Bir sosyalist Küba’da sağlığı nasıl anla(t)malı?

Akif Akalın

Blog: Sınıfın Sağlığı

Küba, dünya üzerinde sosyalizmin sağlık alanındaki başarısının “yaşayan” bir örneği olarak, sosyalist propaganda etkinliklerinde önemli bir yere sahiptir. Küba, sağlık alanında burjuvazinin “bütün” varsayımlarını, öngörülerini ve kuramlarını alt-üst etmiş; Dünya Sağlık Örgütü, UNICEF gibi kurumların sağlık tablolarında “istisna” oluşturmuş, Dünya Bankası gibi kuruluşların raporlarında “mucizelerle” anılmıştır.

Gerçekten de sağlığı kalkınma ve zenginlikle ilişkilendiren, hatta sağlık için bir milli gelir “eşiği” öneren kuramlar, Küba karşısında sus-pus olmaktadır. Devrimden çok kısa süre sonra doğuştan yaşam beklentisinde gözlenen dramatik yükseliş, bebek ölümlerinde ani düşüş ve hastalık desenlerinin hızla değişerek “gelişmiş” ülkelerinkine benzemeye başlaması, birçok göstergede dünyanın en zengin ülkelerini geride bırakması genellikle suskunlukla karşılanmaktadır.

Küba’nın sağlık alanında attığı ilk adım, tıp eğitiminden ilaç üretimine ve çevre sağlığına kadar sağlığa ilişkin bütün alanlarda sorumlu olan bir Kamu Sağlığı Bakanlığı kurmasıdır. Bakanlık bir yandan tıp eğitimini sosyalist bir ülkenin gereksinimine göre yeniden örgütlerken, diğer yandan bu okullardan mezun olan sağlık emekçilerinin görev yapacakları poliklinikleri ve hastaneleri kurmuş, sağlık hizmetlerini bütün ülkeye yaymış ve “ücretsiz” kılmıştır.

Ancak Küba’nın sağlık alanındaki başarılarında, poliklinik ve hastanelerde sunduğu hizmetlerin veya sağlık hizmetlerinin “ücretsiz” olmasının payı sanıldığı kadar büyük değildir. Küba sağlıktaki başarılarını büyük ölçüde “diğer alanlardaki” etkinliklerine borçludur. Bu durum zaman zaman Küba devriminin liderleri tarafından da dile getirilmiştir. Örneğin Küba’nın efsanevi lideri ve aynı zamanda bir hekim olan Che Guevara bir konuşmasında, Küba’nın sağlık alanında gerçekleştirdiği “en önemli” eylemin, bütün çocuklara günlük süt dağıtılması olduğunu ifade etmiştir. Bu konuşmasında ülkedeki sağlık kurumlarına ilişkin tek sözcük yoktur.

SAĞLIĞIN TOPLUMSAL BELİRLEYİCİLERİ

Burjuva ideolojisiyle beyinleri yıkanmış olanlara anlamak çok güç gelebilir, fakat Küba’nın sağlık alanındaki başarılarının ardındaki en önemli kurum, Devrimi Savunma Komiteleri’dir. Bütün ülkeye yayılmış bu komitelerin görevleri arasında sanitasyon çalışmaları ve bulaşıcı hastalıklarla mücadele de vardır. Yine sağlık alanında çok önemli görevler üstlenmiş olan Küba Kadınlar Federasyonu ve Küba Sendikalar Federasyonu, Kübalıların sağlık hizmetlerine “katılımını” sağlayan önemli kurumlardır. Bu kurumların aktif katılımı olmasaydı, Küba ne sağlık eğitimi çalışmalarında, ne aşılama – bağışıklama ve aile planlaması hizmetlerinde, ne de bulaşıcı hastalıklarla (örneğin zika hastalığı) mücadelede elde ettiği başarılara ulaşamazdı.

Küba’nın sağlık alanındaki başarılarında belirleyici etkisi olan ikinci önemli girişim, devrimden hemen sonra başlatılan “eğitim seferberliğidir”. Küba’da birkaç yıl içinde okuma – yazma bilmeyen tek kişi kalmamıştır. Üçüncü girişim, devrimden hemen sonra bütün gecekonduların yıkılması ve ülkede sağlıksız barınma koşullarında yaşamak zorunda kalan tek Kübalı bırakılmamasıdır.

Bunlara paralel olarak Küba hükumeti, bütün Kübalıların temel beslenmesini “garanti” altına almış, işsizliği tamamen ortadan kaldırmış, eğitimi ücretsiz hale getirmiş, kadınların toplum içindeki statüsünü ve ülke içinde ulaşım ve iletişimi iyileştirmiştir. Bunların her birinin Küba’da sağlık alanında elde edilen başarılarda önemli rolü vardır.

