Depresyona marksist yaklaşım

Akif Akalın

Blog: Sınıfın Sağlığı

Depresyona marksist yaklaşım olur mu? Olabilir mi? Depresyon bir hastalık, marksizmle ne alakası var? Dahası Marx da depresyon tedavisi konusunda bir şey yazmamış ki, ekonomi politik anlatmış. Bakalım marksistler depresyon için ne diyormuş. 

Literatüre baktığınızda depresyona marksist yaklaşım sergileyen çok sayıda yayın görüyorsunuz. Bunlardan biri de kaynağını yazımızın sonunda bulabileceğiniz Muntaner ve arkadaşlarının kaleme aldıkları “Social Class and Mental Health: Testing Exploitation as a Relational Determinant of Depression” başlıklı makale. Türkçe’ye, “Sosyal Sınıf ve Akıl Sağlığı: Sömürüyü Depresyonun İlişkisel Bir Belirleyicisi Olarak Sınamak” şeklinde çevrilebilir.

Özellikle sağlıkçıların ve hekimlerin buna çok şaşıracağını düşünüyorum. Çünkü tıp fakültelerinde psikiyatri dersinde depresyon anlatılırken, depresyon nedenleri arasında genetik, biyokimyasal etkenler, mesela norepinefrin, serotonin etkinliğinde azalma veya dopamin azlığı, asetilkolin, GABA… Daha neler neler, bazı ilaçlar, hatta bazı kronik hastalıklar sayılır. İşin psikodinamik tarafı da var ki bir derya.

Fakat hiçbir ders kitabında “sömürüyü” depresyon nedeni olarak yazmamışlar. Artık emeğe kapitalist el koyma ile depresyon arasında nasıl bir ilişki olabilir ki?

Muntaner ve arkadaşları da, hekimlerin bu konuda çok şaşıracaklarını düşünüp, 20 sayfalık makalelerinin önemli bir bölümünü kapitalist sömürüye ayırmışlar. Burada hiç tıp kitaplarında görmeye alışık olmadığımız şeyler yazıyor. Artık değer kuramından, gerekli emekten, artık emekten bahsediliyor. Kapitalistin artık emeğe el koyma yöntemlerinden, mutlak ve göreli sömürüden bahsediliyor. Sizde acaba bunları depresyona nasıl bağlayacaklar diye merak ediyorsunuz.

Tabii Muntaner ve arkadaşları sağlıkçı olduklarından, en iyi bildikleri yer sağlık ortamı. Bakımevlerinde bir çalışma yapmaya karar veriyorlar. Önce her marksistin yapması gerektiği gibi bakımevlerini “mülkiyet” ilişkilerine göre üçe ayırıyorlar: kâr amaçlı, kâr amaçlı olmayan (vakıf gibi) ve devlet bakımevleri.

Daha sonra yine her marksistin yapması gerektiği gibi bakımevlerindeki insanları “üretim araçlarıyla ilişkilerine göre” kapitalist (bakımevi sahibi), küçük burjuva (bakımevi yöneticisi) ve işçi (hastabakıcılar) olmak üzere üç kategoride topluyorlar.

Gerisi “teknik” bilgiler, başınızı ağrıtmayayım, fakat sonunda o kadar ilginç şeyler buluyorlar ki, hiçbir tıp kitabında yok bunlar. Mesela depresyonun kâr amacı güden bakımevlerinde çalışan hastabakıcılarda, devlet bakımevlerinde çalışan bakıcılara göre daha yüksek olduğunu buluyorlar. Ne var bunda diyeceksiniz ama var.

Oturuyorlar bu farkın nedenini, hastabakıcıların genlerinde, beyinlerindeki kimyasal maddelerde veya rüyalarında falan değil, “çalışma koşullarında” arıyorlar. Ne kadar ilginç değil mi? İşte marksistler böyle uçuk insanlar. Peki, ne buluyorlar? İşin örgütlenmesinin ve işyerinde sömürünün (yani kârın) arttırılması için kullanılan “yöntemlerin” depresyonla meşhur deyimle “istatistiksel olarak müthiş anlamlı” bir ilişkisi olduğunu buluyorlar.

Yani aradaki farkın nedeni genetik veya serotonin falan değil, artık emek miktarını arttırmakta kullanılan teknikler ve yönetim tarzı. Elbette bunu sınamak lazım. Yani hastabakıcılar için bu sonucun çıkmasına neden olabilecek diğer nedenleri ekarte etmek lazım. Üşenmiyorlar ve ellerinden geldiğince diğer bütün olası nedenleri kontrol ederek sonuçlara bir daha bakıyorlar. O da ne? Depresyonun altından “sınıfsal sömürü” çıkıyor.  

Şimdi yine bazıları, “canım depresyonun altında sömürü yatmış, yatmamış, ne fark eder” diyebilir. Fark eder. Hem de çok şey fark eder. Bunu da yine Muntaner ve arkadaşlarının makalesinde görüyoruz.

Muntaner ve arkadaşları diyor ki, depresyonu yalnızca birey düzeyinde (mesela bireye spor yap diyerek, bireyin iş yükünü azaltarak vb) veya örgütsel düzeyde (yönetim tarzını “demokratikleştirerek”, işçinin yönetime katılmasını sağlayarak) çözemezsiniz diyorlar.

Allah, Allah diyorsunuz, bu marksistler kafayı mı yemiş? Daha ne yapalım yani? Bakımevini hastabakıcılara mı verelim?

İşte marksistler tam olarak bunu söylüyorlar. Eğer diyorlar depresyonu “önlemek” istiyorsanız, üretim araçları üzerinde özel mülkiyeti kaldırmanız gerekir.

Ne kadar ilginç, değil mi? Ah şu marksistler. Son olarak şunu söyleyeyim. Böyle sağlıkta “sömürünün” etkisini tartışan makaleleri, JAMA, BMJ, Lancet gibi “burjuva” yayın organlarında bulamazsınız. Aşağıdaki kaynakta göreceğiniz marksist dergilerde bulabilirsiniz. Neden mi? Çünkü burjuvazide oldukça gelişmiş bir sınıf bilinci var, kendi dergilerine işçi sınıfının ideolojisini sokmak istemezler.


KAYNAK:

Muntaner, C.; Ng, E.; Prins, S. J.; Bones-Rocha, K.; Espelt, A.; and Chung, H.  Social Class and Mental Health: Testing Exploitation as a Relational Determinant of Depression. International Journal of Health Services, 45(2): 265–284. apr 2015.