'Öfkeli Arap' yazdı: Ortadoğu'daki barbarlıkta siyonizmin izleri

IŞİD ve benzeri örgütlerin Ortadoğu'da İslamcı terörizmin bir numaralı şüphelisi olduğu açık. Bununla birlikte, Ortadoğu'daki "modern" barbarlığın 20. yüzyılda siyonizme uzanan kökleri var. "Öfkeli Arap" blogundan tanıdığımız Lübnanlı Esad Ebu Halil, El Ahbar'daki köşesinde yazdı.

Çeviri: Selçuk Işık

Çeşitli cihatçı grupların islamiyetten ilham alarak türediğine dair seyrinde giden bir çaba bulunuyor. Soğuk Savaş sırasında bu grupların komünizme komplo amacıyla yaratılmasında ABD’nin kendi başına en önde gelen katalizör olduğu nesnelliğinin üzerinden sıklıkla atlanıyor. Fakat terörist grupların Ortadoğu’daki korkunç vahşetini anlamak için Ortadoğu’daki milislerin kökenine inmek zorundasınız.

Siyonist çeteler Ortadoğu’daki ilk modern milislerdi. Bu iddia şüphesiz ki Thomas Friedman’ın ‘’Beyrut’tan Kudüs’e’’ adlı deli saçması (ırkçı ve bağnaz) kitabında İsrail’in Arap ve Müslüman kuşatmasıyla pisliğe bulaştığını ve yahudilerin kafasız müslümanların aksine şiddet eylemi üretmekten aciz olduğunu ama bu yeni barbar komşu karşısında hayatta kalmak için yollarını değiştirmek zorunda kaldıkları şeklinde ortaya attığı tezlerine mutlak bir karşıtlık oluşturmaktadır. 1948 Filistini öncesindeki siyonist çeteler Ortadoğu’daki terörizmin gerçek öncüleriydi. 1990’larda Hamas tarafından yapıldığı kabullenilerek takdim edilen terörist eylemleri ilk gerçekleştirenler onlardı.

SİYONİST ÇETELER
1) Kafeleri, pazar yerlerini, halka açık meydanları bombalayan; 2) köyleri kasabaları rastgele bombardımana tutan; 3) Otobüslere el bombası atan; 4) Bombalı mektup gönderen; 5) Bubi tuzaklı ambulansları Filistin halkına karşı kullanan; 6) Araçlara bomba yerleştiren; 7) Misket bombası kullanan; 8) Otelleri bombalayan ilk bu Siyonist gruplardan başkası değildi ve tüm bu terörist eylemlerin öncülüğünün oluşması 1930 ve 1940’ların başına kadar uzanıyor. Sonrasında, İsrail devleti zaten var olan Filistin Devleti’nin tepesinde kurulduğunda yeni devlet bu kez uçak kaçırma ve bu uçakların gelişigüzel bombalama için kullanılması gibi diğer terörist eylemlerin öncülüğünü üstlendi.

Lübnan’ın sağcı Maruni milislerinin eşi görülmemiş bir vahşete kalkıştığı 1975’teki Lübnan iç savaşına kadar modern tarzda Arap milisleri henüz gerçek manada şekillenmemişti (Umman, Güney Sudan ve ayrıca Kürdistan’da da milisler bulunuyordu fakat Lübnanlı Falanjistleri, Sedir Savunma Cephesi vb. 1958’den beri faaliyet göstermekteydi). Şaşırtıcı olmayacak şekilde Lübnan’ın sağcı Maruni (Hristiyan) milisleri kuruluşundan bu yana İsrail’den eğitim almış ve İsrail istihbaratı ve askeri gücü ile ilişkileri de zamanla ilerlemiştir. Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında 1982’de girişilen katliam bu iki terörist unsur arasındaki ilk işbirliği değildi.

SİYONİZM İLE FALANJİZM İŞBİRLİĞİ
Falanjist milisler (ve diğer Maruni merkezli milisler) Lübnan iç savaşını başlattı ve savaşın uzun sürmesinden de sorumludurlar. Diğer taraf hazırlıklı değildi ve FKÖ'nün (Filistin Kurtuluş Örgütü) Lübnanlı milisleri kurması zaman aldı. Fakat Lübnan iç savaşını karakterize eden vahşet açıkça Beşir Cemayel ve çetesinin öncü rolüydü.

Mezhepçi kimliklere dayalı katledilme ve tecavüz vakalarını ilk gerçekleştiren grup onlardı. Kafa, kol kesme konusunda da ilktiler (1975-1976’da arabaları durdurulup sünnetli olup olmadıkları kontrol edilen müslümanlara ait tonlarca penis bulundu). Sağcı gayrimüslim milisler mülteci kamplarında ve yoksul Şii nüfusun ağırlıkta yaşadığı kasabalarda insanları diri diri yaktılar. Falanjist Joseph Saadeh’in hikayeleri henüz ingilizceye çevrilmedi fakat gayrimüslim milislerin Lübnan’da ve de bölgedeki iç çatışmalarda daha önce görülmemiş bir vahşet ve barbarlığın boyutlarını ortaya koyuyor. (SAADE, Joseph, BRUNQUELL, Frédéric et COUDERC, Frédéric, 1989, Victime et bourreau, Paris: Calmann-Lévy.)

BATIDA SUSKUNLUK
Bunlar 19. yy.’da Lübnan’da yaşanan iç savaşın vahşi olmadığı anlamına gelmiyor, öyleydi de. Fakat asla Lübnan’ın 1975-76’da şahit olduğu seviyede ve akabinde Maruni merkezli grupların (özellikle 1980 sonrası ABD hükümetinin ve İsrail terör devletinin önemli düzeyde yardımlarını alan) boyunduruğu altında oldukları gibi değil.

Bu hristiyan milisler –amblemlerinde haç  kullanmışlardır ve motto ve retoriklerinde hristiyan motifler bulunmaktadır- korkunç savaş suçlarına kalkışırken Batı basını konuyu kendi dinlerine atfetmekten imtina ediyordu. Bir müslüman terörist bir eylemde bulunduğunda suç tüm islamcı bölgeye atfediliyor oysa ki. Ne Yahudilik ne de hristiyanlık terör gruplarının eylemlerinden dolayı suçlanmamalı. Fakat IŞİD hadisesi ve vahşeti üzerinde çalışanlar Lübnan iç savaşına geri dönüp Maruni sağcılığının ölüm mangalarının iç savaşa katılımını incelerlerse Washington’daki yaygın görüşe ters düşen bazı benzerlikler göreceklerdir.