktan çıkıyor. Bir partinin kapatılması sadece” şiddeti destekleyen odak” olması halinde mümkün olacak.

Mevcut anayasada, odak tanımı 68. Maddenin dördüncü fıkrasında şöyle tanımlanıyor:

"Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz suç işlenmesini teşvik edemez."

Meclis Başkanlığı’na sunulan AKP’nin değişiklik önerisinde parti kapatmaya ilişkin maddelerden rejim karşıtlığı vurgusunu çıkarırken odağa “şiddeti destekleyen odak olma” tanımını yerleştiriliyor. Oysa 2008 yılında Anayasa Mahkemesi, AKP hakkında açılan kapatma davasında partinin laiklik karşıtı odak olduğuna hükmetmiş ve rejim karşıtı olduğu kabul etmişti. Aynı mahkeme bu kararın ardından partiyi kapatmak yerine para cezası vermişti. Bunu takip eden süreçte 2010 yılının baharında anayasa değişikliklerini meclise getiren AKP’nin parti kapatma maddesinde yapmak istediği değişiklik Genel Kurul’da önerilmiş, ikinci turda değişiklik önerisi reddedilmişti. Reddilen maddede odağa ilişkin, “Anayasa Mahkemesinde görülen parti kapatma davasında TBMM çalışmalarındaki oy ve sözler, ileri sürülen düşünceler ile idarenin eylem ve işlemleri partinin odak olup olmadığının tespitinde gözetilemeyecek” kararı yer alıyordu.

Suriye gündeminde AKP “şiddeti destekleyen odak” olmuyor mu?
Anayasa Mahkemesi tarafından rejim karşıtı olduğuna hükmedilen parti, savaş çığırtkanlığı yaptığı Suriye gündemine ilişkin “şiddeti destekleyen odak olma” tanımını kendisi için dile getirmiyor. Suriye yönetimiyle PKK arasında işbirliği yapıldığı iddialarını gündeme getiren, Suriye ordusunun Kürt illerinden çekildiği ve Kürtlerin bu bölgelerde denetimi ele geçirdikleri iddialarıyla Suriye’ye yönelik bir müdahalaleyi meşrulaştırmaya çalışan iktidar uluslararası basında çıkan Türkiye’nin Suriyeli muhaliflere yardım ettiği iddialarını da görmezden geliyor.

Dün yayınlanan bir haberde de bölgeden edinilen kaynakların Türkiye’nin, Sudi Arabistan ve Katar ile birlikte Suriyeli muhaliflere yardım için Adana’da bir üs kurduğu iddia edildiği yer almıştı. Reuters’de yayınlanan habere göre ajansa konuşan Dohalı bir kaynak Türkiye, Katar ve Sudi Arabistan ile birlikte Esad’ı devirmeye çalışan Suriyeli muhaliflere, askeri yardım ve haberleşme desteğinde bulunmak için Adana’da gizli bir üs kurulduğunu ve bu üçlü içinde ana koordinatörlüğü ve kolaylaştırıcılığın ise Türkiye tarafından yürütüldüğünü söylemişti.

(soL – Haber Merkezi)