11 yıldır ne misafirliği?

Fethullah Gülen, dün "ABD'de misafirim" dedi. 11 yıldan beridir ABD'de yaşayan Gülen ve cemaatinin ABD'yle ilişkileri, bu "misafirlik" ilişkisinin içeriğine dair olukça aydınlatıcı...

Fethullah Gülen'in "ABD'nin sesi" olduğu biliniyordu bilinmesine ama, Gazze'ye yardım için İHH'nın öncülüğünde denize açılan Mavi Marmara gemisine İsrail tarafından düzenlenen saldırı ve ardından gelişen olaylara ilişkin gecikmeli olarak yaptığı açıklama ile daha fazla gündeme gelir oldu.

Açıklama, başlangıçta yandaş medyanın "Gaza" haberciliğiyle coşan kesimlerin hatta Gülen cemaatine mensup olanların, yandaş medyanın tüm "hafifletme" çabalarına karşın tepkisine neden oldu. Açıklamanın, Fethullah Gülen'in "ABD'nin sesi" olduğunu tescillediği değerlendirmeleri yaygınlaşırken, Gülen'in ABD'deki yıllar süren ikameti de tartışılmaya başlandı.

Bu arada, ABD'nin önde gelen gazetelerinde artış gösteren haber ve yazılar da dikkatle izlenmeye başlandı. Gülen'in en son The New York Times gazetesine verdiği röportajda, "ben ABD'nin misafiriyim" demesi, yine "ABD'nin sesi" olduğunun teyidi olduğu kadar, bir güç gösterisinin devamı şeklinde de algılandı.

Türkiye'ye dönse de dönmese de, ABD'ci
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın, Fethullah Gülen’in İsrail krizi ile ilgili açıklamalarına ilişkin, "Hocaefendi her zaman olduğu gibi yine doğruyu söylüyor... Ağızlarını her açtıklarında Hocaefendi'ye iftira atanlar şimdi kendilerine destek bulmak için onu referans göstermeye başladılar. Çiçekleri de hazırlamaya başlasınlar artık" ifadelerini kullanması ise, Gülen'in Türkiye'ye ne zaman döneceği ve dönüşünün neye işaret edeceği yönünde yıllardır süregelen tartışmalarına yeni bir malzeme sağladı.

Fakat, gerici-tarikatçı toplumsal kesimlere Fethullah Gülen'in şahsında selam durma anlamına gelen ve ABD ile sıkı ilişkiler içindeki Gülen cemaatine iade-i itibar edenlerin sayısal olarak arttığı yorumu getiren bu ifadeler, Gülen'in Türkiye'ye gelebileceği iddiasından daha önemli oldu.

Fethullah Gülen'in ABD'ye "Hicret'i
1999'dan bu yana ABD'de yaşayan Gülen'in, ABD'ye gidişi kadar, Türkiye'ye dönmeyişi de çok tartışıldı.

Fethullah Gülen, yaklaşık bir yıl önce Gülen'i ABD'deki ikametgahında ziyareti sonrası Sabah gazetesinde üç günlük bir yazı dizisi yayımlayan Mahmut Övür'e, "Türkiye’ye dönmek için belirli dengeleri gözettiğini ve o dengeler oturduktan sonra döneceği"ni söylemişti. Gülen’e göre, "doğru zamanda dönmez ise, hükümet zor durumda kalabilirdi".

Gülen'in ABD’ye "hicret"i hem cemaatin "klasik" davranış tarzında değişime hem de cemaatin üst düzey kadrolarında önemli oranda tasfiyeye yol açmıştı. Gülen'in ABD'ye gidişinin bir tercih mi yoksa bir zorunluluk mu olduğu da uzun süre tartışıldı. Fakat üzerinde ortaklaşılan genel yargı, ABD'ye yerleşen Gülen'in çevresinde oluşturulan yeni halka cemaat kadrolarının fazlasıyla politik ve ABD'nin yetkili kurumları ile daha fazla ilişki içerisinde olduğuydu.

ABD'ye nasıl gitti
18 Haziran 1999 tarihinde, Fethullah Gülen'in "devleti yavaş yavaş ele geçirmek gerektiği"ni anlattığı videolarının ATV haber bülteninde yayınlamasının ardından, Gülen'e bu videolardaki konuşmaları nedeniyle dava açılmıştı.

Gülen yaklaşık 10 yıl önce Ankara 2 Numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde açılan bu davada, "laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurmak" suçlaması ile yargılanmıştı. Bu sürecin, Yargıtay'ın, Fethullah Gülen hakkındaki beraat kararını onaması ile sonlanmasıyla, ABD'de yaşayan Gülen'in Türkiye'ye dönüşünün önünde bir engel kalmadı.

