VİDEO | Barış Terkoğlu sordu, Kemal Okuyan yanıtladı...

TKP Genel Sekreteri ve İzmir 2. Bölge bağımsız milletvekili adayı Kemal Okuyan, Gündemin Ötesi programında gazeteci Barış Terkoğlu'nun sorularını yanıtladı... Canlı yayınlanan programın videosunu soL Haber'den izleyebilirsiniz...

soL-İzmir

TKP Genel Sekreteri ve İzmir 2. bölge bağımsız milletvekili adayı Kemal Okuyan, Gündemin Ötesi programında gazeteci Barış Terkoğlu'nun sorularını yanıtladı. 

13 Haziran Çarşamba akşamı gerçekleşen canlı yayının videosunu buradan izleyebilirsiniz... 

Gazeteci Barış Terkoğlu'nun sorularını yanıtlayan Kemal Okuyan'ın açıklamalarından satır başları şöyle: 

  • Abdullah Gül’ün siyasi programı ile İnce’nin siyasi programı arasındaki farkı sorarsanız bunu yanıtlamakta güçlükler çekerim. Türkiye’de toplumun büyük kesimi Gül aday olsaydı, Erdoğan’a oy verirdim diyen çok sayıda kişi var, demek ki toplumda Ekmeleddin vakasından sonra bir direnç oluşmuş. Bu iyi bir şey. Ama şimdi öğreniyoruz ki Gül’ün adaylığı için bir ittifak oluşmuş ama Akşener’in itirazı üzerine aday olmamış. Pek çok parti Gül’ün adaylığında ittifak sağlamış. Peki Gül ile İnce arasındaki fark ne? Gül ile İnce’nin siyasi ayrımını bilemiyoruz, bu tartışılmıyor. Aradaki ayrımlar çok silik. Gül ile İnce farklı görüntüler veriyor ama iş programa geldiğinde program farkı, ilkeler konuşulmuyor. Sadece iyi insan diyorlar, o kadar.
  • Aynı anda patronları ikna edip aynı anda emeğe seslenmek mümkün değil. Bu toplumun ezilenleri birleşsin, buna kimsenin itirazı olmaz. Ama ezenlerle ezilenlerin birliği türünden politikada ezenler, patronlar kazanır. Aynı anda hem emekle hem sermayeyle dost olunamaz.
  • Erdoğan’la hesaplaşma günü yalnızca 24 Haziran mı? 16 yıldır Türkiye AKP’yle hesaplaşıyor. AKP iş başına geldiğinden beri her şeyiyle mücadele ettik, etmeye devam ediyoruz. Bugün toplumun önemi kesimleri Erdoğan’sız bir AKP iktidarına ikna edilmiş durumda. Biz bunu kabul etmiyoruz. Biz 16 yıldır Erdoğan’la mücadele ediyoruz, AKP’yi istemiyoruz mitingi ve kampanyası yaptık. Türkiye’nin 25 Haziran’da bizim duruşumuza çok ihtiyacı olacak.
  • Türkiye’nin üzerinden Erdoğan gölgesinin kalkması gerekiyor. Herkes bundan heyecanlanır. Türkiye bu ağırlıktan kurtulmak zorunda. Biz bir siyasi partiyiz ve Erdoğan’dan kurtuluyoruz baskısıyla yeni felaketlere fit olmayız. Biz insanlara neden şu adaya oy veriyorsunuz diye sormuyoruz ama biz bir siyasi parti olarak tavrımızı, siyasetimizi ortaya koyuyoruz.
  • Bu düzenin değiştirmenin Erdoğan’sız bir Türkiye’de daha kolay olup olmadığı konusunda emin değilim. Türkiye için yeni bir elbise hazırlanıyor, bu elbiseyi kabul edersek Türkiye’nin bir 16 yılının daha gitmesi riski var. Biz AKP’nin bir proje olduğunu söylüyorduk.
  • Her defasında bu Türkiye’nin son seçimi diyorlar ve bunu diyenler her defasında Erdoğan’ı kurtarıyorlar. Onları bunu söylemeye hakkı yok. Erdoğan şu anda kazansa bile Türkiye’yi yönetemeyecek noktaya geldi, bunu aklı başında herkes görüyor.
