12 Eylül Anayasasının günahı neydi?

AKP’nin hazırladığı anayasa değişlik paketiyle kendisine göre yontmak istediği 12 Eylül Anayasası tüm ruhuyla ayakta durmaya devam ediyor. AKP’nin yapmak istediği değişiklikleri “12 Eylül Anayasasına darbe” olarak yorumlayanlar olsa da, gündeme getirilen paket 12 Eylül Anayasasının özüne dokunmuyor.

soL’un görüştüğü akademisyenler, sanatçılar, sendikacılar 12 Eylül Anayasasının baskıcı özünü, AKP iktidarının önüne çıkan bazı kısıtlamalarda değil, anayasanın başka niteliklerinde gördüklerini ifade ettiler. 12 Eylül Anayasası’nın günahlarının saymakla bitmeyeceğini belirten aydınlar, çeşitli kereler yamanan 12 Eylül Anayasasının temel mantığının korunduğunu, son değişikliğin de bu anlamda bir farklılık yaratmadığını öne sürdüler.

Mevcut anayasanın örgütlenmenin ve emekçi sınıfların hak arama mücadelesinin önüne çıkardığı engelleri vurgulayan aydınlar, bu haliyle anayasanın emekçi düşmanı olduğunu belirttiler. Anayasanın sermayenin önünü açmayı hedeflediği, özelleştirmeci olduğu da vurgulandı.

12 Eylül Anayasasının aydınlar tarafından vurgulanan bir başka yönü ise “gericiliği” oldu. Aydınlar anayasanın genel olarak gerici olduğunu, ayrıca “zorunlu din dersi” dayatmalarla gericiliğinin katmerlendiğini ifade ettiler.

12 Eylül mantığı sürüyor

Fikret İlkiz- Hukukçu
12 Eylül Anayasasının en temel sorunu 12 Eylül'dür. 12 Eylül mantığının yaptığı bir anayasadır. 12 Eylül rejiminin kurmuş olduğu olağanüstü dönem, olağanüstü yönetim devam ediyor. 12 Eylül mantığı sürüyor. Bütün bu tartışmalar bu sistem içinde kalarak yapılıyor. Bütün hükümetler, 49. hükümetten bu yana 12 Eylül hukukunu, dikkat edin 12 Eylül hukuku diyorum, değiştireceğiz diyerek oy istediler. Hükümet olduktan sonra sistemin devamını sağlayan icraatlara başladılar. Bugün de böyle.

Av. Cem Alptekin- Hukukçu
Mevcut anayasanın temel sorunu darbe anayasası olmasıdır. En güzel Anayasa'yı bile yapsa, darbe anayasası mutlaka insan hakları ve özgürlüklere düşmandır.

12 Eylül Anayasası topluma düşman bir zihniyetin ürünüdür

Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu- Öğretim Üyesi
1982 Anayasası 12 Eylül askeri darbesinin bir ürünüydü. Darbe sol ve devrimci güçlerin yükselişine, emek kesimlerinin haklarını örgütlü biçimde arayışına bir tepki sermayenin egemenliğini tehdit altında hissedişinin, ABD'nin İran devrimi ve Afganistan'daki gelişmeler sonrası Türkiye'de sadık ve istikrarlı bir hükümet arayışı içerisinde bulunmasının bir sonucudur. Haliyle darbenin anayasası da toplum karşısında devleti güçlendiren, hak ve özgürlükleri sınırlandıran, siyasi partilerin kadın ve gençlik kollarının yasaklanması örneğinde görüldüğü gibi sola güç ve meşruiyet taşıyan demokratik örgütlenmeleri ortadan kaldıran TRT, DPT, üniversitelerdeki özerkliği tehlike sayan otorite ve istikrar saplantılı bir metindi. Yüzde 10 seçim barajı bu dönemde uygulamaya sokulmuş, bir tehdit alanı olarak görülen siyaset adeta serbest meslek sahibi, orta yaşı geçkin erkeklerin bir ayrıcalığı haline getirilmiştir. Yürütme iyice güçlendirilirken, Cumhurbaşkanı ve MGK'nin yetkileri artırılmıştır. Tüm yaldızlarına ve arkasındaki liberal çığırtkanlığa karşın yeni anayasa taslağı iyi kötü kuvvetler ayrılığı ilkesini gözeten, yargının devletin göreceli özerkliği bağlamında yargının zaman tarafsız davranmasına cevaz veren, 1961 Anayasasının gölgesinde lafızda da olsa sosyal adalete ve sosyal devlete vurgu yapan 1982 Anayasasının dahi gerisinde, çoğunluk diktasının kapısını aralayan bir metin gibi gözükmektedir.

