'Bizi öldüren bu düzene mecbur değiliz'

Bu Düzen Değişmeli Platformu'nun İzmir 1. bölge milletvekili adayı, psikiyatrist Deniz Arık Binbay, İzmir'in son 10 yılda bozulan ruh sağlığına dikkat çekerek, 'İntihara bağlı ölümler yüzde 25 oranında arttı. Bizi hastalandıran ve bazılarımızı ölüme sürükleyen bu düzende yaşayıp ölmeye mecbur değiliz. Bu düzen değişmeli' dedi.

soL-İzmir

Bu Düzen Değişmeli Platformu'nun İzmir 1. bölge bağımsız milletvekili adayı, psikiyatrist Deniz Arık Binbay, İzmir'in "ruh sağlığı" ile ilgili yazılı bir açıklama yaptı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre son 10 yılda İzmir'de intihara bağlı ölümlerin yüzde 25 arttığına dikkat çeken Binbay, "Tüm bunlar Türkiye kapitalizminin İzmir'e ödettiği bedellerin sadece bir kısmı. Acı bir kısmı... Bu nedenle bile bu düzen değişmeli” dedi.

Grafiklerle açıklamasını destekleyen Binbay, "Bizi hastalandıran ve bazılarımızı ölüme sürükleyen bu düzende yaşayıp ölmeye mecbur değiliz" diye konuştu. 

BİNBAY: İNTİHARA BAĞLI ÖLÜMLERİN ARTTIĞI BU DÜZEN DEĞİŞMELİ

Psikiyatrist Deniz Arık Binbay'ın yazılı açıklaması şöyle: 

Son 10 yılda İzmir'de intihar sonucu hayatını kaybedenlerin sayısının arttığını biliyor muydunuz?

Evet, İzmir, Ege güzel, bereketli ama bir yandan da milyonlarca emekçi için büyük bir cehennem. Etrafıyla birlikte büyük bir sanayi merkezi olan İzmir zenginlikler, mutluluklar kadar yoksulluklar ve ruhsal kırılmalarla dolu.

İzmir'de 2007 yılından bu yana intihar sonucu ölüm sayısı her yıl artıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından her yıl Haziran ayında açıklanan verilere göre Türkiye'nin düzeni, İzmir’in düzeni İzmir’e, İzmirli emekçilere yaramıyor. Ve ruh sağlığını bozuyor.

TÜİK verilerine dayanan bu artışı görmek için hazırladığımız grafiklere bakmak yeterli olacaktır. İlk grafikte de görülebileceği gibi yıllık intihar sonucu ölümler 2010'lu yıllarda yüzde 25 kadar artıyor. Hatta 2007'de 159 olan yıllık intihar sonucu ölüm sayısı 2016'da 230'a kadar tırmanıyor. Neredeyse yüzde 45'lik bir artış yaşanıyor.

Bu artış İzmir'in nüfus artışından da bağımsız. Çünkü geçtiğimiz 10 yıl içinde intihara bağlı ölümler artarken aynı zamanda nüfusa göre düzeltilmiş bir oran olan "kaba intihar hızı" da artış gösteriyor. İkinci grafikte görülebileceği gibi TÜİK verilerine göre 2010lu yıllar boyunca İzmir'de "kaba ölüm hızı" sürekli artış gösteriyor. 2007 yılında 100.000 kişide 4,3 olan kaba ölüm hızı 2016'da 5,5 kişiye kadar çıkıyor.

Yani bir diğer deyişle İzmir'de intihara bağlı olarak on yıl öncesine göre her yıl fazladan 40 kişi daha hayatını kaybediyor.

Evet, İzmir'in nüfusu da artıyor ama TÜİK verileri intihar sonucu ölümlerde gerçek bir artışa işaret ediyor. Bu sayılar İzmir'in, İzmir'de yaşayanlar için gittikçe sağlıksızlaştığını gösteriyor.

Peki, bu artışın nedeni ne olabilir?

Görünen o ki son yıllarda bu artış kalıcılaşmış durumda. Yani 2010’dan itibaren hem intihara bağlı ölüm sayısı hem de kaba ölüm hızı önceki yıllara göre bir üst aralığa tırmanmış. Muhtemelen 2008 ekonomik krizinin geç yansıması olan bu artış 2017'de azalma eğilimi gösterse de yeni bir kriz dalgası ile ne yazık ki çok daha yüksek rakamlara çıkabilir.

Hem de İzmir’de görece "artan" ruh sağlığı hizmetlerine rağmen. Çünkü aynı sürede İzmir'de ruh sağlığı alanında çalışan psikiyatrist, psikolog, psikolojik danışman, hemşire ve sosyal hizmet uzmanı sayısı da arttı. Ve aynı sürede İzmir'de psikiyatri polikliniği başvuru sayısı, reçetelenen psikiyatrik ilaç sayısı da arttı!

Tüm bunlara rağmen intihara bağlı ölümlerde artış oldu. İzmir değişti, Türkiye değişti. İzmir’in görüntüsünde yükselen gökdelenlerle birlikte intihar da yükseliyor. İzmir’de konut fiyatları arttıkça emekçiler için belirsizlik de artıyor. Bu öyle bir düzen ki hem bunalıma sokuyor hem de “ruh sağlığı” için yetişmiş nitelikli işgücünü bile doğru düzgün istihdam edemiyor!

Ve tüm bunlar Türkiye kapitalizminin İzmirli emekçilere verdiği zararlardan sadece bir tanesi.

Sadece bu nedenle bile bu düzen değişmeli.

Bizi hastalandıran ve bazılarımızı ölüme sürükleyen bu düzende yaşayıp ölmeye mecbur değiliz. 

Ruh sağlığımız için 24 Haziran'da oylarınızla gücümüze güç katın.