İşçilerin sağlığı ve güvenliği patronlara emanet

Akif Akalın

Blog: Sınıfın Sağlığı

Şaka değil, gerçekten böyle artık. Dün işyerlerinde işveren veya işveren vekili tarafından yürütülecek iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerine ilişkin yönetmelikte yapılan bir değişiklikle, 50’den az işçi çalıştıran az tehlikeli işyerlerinde işçi sağlığı ve güvenliği hizmetleri işverenler tarafından yürütülmesine olanak sağlandı.

Aranızda hala “bu kadarı da olmaz”, “bunu da yapmış olamazlar” diyenler varsa, Resmi Gazete internette duruyor, açılıp bakılabilir. 

Abarttığımızı düşünenler lütfen yeni yönetmeliği sözcük sözcük okusun. Yönetmelik hiçbir yanlış anlamaya meydan vermeyecek şekilde, çok açık ifadelerle 50’den az işçi çalıştıran az tehlikeli işyerlerinde işverenlerin işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı istihdam etme yükümlülüğünü kaldırıyor ve bu hizmetleri “işveren” yürütebilir diyor. 

Anlamak istemeyecek olanlar için de bir kez daha tekrarlayalım, bu işyerlerinde artık işyeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları tarafından sunulan hizmetler, “yönetmelikte belirtilen eğitimi tamamlayarak, sınavda başarılı olan” işverenler tarafından yürütülebilecek. 

ÇİFTE KAVRULMUŞ

Gerçekten çifte kavrulmuş. Mesela en az 6 yıllık tıp fakültesi mezunu bir işyeri hekimi, işyerlerinde aynı zamanda iş güvenliği uzmanlığı yapamazken veya tersinden en az 4 yıllık mühendislik fakültesi bitirmiş bir iş güvenliği uzmanı aynı zamanda işyeri hekimliği yapamazken, ne tıp, ne de mühendislik fakültesi bitirmiş, hatta belki hiçbir okulu bitirmemiş bir işveren iki işi birden yürütebilecek. Biliyorsunuz işçi olmak için birçok yerde en az ilkokul mezunu olma şartı var, fakat işveren olmak için okur – yazar olmak dahi gerekmiyor, sermaye yeterli. 

Merak etmeyin. AKP henüz işverenlere “hasta bakma” yetkisi vermedi. Hala Türkiye’de hasta bakabilmek için tıp fakültesini bitirmek gerekiyor. Belki yakında bu durum da değişir, fakat şimdilik işçiler hekimlere muayene olmaya devam edecek. Yönetmelik bu durumu da açıkça belirtiyor. İşverenler muayene yapamayacak, tetkik isteyemeyecek.

Fakat artık işverenler muayene ve tetkikler dışında işyeri hekimlerinin ve iş güvenliği uzmanlarının yaptığı “bütün” işleri yapabilecekler. Örneğin risk değerlendirmesi yapabilecekler. Risk değerlendirmesinin muayene ve tetkik istemekten daha mı az bilgi ve beceri gerektirdiğini bana sormayın, buna da iş güvenliği uzmanı arkadaşlar yanıt versin.  

NE BİLİYORLAR DA, NE YAPACAKLAR?

Yönetmelik bunu da düşünmüş elbette. İşverenler tıp fakültesi mezunu hekimlerin ve mühendislik fakültesi mezunu mühendislerin yaptığı işleri yapabilmek için bir eğitim alacaklar. 

İyi de, zavallı patron ne zaman eğitim alsın? Patron işini mi yürütecek, doktorluk – mühendislik mi öğrenecek? Yönetmelik bunu da düşünmüş. Eğitimler TOBB veya TESK gibi işveren örgütleri tarafından, uzaktan eğitim yöntemiyle verilebilecek. Eskiden Bursa – Gemlik yolunda “kendin pişir, kendin ye” lokantalar vardı ya, aynen öyle olacak.   

Bu eğitimi tamamlayan patron, kendi işyerinde, çalıştırdığı işçiler için her türlü “sağlık ve güvenlik” tedbirini almaya yetkili olacak. Yeterli olacak mı? Orası önemli değil. Maksat İSG Katip sistemine bakıldığında, işyerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği faaliyeti tam görünsün. AB ve ILO standartlarına uygun mu, uygun. Daha ne istiyorsunuz?

ASIL BU İŞYERLERİNE HEKİM – MÜHENDİS LAZIM

Konuyla hiç ilgisi olmayan biri dahi, yalnızca günlük gazetelerdeki “işçi cinayeti” haberlerine baksa, bu cinayetlerin büyük bir kısmının, tam da yönetmeliğin işverenler için hekim ve mühendis istihdam etme zorunluluğunu “kaldırdığı” işyerlerinde gerçekleştiğini görebilir. 

Daha meraklı biri, Çalışma Bakanlığı istatistiklerine bakarak, işyerindeki işçi sayısı ile “iş kazaları” arasındaki tersine ilişkiyi görebilir. En çok ve en ölümlü iş kazaları en az işçi çalıştıran işyerlerinde gerçekleşmektedir. Belki de yönetmelik 1000 işçiden fazla işçi çalıştıran işyerlerinde işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanı istihdamı zorunluluğunu kaldırsaydı, vereceği zarar daha az olurdu. 

İŞÇİ SINIFI BUNA MÜSAADE EDECEK Mİ?

Diğerlerini bilmem fakat Türkiye işçi sınıfının önderlerinden DİSK başkanı Kani Beko’nun bugünlerde bu tür konularla ilgilenecek zamanı olduğunu hiç sanmıyorum. Kani bey şimdi, kendisinden önceki DİSK başkanları gibi CHP’den vekil olmaya çalışıyor. 

Kani beye haksızlık etmeyelim. Elbette vekil olmak onun da hakkı. O da diğer DİSK başkanları gibi “görevini” layıkıyla yerine getirdi ve “vekil” olarak emekliliğini sağlama almayı hak etti. Kani beyin neyi eksik? 

YANLIŞ ANLAŞILMASIN

Bu arada kaş yapalım derken, göz çıkartmayalım. Elbette ülkemizin kanayan yarası iş cinayetlerinin “çözümü” işverenlerin işyerlerinde hekim ve mühendis istihdam etmeleri değil. Çünkü sorun yapısal bir sorun. Yani mesele üretimin “amacında”, üretim araçları üzerinde “özel mülkiyet” olmasında.

Kuşkusuz işçi sağlığı ve iş güvenliği için ilk adım “kâr” amaçlı üretime son verilmesi ve böylece işin verimlilik değil, insan sağlığı ve güvenliğini dikkate alarak örgütlenmesi. Ancak bu koşullar yerine getirildikten sonra hekimlerin ve mühendislerin işçi sağlığı ve güvenliğine “anlamlı” katkıları olabilir. Yoksa, üretimin amacı “kâr” olmaya devam ettiği sürece, hiçbir işyeri hekiminin, hiçbir iş güvenliği uzmanının işçilere bir faydası olamaz.