12 Eylül Anayasası örgütlenme düşmanıdır

Tarık Akan-Sinema Sanatçısı
12 Eylül Anayasasının kesinlikle değişmesi gerektiğine inanıyorum. 12 Eylül Anayasası örgütlenmeyi yasaklamış bir anayasadır. Özgürlükleri kaldıran çağdaş demokratik Türkiye modeline zarar vermiş bir anayasadır. Ancak ben yeni Anayasa değişiklik paketine de karşıyım. AKP'nin Anayasası 12 Eylül Anayasası'ndan daha ağır. 15. maddeyi kaldırdık diyorlar, bu tek başına yeterli değil. 15. maddenin kaldırılmasının ardından eklenen Anayasa daha kötü. Tek başına bir iktidarın bu Anayasayı geçirmeyi çalışmasını onaylamıyorum.

Yavuz Demirkol- Birleşik Taşımacılık Çalışanları Sendikası Genel Sekreteri

Mevcut anayasayı genel olarak ele almak lazım. Özgürlüklerin, örgütlenme hakkının kısıtlandığı bir anayasa. Kıyısından köşesinden değiştirilmeye çalışılıyor. Bu anlamda iğreti duran bir anayasamız var. AKP kendi istediklerini yapmak için kamuoyuna sempatik gelecek bazı maddeler koyuyor, yanılsama yaratıyor. İkincisi, 12 Eylül çalışma hayatına müdahale eder. İstediğiniz şekilde örgütlenemezsiniz. Memurların örgütlenme ve grev hakları kısıtlanmıştır. Grev yasakları var. Hayatın her alanına müdahale var.

12 Eylül Anayasası emeğe düşmandır, özelleştirmecidir

Dr. Hüseyin Demirdizen- İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri
12 Eylül Anayasası bilindiği gibi dünyada neoliberal politikaların uygulanmaya başlamasındaki dönemde ihtiyaç duyulan bunun gereklerini nasıl uygularıza denk düşen bir anayasadır.

Örgütlenmenin dağıtılması, özelleştirilmenin önündeki direncin kaldırılması, hak mücadelesi verecek olan kesimleri örgütsüz bırakmak ve bu kesimlerin haklarının elinden alınması için getirilmiş bir anayasadır, askeri diktatörlüğün göstergesidir. Askeri müdahaleyi gerekli kılan bu dönemle birlikte emek sömürüsünün, ülke kaynaklarının uluslararası sermayeye peşkeş çekilmesinin önü açılmıştır. Tüm bunlar o dönemki yönetimin ürünüdür. Bu yönetim hala önemli ölçüde devam etmektedir. AKP bu politikalara itiraz etmemekle birlikte, özelleştirmeyi arttıran örgütlenmeyi ortadan kaldıran yeni antidemokratik uygulamalar getirmektedir. AKP'nin geçmişi kendisine muhalif pek çok kesime 12 Eylül'ü aratmayacak uygulamalar ve tahammülsüzlük örnekleriyle doludur.

12 Eylül Anayasası'nın ortadan kaldırılması için özelleştirmelerin durdurulması, IMF eksenli politikaların reddedilmesi, yeni bir sosyal ortam için yeni bir anlayışla düşünülmesi gerekir.