  • Toplumda imam hatiplerin kapatılması gerektiği düşünen milyonlarca insan var ama bu insanlara susun oturun diyorlar. Niye susalım? İmam hatipler imam ihtiyacını karşılamak için var olan okullar değil, toplumu imamlaştırmak isteyen okullar, kapatacağız.
  • 17 komünistin meclise girmesi Türkiye’yi kilitler. Meclise girilmesi de gerekmiyor ama o çapta oy alınması Türkiye’nin ayağa kalkışıdır.  
  • Türkiye’de sağ kültür, iki yüzlülüğü, riyakarlığı hep besler, sol kültürün ahlaki direnç oluşturması beklenir. Ama ne yazı ki bu tuhaflığı, ilkesizliği sol da benimsedi, Erdoğan bu toplumu çürüttü diyenler kendileri de o çürümüş kültürü benimsiyorlar. Biz bir direnç oluşturuyoruz. Çünkü biz gömlek değiştirmedik, bizim gömleğimiz her zaman kızıl…
  • Meclis’te nasıl davranmamız gerekiyorsa öyle davranırız. Bugün söylediklerimizi orda da söyleriz. Meclis partisi olmayız, kimseye de benzemek zorunda değiliz. Kürsüyü kullandırmasalar da biz kullanırız.
  • Ordu siyasallaşmalıdır TSK mensuplarının siyaset yapma yasağı dedikleri şey, aslında sadece iktidarın siyasetini gütmesi anlamına geliyor. Bir emekçi halk iktidarında siyasallaşır. Ordunun temsilcileri parlamentoya girmelidir. Subaylar, meslek olarak askerlik yapanla rda parlametoya girmeli ki halkına yabancılaşmasın. Gerçek bir emekçi iktidarında silahlı kuvvetler emekçi halkın ordusu olacaktır. NATO üyesi ülkelerde ordular halkına yabancılaştı, profesyonel ordu fikri de böyledir, orduyu halkına yabancılaştırır. Halkıyla beraber üreten, halkıyla beraber davranan silahlı kuvvetlere ihtiyaç var.
  • Türkiye’nin derhal Suriye’nin iç işlerine karışmaktan vazgeçmesi lazım. Suriye’nin yıkılmasında Türkiye’nin de sorumluluğu var. Bir ülkenin başına dert olduk. Bunu temizlememiz gerekiyor.
  • Seçimle bir ülke batmaz, seçimle bir ülke kurtulmaz. Biz seçimi de örgütlenme ve topluma moral, özgüven veren bir zemin olarak değerlendiririz. Seçimler önemli bir platform, genel oy hakkı insanlığın önemli bir kazanımı ama bunlar düzen değişikliği için yeterli değil, toplumun ve geniş halk kesimlerinin örgütlenmesi ve örgütlü hareket etmesi gerekiyor, bunu sağlamaya çalışıyoruz. Toplumun, kendi çıkarları doğrultusunda örgütlenmesi ve siyaset sahnesine çıkması gerekiyor. Meclise girmemiz de bu hedefe yardımcı olacak bir neden sadece.
  • Bir işçinin bize oy vermesi için çok özlü bir neden var. İşçinin sömürüden kurtulması gerekiyor. İnsanın insanı sömürmesinin yasaklandığı bir düzen kuracağız. Bu bir seçim vaadi değil, sosyalizmin programı zaten.
  • Düzen değişikliği isteyenler bize oy vermeli. Sosyalizm hedefinin çok da karmaşık, zor bir hedef olmadığı konusunda ikna olabiliyor insanlar. TKP, bu düzeni değiştirme önündeki tüm engelleri kaldırmakla yükümlüdür. Bu seçimlerin buna yardımcı olması gerekiyor. Toplumun önemli bir kesimi bu düzenden memnun değilse, mutsuzsa, düzenin değişmesini istiyorsa, bunu yapabiliriz. Erdoğan’ın gitme olasılığı var ve Erdoğan’dan daha büyük felaketlerin ülkenin başına gelmesi ihtimali de var. Ama umutsuz olmaya gerek yok, yeter ki öz gücümüze güvenelim