Fakat bunların yanında günümüzde artık çok konuşulmayan bir eylem daha vardır ki, Küba aslında sağlık alanındaki başarılarının çoğunu bu eyleme borçludur: “toprak reformu”. Yine beyinleri burjuva ideolojisiyle yıkanmış olanlar anlamakta güçlük çekebilir, fakat toprak reformu, en önemli “sağlık” hizmetlerinden biridir. Toprak reformunu tarihte ilk kez “reçetesine” yazan hekim, toplumcu tıbbın kurucularından Rudolf Virchow’dur.

Bugün Dünya Sağlık Örgütü’nün Sağlığın Toplumsal Belirleyicileri Komisyonu’nun da, sağlıkta eşitsizliklerin ana nedeninin “gelir eşitsizliği” olduğunu belirttiği düşünülürse, ekonominin neredeyse tamamına yakınının tarıma dayandığı 1959 Küba’sında toprak reformunun, Kübalıların gelir eşitsizliğini ortadan kaldırmakla Kübalıların sağlığına ne kadar büyük bir katkı koyduğu daha iyi anlaşılır.     

SAĞLIK KURUMLARININ HİÇ Mİ KATKISI OLMADI?

Elbette oldu. Özellikle polikliniklerin yerini alan mahalle düzeyindeki hekim – hemşire ekiplerinin başarıdaki rolü asla inkar edilemez. Fakat sağlık kurumlarının Küba’nın sağlığına katkısı, yukarıda sayılan sağlık “dışındaki” alanlarda gerçekleştirilen değişimler sayesinde gerçekleşmiştir. Örneğin Küba toprak reformu yapmasaydı veya eğitim seferberliğiyle cehalete son vermeseydi, hiçbir sağlık kuruluşu Küba’nın sağlığına bugün yaptıkları katkıyı sağlayamayacaktı. Diğer bir deyişle, Küba’daki sağlık kurumlarının çalışmalarının etkili olmasını sağlayan da, Küba’nın sağlık “dışındaki” alanlardaki çalışmalarıdır.

Bir örnek de işçi sağlığından verilebilir. İşçi sağlığı alanında elde edilen başarılar da, bu alandaki sağlık örgütlenmesinden çok, “üretimin” sağlık dikkate alınarak örgütlenmesine bağlıdır. Eğer üretim daha baştan işçi sağlığı ve güvenliği dikkate alınmadan (yani kapitalist ülkelerin çoğunda olduğu gibi) tasarlanmış olsaydı, hiçbir işçi sağlığı kliniği veya hastanesi, Kübalı emekçilerin sağlık düzeyinin yükseltilmesini sağlayamazdı. 

Bu durumun kendisini gösterdiği alanlardan biri de sağlık eğitimidir. Bilindiği gibi sağlık eğitimi esas olarak “birey” düzeyinde değişim sağlamayı ve sağlığı bu yoldan iyileştirmeyi amaçlar. Sigaranın zararları, egzersizin yararları anlatılır, beslenme tavsiyelerinde bulunulur, insanlar sağlıklı tercihlere yönlendirilmeye çalışılır. Dikkat edilirse bu çalışmaların “içerik olarak” kapitalist ülkelerde, örneğin Türkiye’de yapılan sağlık eğitimi çalışmalarının içeriğinden hiç farkı yoktur. Fakat kapitalist ülkeler, sağlık eğitiminden Küba’nın sağladığı faydayı elde edememektedir.

Bunun nedeni kapitalist ülkeler, örneğin kalp – damar hastalıkları ile mücadele politikalarını neredeyse sadece sağlık eğitimiyle sağlanacak “birey” düzeyindeki değişim üzerine inşa ederken, Küba’da sağlık eğitimi, yukarıda aktarılmaya çalışılan genel sosyoekonomik ve politik tedbirlere “ilave” bir çalışmadır. Küba’da zaten kalp – damar hastalıklarının “sosyal” belirleyicilerini ortadan kaldırmaya yönelik tedbirler uygulanmakta, özellikle çalışma yaşamındaki psikososyal risk faktörleri kontrol altına alınmakta, ulaşımda bisiklet teşvik edilmekte ve sağlık eğitimi bunların üzerine bireylerde davranış değişikliğine katkıda bulunabilmektedir.

Kapitalist ülkelerde, örneğin ABD’de veya Türkiye’de ise, gece nerede yatacağı, bir sonraki öğünde ne yiyeceği, bir daha ne zaman yıkanacağı belli olmayan, belki okuma yazma bilmeyen, aldığı ücret en temel gereksinimlerini dahi karşılamaya yetmeyen insanlara dünyanın en iyi örgütlenmiş sağlık eğitimi etkinliğinin dahi sunabileceği çok şey yoktur.

Bir sosyalist, Küba’nın sağlık alanındaki başarıları konusunda insanlara bu gerçekleri anlatmalıdır.