Tabip odasında seçim var

Akif Akalın

Blog: Sınıfın Sağlığı

Pazar günü (24 Nisan) İstanbul Tabip Odası’nda (İTO) seçim var. İstanbul hekimleri İTO’nun önümüzdeki iki yıl görev yapacak olan yeni yönetimini belirleyecek. Son yıllara kadar halen yönetimde olan Demokratik Katılım Grubu’nu destekleyen Toplumcu Hekimler, kez seçimlere “Toplumcu Hekim” grubu olarak, ayrı bir listeyle giriyor.

TOPLUMCU HEKİMLER NEDEN AYRI LİSTE ÇIKARTTI?

Aslında tıbba ve sağlığa “toplumcu” bir yaklaşımı benimseyen Toplumcu Hekimler, sağlık hizmetinde hekimlerin “ayrıcalıklı” rolünü reddederek, ayrı bir “hekim örgütlenmesine” gitmek yerine, sağlık alanında çalışan bütün emekçilerle, hatta sağlık dışından profesyonellerle birlikte örgütlenmeyi ve çalışmayı tercih ediyorlardı. Bu kapsamda uzun süredir sağlıkçılar ve toplum içinde çeşitli çalışmalar yürütülüyor, sağlığa ve tıbba toplumcu yaklaşımın yaygınlaştırılmasına gayret ediliyordu.

Toplumcu Hekimler bu çalışmalarının yanında Tabip Odası ve sağlık işkolunda örgütlü sendikalarda da görev alıyor, bu kurumların yönetimlerindeki ilerici güçleri destekliyorlardı. Ancak ne Tabip Odası, ne de sendikalarda “hekimler” olarak örgütlenmek veya bu kurumların yönetimlerine gelmek gibi bir perspektifleri veya anlayışları yoktu. Bu kurumlar içinde toplumcu düşüncenin yaygınlaştırılması ve “sınıf çizgisinin” izlenmesi için çaba gösteriyorlardı.

Tabip Odası’nda 1990’lardan beri “iyi hekimlik” değerleri etrafında birleşen çeşitli demokrat hekim gruplarının oluşturduğu Demokratik Katılım Grubu’nu (DKG) destekleyen Toplumcu Hekimler, son yıllarda bu gruplara egemen olmaya başlayan “liberal” eğilimlerden duydukları rahatsızlığı dile getirmeye başladılar. Bu düşüncelerini DKG toplantılarında “açık” bir şekilde ifade ederek, “sınıf çizgisinden” sapılmamasını, gerici – etnik taraflaşmanın parçası olunmamasını, gericiliğe ve emperyalizme karşı mücadelenin öne çıkartılmasını talep ettiler.

Tabip Odası yönetiminin “sınıf” çizgisinden uzaklaşarak, “kimlik” siyasetini benimsemesini eleştiren Toplumcu Hekimler, meslek örgütünün yeniden sınıf çizgisine dönmesi için defalarca uyarıda bulundular. Ancak bu uyarılara yanıt alınamadığı gibi, Tabip Odası yöneticileri yakınlarda kimlik siyasetini daha da ileriye taşıyarak, “gerici - etnik taraflaşmanın” bir parçası olmayı tercih ettiler.

Artık hastanelerinde ve çalıştıkları kurumlarda hekimler ve sağlıkçılar arasında Tabip Odası yönetiminin etnik / kimlik temelli eylem ve söylemlerini savunamaz hale gelen Toplumcu Hekimler, DKG ile aralarına mesafe koymak zorunluluğu hissettiler ve durumu Toplumcu Sağlıkçılar platformuna taşıdılar.

Toplumcu Hekimlerin kaygılarını paylaşan Toplumcu Sağlıkçılar, hekim kamuoyuna Toplumcu Hekimlerin DKG’nin izlediği etnik / kimlik temelli siyaseti benimsemediklerini duyurması gerektiği konusunda fikir birliğine vardılar. Ancak bunun “yöntemi” konusunda uzun tartışmalar yürütüldü. Sonunda en iyi yöntemin yaklaşan Tabip Odası seçimlerine ayrı bir listeyle girilerek kaygıların hekim kamuoyuyla paylaşılması olacağına karar verildi.

MEYDAN NE ETNİK TARAFLAŞMAYA, NE DE GERİCİLİĞE BIRAKILACAK

Gerici - etnik taraflaşmanın bir parçası haline gelen DKG, hekimleri kendilerini desteklemezlerse Tabip Odası’nın gericilerin eline geçebileceğiyle tehdit etmektedir. İlk bakışta doğruymuş gibi görünen bu saptama hekimler arasında endişe uyandırmakta, hekimler hiç değilse Tabip Odası’nı yitirmemek için kendilerini DKG adaylarını desteklemek zorunda hissetmektedir.