Fethullah Gülen 1999'da ABD'ye gitmek üzere Türkiye'den ayrıldığında aldığı vize beş yıllık geçerliliğe sahipti. Vizenin süresinin 2004 yılında dolmasına rağmen sınır dışı edilmemesi nedeniyle, vizesi olmayanlara karşı sert uygulamalarıyla tanınan ABD'nin Gülen'e kucak açtığı ve FBI ya da CIA tarafından da korunduğu iddiaları yaygınlaştı.

MİT: Gülen ABD'nin bir parçası
"Ergenekon" Davası'nda tutuklu yargılanan Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay'ın günlüklerinden, MİT eski Müsteşarı Şenkal Atasagun'un, Cumhuriyet gazetesinin üst yönetimi ile yaptığı bir görüşmede, "Fethullah Gülen, ABD'nin 'Yeşil Kuşak Projesi'nin parçasıdır" dediği ortaya çıkmıştı. Aradan geçen zamanda taraflarca tekzip edilmeyen bu açıklama, devlet kurumlarının da Gülen Cemaati'nin gücünün farkında olduğuna işaretti.

ABD'nin Orta Asya, Kafkaslar ve Balkanlar gibi öncelikli ilgi alanındaki bölge ve ülkelerde açtığı okullarla bilinen Gülen cemaati, bu atağını Sovyetler Birliği’nin çözülmesinin ardından gerçekleştirdi. Cemaatin öncelik verdiği ülkelerin, ABD'nin "ilgi alanı"ndaki bölge ve ülkeler olması, cemaat ile ABD arasındaki ilişkilere işaret eden en önemli kanıtları oluşturdu.

Gülen cemaati tarafından yurt dışında açılan okullarda, "diplomatik pasaportlu" CIA ajanları, "İngilizce öğretmeni" olarak istihdam edildi. Gülen'in yurt dışındaki okullarında çalışan bine yakın sayıdaki, ABD Eğitim Bakanlığı personeli olmayan "öğretmen"lerin, normalde ancak turist pasaportu taşımalarının mümkün olabileceği bilinirken, öğretmenlere diplomatik dokunulmazlık sağlayan diplomatik pasaportlu "öğretmen"ler, ABD tarafından "resmi görevli" sayılıyor.

Bağlantılı bir diğer gelişme ise, FSB'nin (Rusya Federal İç Güvenlik Teşkilatı) 2002 yılında, Gülen okullarında ABD Gizli Servisi ile bağlantılı Türk casusları olduğunu ileri sürmesi ve okullardaki bazı öğretmenlerin CIA ile ilişkili olduklarını ifade etmesi oldu. Bu tutumunu takip eden yıllarda da devam ettiren Rusya, cemaat okullarında okuyan kişilerin devlet görevlerine son vermeye de başladı.

"Dinlerarası Diyalog", Fethullah Gülen'in CIA ile ilişkilerini sürdürmede kullandığı kılıf oldu
Bir dönem Fethullah'a bağlılığı ile gündemi işgal eden Nevval Sevindi’nin Sabah Kitapları'ndan çıkan, "Fethullah Gülen İle New York Sohbeti" adlı kitabı ise, ABD ile Gülen Cemaati'nin arasındaki bağa açıkça işaret eden ifadelere yer veriyordu.

Gülen, söz konusu kitapta, "ABD, şu andaki konum ve gücüyle bütün dünyaya kumanda edebilir. Bütün dünyada yapılacak işler buradan idare edilebilir. Amerika hâlâ bu dünya gemisinin dümeninde oturan bir milletin adıdır. Amerika daha uzun zaman dünyanın kaderinde çok önemli rol oynayacaktır. Bu realite kabul edilmeli. Amerika göz ardı edilerek şurada burada bir iş yapılmaya kalkılmamalı. Amerikalılar istemezlerse kimseye dünyanın değişik yerlerinden hiçbir iş yaptırmazlar. Şimdi bazı gönüllü kuruluşlar dünya ile entegrasyon adına gidip dünyanın değişik yerlerinde okullar açıyorlarsa, bu itibarla, mesela Amerika ile çatıştığınız sürece bu projelerin gerçekleştirilmesi mümkün olmaz. Amerika ile iyi geçinmezseniz işinizi bozarlar. Amerika’nın bize yarım arpa kadar sadece bizim menfaatimize desteği yoktur. Buna rağmen şurada bulunmamıza izin veriyorsa, bu bizim için bir avantajsa, bu avantajı sağlıyor demektir" diyordu.

ABD'de oturma izni nasıl verildi
Fethullah Gülen, CIA'de çalışmış kişilerin aralarında bulunduğu isimlerin referans mektuplarıyla, ABD'de oturma izni aldı. Gülen'in, CIA eski ajanlarından Graham Fuller ve ABD Dışişleri mensupları sayesinde daimi oturma izni aldığının ortaya çıkması ABD'de de tartışma yarattı.

FBI eski danışmanlarından olan ABD'li öğretim üyesi ve gazeteci Paul L. Williams adlı, geçtiğimiz aylarda konuyu yeniden gündeme taşıdı. Ülkenin The Wall Street Journal, USA Today gibi önemli gazetelerinde de makaleler yazan Williams, kişisel blogunda, Gülen ve yaşadığı yere ilişkin birtakım iddiaları yazdı.