Prof. Dr. Korkut Boratav- İktisatçı

Anayasanın temel sorunu, genel felsefesinin bir tepki anayasası olması ve anti-demokratik bir öze sahip olmasıdır. Esas mesele budur. Özellikle 1961 Anayasasıyla karşılaştırıldığında böyledir bu, onu biçmeye dönük bir anayasadır ve emek karşıtı bir operasyonun etkileri Anayasa'ya da girmiştir.

Prof. Dr. Nurettin Abacıoğlu- Üniversite Konseyleri Derneği Başkanı

Toplumun siyasi, iktisadi, hukuki ve kültürel yapısını kökten değiştiren ve yeni bir toplum kuruluşunu olanaklı kılan dönüşümü, “24 Ocak” karalarında aramak ve onun hukuki meşruiyetini sağlayan zemini “Anayasa” içinden tarif etmek gerekmektedir. Böyle bir çözümleme “12 Eylül Anayasası’nın temel sorunu”nun nerede olduğunu ve karşıt sınıflarında buna göre nerede pozisyon aldıklarını açıklayıcı olabilecektir.
Emperyalist kapitalizmin “sermaye küreselleşmesi”ni yeniden kurguladığı tarihsel bir kesitte, yerel bir örnek olarak 12 Eylül darbesi ve onun hukuki zemini olan “anayasa” Türkiye’de ortaya çıkmıştır.

Sınıfsal açıdan siyaseten, iktisaden ve hukuksal olarak sermayenin önünü açıcı ve kapitalizmin eşitsiz gelişimini teşvik eden bu değişimler, çalışan kesimler ve emekçi sınıflara sadece daha fazla yoksullaşma ve yükü çekme zorunluluğunu getirmiş ve darbenin ilk dönemlerinde bu baskı, askeri bir vesayet altında yeni bir toplumsal algı ve iknanın da ortaya çıkmasına neden olmuştur.

12 Eylül Anayasası gerici bir anayasadır

Prof. Dr. İzge Günal- Öğretim Üyesi
Anayasalar temel metinler oldukları halde uygulamalar da çok önemlidir. Örneğin, mevcut anayasada herkese yükseköğrenim hakkı tanınmış. Ancak bu madde yok sayılarak eğitimde özelleştirmeler yapılabiliyor. Bu işin bir boyutu. Öte yandan 12 Eylül Anayasasına sinmiş bir gerici hava var. Bu hava Anayasanın her tarafına sinmiş. Zorunlu din eğitimi ile ilgili madde örnek olarak verilebilir. Bu yönüyle 12 Eylül Anayasası baskıcı ver gerici bir Anayasa. Uygulamaları da öyle yani gericilikten gericilik beğen denilebilir bu anayasa için.

Prof. Dr. Rıfat Okçabol- Boğaziçi Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi
Bence 12 Eylül Anayasası'nın en temel sorunu, antidemokratik nitelikte olup özgürlükleri kısıtlamasıdır. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini zorunlu yapması ve vakıfların yüksekokulaçmasına izin vermesi gibi, antidemokratikliği pekiştirip derinleştirecek maddelere yer vermesidir.

Nihat Behram-Yazar
12 Eylül Anayasası'nın cehennemlik halini günah kantarında tartmaya bile gerek yok. Ne var ki, bu anayasayı değiştirmekten söz eden iktidarın 'cehennem' dediği yer 'molla gardrobu' gibi bir yer olmalı! Evren'in paşa giysileri üstüne İsmailağa şalvarı ve Cüppeli takkesi giydirme çabaları başka nasıl açıklanır? Hani Evren'in de bu 'sivil' tebdili kıyafet hoşuna gitmez değil... Değişiklik böyle olursa, soyundurma işinin zahmetine bak! Takkeden mese kat kat elbise! Eh böyle bir zebani kırması azrailin dolaştığı dünya da cehennemi aratmaz! Bir kere daha anlaşılıyor ki, suskun durmak 'günahların' en büyüğü suskun duran cehenmem azabına müstehak!

(soL-Haber Merkezi)