Bu kaygının yersizliği bir yana (gericiler İstanbul’da seçime Sağlık Bakanlığı’nın bütün gücünü ortaya koyduğu, bizzat dönemin Sağlık Bakanı’nın seçim sürecini yönettiği dönemde dahi DKG’nin aldığı oyun üçte birine dahi ulaşamamıştır), etnik / kimlik siyaseti, en az gericilik kadar tehlikelidir. DKG’nin izlediği gericiliği ve anti-emperyalist duruşu değersizleştiren siyaset, emperyalizmle kol kola giden etnik taraflaşmanın getirdiği yıkımı ve toplumu esir alan gericiliği görmemektedir.

Her gün onlarca canın yitirildiği etnik çatışma, ülkemizi her geçen gün büyüyen bir iç savaşa sürüklemektedir. Bir yandan emperyalist güçlerin gözetimi ve denetimi altında perde arkasında müzakereler (pazarlıklar) sürerken, diğer yandan yalnızca yoksulların, emekçi çocuklarının yaşamlarını yitirdiği veya sakat kaldığı kirli bir savaş tırmandırılmakta, toplum bu savaşta etnik siyaset ile gericilik arasında tercih yapmaya zorlanmaktadır.

Diğer yandan Türkiye her geçen gün gericiliğin karanlığına daha fazla gömülmektedir. Bu durumu sağlık alanında da görüyoruz. Çıkartılan yönetmeliklerle bilimsel olmadıkları kanıtlanmış, dinsel referanslı tıbbi müdahalelerin insan sağlığı hiçe sayılarak serbest bırakılması, sağlık kurumlarına psikolog kisvesi altında imamların yerleştirilmesi, tıp fakültelerine “telkin” dersleri konması tıptaki gericileşmeye örnektir. DKG grubu, bileşenleri içindeki Kürt Hareketi’nin gerici ve liberal nitelikteki “çarpıtılmış sağlık” politikası nedeniyle bu gelişmelere yeterli tepki gösterememektedir.

Bu koşullarda Toplumcu Hekimler meydanı boş bırakmamak ve İstanbul hekimlerine bilimsel, kamucu, aydınlanmacı bir seçenek sunma zorunluluğu hissetmişlerdir.

TOPLUMCU HEKİM YALNIZCA SEÇİMLERE YÖNELİK BİR GİRİŞİM Mİ?

Daha önce de belirttiğimiz gibi Toplumcu Hekimler uzun süredir etkinliklerini diğer sağlıkçılar ve sağlık dışından profesyonellerlerle birlikte sürdürüyorlardı. İstanbul, Ankara, İzmir, Çanakkale, Isparta gibi çeşitli illerde gerçekleştirilen Toplumcu Sağlık Söyleşileri’nde çok sayıda insana ulaşılmıştı. Mahalle çalışmalarında önemli başarılara imza atılarak, toplum içinde “önleyici hizmet” talepleri canlandırılıyordu. soL Portal ve diğer internet sayfaları üzerinden geniş toplum kesimlerine erişilmeye çalışılıyor, tıbba ve sağlığa toplumcu yaklaşım tartışılıyordu. Şüphesiz bu çalışmalar daha da genişletilerek sürdürülecek.

Diğer yandan Toplumcu Hekim grubunun çeşitli deklarasyonlarında belirttiği gibi asıl çalışmalar 25 Nisan günü başlayacak. Sağlık kurumlarında daha geniş hekim ve sağlıkçı kesimleriyle birlikte sağlıkta “sınıf” çizgisinin öne çıkartılmasına gayret edilecek. Bu bağlamda İstanbul Tabip Odası seçimleri aynı zamanda Toplumcu Hekimler için kendilerini daha geniş hekim kesimlerine tanıtmak, kendilerini ifade etmek ve genişlemek için bir vesile oldu.

Fakat Toplumcu Hekim girişimi asla bunlarla sınırlı kalmayacak. Seçim sonuçları ne olursa olsun Toplumcu Hekim, İstanbul Tabip Odası’nın gerici – etnik taraflaşmanın parçası olmaktan kurtarılması ve kimlik siyasetini terk ederek sınıf çizgisini benimsemesi için elinden geleni yapacak. Hekimler, sağlıkçılar ve toplum içinde “toplumcu sağlık” anlayışını yaygınlaştırmaya ve yoksulların “doğal avukatı” olmaya devam edecek.

Toplumcu Hekim grubuna seçimlerde başarılar diliyoruz.