Fethullah Gülen'i, "Dünya üzerindeki en tehlikeli İslamcı" olarak adlandırılan Williams, CIA eski ajanı Fuller'in, Gülen'in yaşadığı Pensilvanya'daki federal yargıca, "eğitim alanında üstün yetenekli biri" olduğu için Gülen’in ABD'de içinde barınma ve korunmayı hak ettiğini, bu nedenle de Fethullah Gülen’e yeşil kart (Green Card) verilmesi için bir tavsiye mektubu gönderdiğini yazdı. Williams'ın, "CIA'in, yönetimi devirmek ve Yeni bir İslamcı Dünya Düzeni kurmak için halkı isyana teşvik suçlamalarından kurtulmak için Türkiye’den kaçan bir göçmene neden destek olduğu" sorusuna verdiği yanıt, Özbekistan, Azerbeycan, Kazakistan, Türkmenistan ve SSCB'nin dağılmasının ardından kurulan diğer ülkelerde okullarıyla faaliyet gösteren Gülen cemaatinin, bu ülkelerin petrol ve doğalgaz rezervlerini kontrol altında tutmak isteyen ABD'ye "yardımcı olması" oldu.

Williams, Gülen Hareketi’ne karşı dünyada artan şüpheyi ve tepkileri, "bazı ülkeler Gülen tehlikesinin farkına vardılar. Hareketi Rusya ve Özbekistan’da yasaklandı. Hatta çoğulculuğu ve hoşgörüyü benimsemiş bir ülke olan Hollanda bile yakın gelecekte toplumsal düzene tehdit oluşturabileceği gerekçesiyle Gülen medreselerine yardımı kesme kararı aldı" sözleriyle özetlerken, ABD'nin Gülen'e yardımlarını eleştirdi.

Williams, Fethullah Gülen'e referans veren diğer ABD'li isimleri de yazısında şöyle eleştirdi: "Ama Gülen'in başvurusu için sadece Fuller değil Dışişleri eski Bakan Yardımcısı Marc Grossman ve ABD’nin Türkiye eski Büyükelçisi Morton Abromowitz de tavsiye mektubu verdi. Onların tavsiye mektuplarının önemi daha açıklayıcı ve rahatsız edici."

Orada nasıl yaşıyor?
Son zamanlarda yabancı basında artış gösterdiği görülen "yerinde" Fethullah Gülen haberleri gibi, yerli basının Gülen'in ikametgahına yaptığı ve haberleştirdiği ziyaretler de fazlasıyla ilgi görüyor, gündem yaratıyor. Yaklaşık bir yıl önce, Hürriyet gazetesinden Tolga Tanış, Fethullah Gülen'in ABD'de yaşadığı çiftliği yerinde görmüş ve Gülen'in yaşantısını şöyle anlatmıştı:

"Gülen'in, Manhattan'a 140 km. uzaklıkta, Saylorsburg kasabasında yaşadığı çiftliğe 'kamp' deniyor… Ancak kampa girmek için mutlaka randevu almak gerek. Bunun için de, referans vermeniz isteniyor. Kapıdaki giriş çıkışlar çok sıkı. Randevusuz gelen cemaat yöneticileri bile geri çevriliyor."

Paul L. Williams'ın "Dünya üzerindeki en tehlikeli İslamcı" başlıklı makalesi üzerine Gülen'in yaşadığı bölgedeki bir yerel gazete de "Gülen milli güvenliği tehdit ediyor mu?" sorusuna yanıt aramıştı. Dan Berrett imzasıyla çıkan haber Türkiye'de de çok ilgi çekti. Berrett'in aktarımına göre, beş milyona yakın müridi olduğu iddia edilen Gülen'in yaşadığı çiftlik, ABD resmi kayıtlarında "Altın Jenerasyon İbadet ve Dinlenme Merkezi" olarak görünüyor ve çiftlikte "orta yaşlı, modern kıyafetler giyen ılımlı ve bıyıklı insanların yaşadığı, ayrıca başörtülü kadınların ve kız çocuklarının da bulunduğu" görülüyordu. "Altın Jenerasyon İbadet ve Dinlenme Merkezi" yöneticileri de Gülen'in kendilerinin misafiri olduğunu belirterek, alınan ciddi güvenlik önlemlerinin sebebinin Gülen'i Türkiye'den gelen çok sayıdaki ziyaretçiden korumak olduğunu söylüyordu.

Haberde, FBI'ın çiftliğe geldiğini doğrulayan merkezin, bunun Gülen’in göçmenlik tartışması sırasında gerçekleştiğini ve uzun yıllar önce olduğu iddiasına yer verilirken, gazetenin bilgisine başvurduğu bir FBI ajanının da "yıllardır o çiftliğe hiç gitmedik" dediği belirtiliyordu.

(soL-Haber Merkezi)