Gıda güvenliliği sağlanamamasının nedeni emeğin örgütsüzlüğüdür

Akif Akalın

Blog: Sınıfın Sağlığı

Sınıfın Sağlığı okurları 1 Mart 2018 tarihinde yayınlanan “Gıda zehirlenmelerine toplumcu yaklaşım” başlıklı yazımızı anımsayacaklardır.

Yazıda 2018 yılının ilk iki ayı içinde yaşanan gıda zehirlenmeleri değerlendirilmiş ve bir öngörüde bulunmuştuk:

“İddia ediyorum, nasıl diğer sorunlarımızı çözemiyorsak, hatta bu sorunlar her geçen gün daha da artıyorsa, gıda zehirlenmesi sorununu da çözemeyeceğiz ve ‘alışmaya’ başlayacağız. Medyada gıda zehirlenmesi haberleri, trafik kazaları, iş cinayetleri ve şiddet haberleri gibi sıradanlaşacak ve diğer manşetler arasında kaybolacak. Her zaman olduğu gibi ölen ölecek, kalan sağlar bizim olacak.”

MAALESEF YİNE HAYAT BİZİ DOĞRULADI

Yazının yayınlandığı günden bugüne medyaya yansıyan yeni gıda zehirlenmesi vakaları şöyle:

9 Mart: Zonguldak Devrek’te lise yurdunda 36 öğrenci,

12 Mart: Erzincan’da Aile Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü'ne bağlı bir yurtta 26 yabancı uyruklu çocuk

13 Mart: Aydın Karacasu’da çeşitli okullarda öğrenim gören 160 çocuk, Hakkari’de 6 kişi

14 Mart: Düzce Ömer Seyfettin Akdoğan Kız Anadolu İmam-Hatip Lisesi Öğrenci Pansiyonu'nda kalan 11 kız öğrenci

19 Mart: Sivas'ta Gazi Anadolu Lisesinde 5 öğrenci

22 Mart: Adıyaman'da İnönü İlkokulunda eğitim gören 4 ilkokul öğrencisi 

23 Mart:  Tokat’ta KYK Kız yurdunda 331 öğrenci

26 Mart: Bozüyük'teki bir anaokulunda 16 öğrenci, Konya’da otel inşaatında çalışan 90 işçi

29 Mart: Bursa’da bir erkek öğrenci yurdunda kalan 148 öğrenci

31 Mart: Ankara’da General Şefik Erensu Kışlası’nda 2’si subay 52 asker

Peki, Nisan ayında ne olacak? Yine iddia ediyorum ki, havaların ısınmasının da etkisiyle gıda zehirlenmeleri daha sık görülecek ve daha çok öğrenci, işçi ve asker yedikleri sağlıksız yemekler nedeniyle hastanelik olacak.

HİLELİ GIDA CENNETİ

Bu arada dün medyaya yeni bir gıda güvenliliği haberi düştü: “Hileli ürün nedeniyle ceza alan firmalar cezayı ödeyip faaliyete devam ediyor”.

Habertürk mubabirleri Göksel Gürsoy, Mehmet İnmez, Mehmet Kayahan ve Uzay Kesmen, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın hileli ürün gerekçesiyle ceza kesip sitesinden teşhir ettiği 173 firmanın durumunu incelemek için sokağa çıkmış ve ceza kesilmesine rağmen bu firmaların büyük bir bölümünün yasal boşluklardan yararlanarak faaliyetlerine devam ettiğini görmüşler.

Gıda Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Zafer Şenyurt’a görüşünü sormuşlar, Şenyurt: “Genelde firmalar kapatılmıyor… Mevzuatta çok düşük para cezaları var… Bu tür firmalar para cezalarını göze alıyorlar. Kullandığı hileli üründen zaten para cezasını karşılıyor” demiş.

Tekirdağ Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü Zekeriya Sarıkoca da muhabirlere, “Firmayı kapatma yetkimiz yok. Biz suç duyurusunda bulunuruz, gerisi yargının takdirine kalmıştır. Sadece hijyenik değilse kapatma yetkimiz var” diyerek durumu açıklamış.

MESELE İŞÇİ SINIFININ ÖRGÜTLÜLÜĞÜ

Aslında Tekirdağ Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürü meseleyi çok iyi özetlemiş: hileli gıda satarak insan sağlığı ile oynayan işletmeleri “kapatma yetkimiz yok”.

Peki, neden yok? Çünkü mevzuat böyle yapılmış. Peki, mevzuatı kim yapmış?

İşte işçi sınıfının örgütlülüğü burada devreye giriyor. İşçi sınıfının örgütlü olduğu ülkelerde, bu örgütlülüğün “gücü”, mevzuat yapanlar üzerinde de etkili oluyor ve mevzuat yapanlar, bu “gücü” hesaba katmak zorunda kalıyorlar. Aksi halde yalnızca hileli gıda satanların “gücü” etkili oluyor ve mevzuat hileli gıda satanların istediği gibi yapılıyor ve parayı veren düdüğü çalıyor.

Emekçiler yedikleri yemeklerden zehirlenerek hastane kapılarında sürünmek istemiyorlarsa, dışarıdan aldıkları gıdanın güvenliliğinden emin olmak istiyorsa “örgütlenmek” zorunda. Ancak bu şekilde gıda zehirlenmelerinin ve hileli gıdaların önüne geçilebilir.