İşçi sınıfı olmadan olmaz demiştik

Akif Akalın

Blog: Sınıfın Sağlığı

Sınıfın Sağlığı okurları üniversitelerin bölünmesi konusunda 22 Nisan’da yazdıklarımızı anımsayacaklar:

“Bugün bu gidişi durdurabilecek ve tersine çevirebilecek biricik güç Türkiye İşçi Sınıfı’dır. Ancak sınıf bilincine sahip, örgütlü emekçiler aydınlanma bayrağını düştüğü yerden kaldırabilir ve yeniden ülkemizin gönderine çekebilir.” (*)

Maalesef tarih bizi bir kez daha haklı çıkarttı ve “üniversitenin” mücadelesi, arkasında işçi sınıfı olmadığı için başarıya ulaşamadı. Hükumet tasarıyı birkaç günlük gecikmeyle de olsa meclisten geçirdi ve üniversiteleri böldü.

ÜNİVERSİTE ÇÖZER

Kuşkusuz sorunların nasıl çözülebileceği konusunda herkes bizimle aynı görüşleri paylaşmak zorunda değil. Nitekim üniversitelerin bölüneceği haberi medyaya düşer düşmez, çeşitli kesimlerden “üniversitenin buna izin vermeyeceği” tarzında yorumlar geldi.

Üniversitelerin bir bölümünden de farklı sesler yükseldi. “Bölünmeye karşı çıkışımız ideolojik değil” diyenler de oldu, “bizim ideolojimiz, üniversitenin bölünmemesi ideolojisi” diyen de. Oysa üniversiteleri bölmek isteyenlerin tutumu oldukça “ideolojikti”. Kimileri görmek istemese de…

Bazıları Cumhurbaşkanı’nın “doğru bilgilendirilmediğini” ileri sürdüler. Hatta üniversitelerin bölünmesi düşüncesinin, tam seçim arifesinde AKP’ye oy kaybettirmeyi amaçlayan yeni bir FETÖ kumpası olduğunu iddia edenler dahi çıktı. Birileri Cumhurbaşkanı’na erişebilse ve doğruları anlatsa mesele çözülecekti.

Çözülemedi.

ORTADA İŞÇİ SINIFI MI VAR?

Bazı dostlar da biz “işçi sınıfı” dedikçe, “ortada işçi sınıfı mı var?” diye soruyor. Çok da haksız sayılmazlar. Başta DİSK olmak üzere işçi sınıfının sendikal örgütlerinden üniversitelerin bölünmesine karşı güçlü bir ses duyamadık.

Gerçi uzun zamandır işçilerden kendi sorunları üzerine de gür bir ses duyamıyoruz. DİSK’i başkan olduğu dönemde sessiz tutmayı başaran Kani Beko da ödülünü eski DİSK başkanları gibi CHP’den vekil olarak almaya hazırlanıyor. Yani batı cephesinde değişen bir şey yok…

Ancak bu durum ortada bir işçi sınıfının olmadığı anlamına gelmez. Ortada bir işçi sınıfı var. Hem de nüfusun ezici çoğunluğunu oluşturan, eskiden olduğu gibi bugün de hayatı yaratmaya devam eden bir işçi sınıfı. Fakat henüz bilinçli ve örgütlü değil.

İŞÇİ SINIFI OLMADAN OLMAZ

Biz “işçi sınıfı olmadan olmaz” derken, çağımızın bir gerçeğini ifade etmeye çalışıyoruz. Emperyalizm çağında burjuvazinin “hiçbir toplumsal sorunu” çözemeyeceğini, sorunların “ancak ve sadece” işçi sınıfı tarafından çözülebileceğini, çünkü artık toplumsal sorunları çözmeye yetenekli tek sınıfın işçi sınıfı olduğunu söylüyoruz.

İşçi sınıfı ortaya çıkıp, masaya yumruğunu vurmadan, ne şeker fabrikalarının satışı durdurulabilir, ne üniversitelerin bölünmesi önlenebilir, ne de başka herhangi bir toplumsal sorun (örneğin daha önce yazılarımızda yer verdiğimiz gıda zehirlenmesi sorunu) çözülebilir.

Peki, o halde işçi sınıfı “sınıf bilinci” kazanana ve örgütlenene kadar oturulup beklenecek mi? Elbette hayır. Fakat mücadeleye işçi sınıfı olmaksızın kazanılamayacağının bilinciyle devam edilecek. Üniversitelerin değil, işçilerin çözebileceğine inanarak devam edilecek. Boş hayallere kapılmadan, kendimizi ve başkalarını kandırmadan.

(*)