ABD'nin 'Türkiye Din Özgürlükleri Raporu': Anti-semitizm arttı

ABD'nin 2013 yılını kapsayan yıllık 'Din Özgürlükleri Raporu', Dışişleri Bakanı John Kerry tarafından Dışişleri Bakanlığında açıklandı. Raporda, Türkiye'de 2013 yılında 'siyasi liderlerde ve hükümet yanlısı medyada anti-semitik yaklaşımların arttığı görülmüştür' ifadesi yer aldı.

Rapor dünya çevresinde 200 kadar ülkenin yıllık dini özgürlükler gelişimini değerlendiriyor. ABD Dışişleri Bakanlığının Demokrasi, İnsan Hakları ve Çalışma konularından sorumlu Tom Malinowski de, Kerry'den sonra, incelemenin sorumlu konumdaki en üst yetkilisi olarak, raporun 'dünyanın neresinde dini özgürlüklere müdahalede bulunulduğunu ve nerede korunduğunu' gösterdiğini belirtti.

Malinowski, ''dini farklılıklar halkların arasında ciddi bir sorun olmasa da, siyasi amaçlar nedeniyle siyasi otoriterler tarafından kullanılması sonucu' ciddi neticelere varıldığının altını çizdi.

Rapor, 2013 yılında Türkiye'deki dini özgürlükleri de, önceki yıllar gibi değerlendiriyor.

Türkiye'nin dini özgürlükler sorunları 2011 yılında 13 sayfa ile, geçen yıl 16 sayfalık bir rapor ile, bu yıl ise 19 sayfalık bir rapor ile özetlenmiş. 2011 yılında 4700 kelimeye sığan Türkiye'deki dini özgürlükler problemleri, geçen yılın raporunda 6 bin kelime ile, bu yıl ise 7 bin kelimenin hemen üstünde bir hacim ile özetlenebilmiş.

Bu yılki raporun ana başlıkları şunlar:
Türkiye daha önceki zamanlarda dini azınlıklardan aldığı mal ve varlıklarını geri vermeye veya tazminat ödemeye devam ediyor.

Türkiye, Heybeliada'daki Yunan Ortodoks Ruhbani Okulunun nasıl açılabileceği hakkındaki yasal dayanakları açıklamadı.

Hükümet hakimler, savcılar, polisler ve askerler dışında başörtüsü yasağını kaldırdı.

Erdoğan, hükümetinin Mor Gabriel Manastır'ını geri vereceğini söyledi ama yıl sonuna kadar bu iadeyi gerçekleştirmedi.

Hükümet Cemevlerini Alevilerin yasal ibadet yeri olarak kabul etmemeyi sürdürüyor.

Dini konuşmalar yasal olsa da, bazı Müslümanlar, Hristiyanlar ve Bahailer dini propaganda yapıyor iddiasıyla hükümetin sınırlamaları, dinlemesi ve rahatsız etmesiyle karşı karşıya.

Siyasi liderler ve hükümet yanlısı medya kuruluşlarında anti-semitik yaklaşımlarda artış var.

Her ne kadar hükümet dini çalışan olarak vize veya oturma izni almak mümkün dese de, genelde yabancıların bu tür bir izin alması mümkün değil.

Amerikan vatandaşları da dahil olmak üzere, farklı vize kategorilerinde ülkede yaşayan bazı yabancılar, dini çalışan olarak oturma izni talep ettiklerinde sınırdışı edildiler.

Hristiyanlar, Bahailer, Sunni olmayan Müslümanlar, Aleviler de dahil olmak üzere, diğer dini azınlık grupları bazı tehditlerle ve toplumsal şüphe ile karşılandılar.

Yahudi liderler , yahudi toplumunda, anti-semitik duygu ve düşüncelerin medya ve toplumun bazı unsurlarında süregitmesi nedeniyle artan endişelerini belirttiler.

İslam dininden ayrılmak isteyen kimseler, bu isteklerinden dolayı yakınlarından ve komşularından rahatsızlık ve şiddete maruz kaldılar.

Hükümet politikaları
Hükümet özel kimselere ve organizasyonlara birkaç kez 'dine küfretme' suçlamaları getirdi. Blogger Sevan Nişanyan'a Nisan ayının başında 'dine küfretme' ile suçlandı. Suçlanması ise 'toplumun bir kesimi tarafından dini değerler olarak kabul edilenleri kamuoyu önünde aşağılamak' olarak belirtildi. ''Nişanyan şunu yazmıştı: ''Tanrı ile iletiişime geçtiğini ileri sürerek siyasi, finansal ve seks yararı sağlayan bir Arap liderini hafife almak bir nefret suçu değildir.''· Mayıs ayında peygamber Muhammed'e hakaret ettiğinden dolayı Nişanyan 13 ay ve 15 gün hapise mahkum oldu.

Canan Arin isimli bir kimse peygambere ve Cumhurbaşkanı Gül'e hakaretten dolayı ceza aldı. Ceza 2012 yılı yargı reformu nedeniyle uygulanmadı.

Ünlü piyanist Fazıl Say, dini değerlere hakaretten dolayı 10 ay hapis cezası ile cezalandırıldı. Say'ın cezası, önümüzdeki 5 yıl içinde tekrar aynı suçu işlememesi durumunda bu hapis cezasını çekmek zorunda kalmayacak.

Protestan pastor Orhan Pıçaklar, Sevag Balıkçı da legal problemler olarak raporda yerlerini aldı.

Yahova Şahitleri, askerlik yapmamak istemelerinden dolayı mahkemeye çıkarılmalarının ve cezai müeyyide ile karşılaşmalarının devam ettiğini ifade ettiler.

Haziran ve Temmuz 2013'deki Gezi Parkındaki anti-hükümet protetolarında Başbakan Erdoğan ve bazı kıdemli hükümet yetkilileri ısrarla ve kamuoyu önünde 'gizli' uluslararası grupları, 'uluslararası Yahudi komplosunu', 'faiz oranları lobisini' 'the Rothschilds'ları bu kalkışma için suçladı. Temmuz ayında
Başbakan yardımcısı Beşir Atalay 'Yahudi diasporasını' kalkışma için suçladı. Bu üst düzey hükümet görevlilerinin yaptığı bu açıklamalar, hükümete yakın medyadaki anti-semitik haberler ve yorumlar takip etti.

Ağustos ayında hükümetin ırk temelli olarak nüfus kaydı tuttuğu ileri sürüldü ve bu iddiayı İçişleri Bakanlığı da kabul etti. Bu faaliyetin şu an devam etmediğini açıkladı.