Neyse ki

Vuslat Aktepe

Blog: Serbest Kürsü

 Milliyetçilik siyasal anlamında pragmatizmdir. Emperyalizmle işbirlikçilik ve her türlü muhafazakar ideolojik formasyon bu pragmatizmin başvuru kaynakları olarak şekillenir ve şekillenmiştir de; biri olmadan diğeri de olmaz. Ezilen, sömürülen, yok sayılan; bizdeki kullanımının sevilen haliyle, “var olma savaşı veren” halkların meşru ve sahiplenilmesi gereken mücadeleleriyle milliyetçilik arasındaki fark da sözü geçen pragmatizm ve onun referanslarından başkası değildir.

Ulusal kurtuluş mücadelesi veren her halkın, her eyleminin komünistler tarafından ayrımsız meşrulaştırılması tezi çoğu defa pragmatizmin türlü biçimleri tarafından yanlışlanır ve bu tezin peşinden bin dereden su getirilerek örülen yancılık, bir anda açığa düşerek takipçilerini hiç istemedikleri komik, utanç verici durumlara düşürebilir. Yugoslavya emperyalist bir müdahale ile parçalanırken mesela, burada halkların özgür iradelerini, var olma savaşlarını ve demokrasi arayışlarını görenler olmuş mudur? Elbette olmuştur. Gör ki 2012 yılının 4 Temmuzunda Kosova’nın başkenti Priştine’nin Aya Tereza meydanında, yaklaşık on bin Kosovalının katıldığı tören ile ABD’nin 236. Bağımsızlık Yıldönümü Kutlamaları’nın coşkusuna ortak olmuşlar mıdır, muhtemelen hayır. Utanç içinde köşelerine çekilerek dün söylediklerinin unutulmasını ummuş olmaları ihtimal. Ukrayna’da faşistlerin sokağa dökülmesini halkların özgürlük için başkaldırısı olarak selamlayanlar olmuş mudur? Peki, ABD ve AB bayrakları, Nazi sembolleri ile sokaklarda dalgalanırken ne yaptılar dersiniz? Libya’da, Mısır’da, Tunus’ta insanlar sokağa döküldüğünde, bahar çiçekleri açanlar, statüko yıkanlar, demokrasi yumurtlayanlar, halklar ABD bayrakları önünde namaza durduklarında, ABD tezahüratı yaptıklarında ne yaptılar? Sessizce köşelerine çekilip bir zamanlar seçtikleri safın hafızalardan silinmesini beklediler. Belki de haklı olanlar onlardı ne dersiniz? Belki de tarihin önünde utanç verici bir duruma düştüğünüz anda en uygunu güncelin hafızasızlığına sığınmak ve unutulanlar mahzeninde tozlanmaktır.

Neyse ki bizde böyle durumlar hiç yaşanmadı. Neyse ki bizde Ulusal Kurtuluş Mücadelesi veren siyasal özne; sosyalistlere ders verecek denli muktedir, ‘Marks’ı aşacak’ kadar ilerici, Cumhuriyetle hesaplaşacak kadar aydınlıkçı, emperyalizme haddini bildirecek kadar yurtsever, yerelleşme ve her türden özelleşmeye karşı duracak kadar kamucu, ‘İslam Bayrağı’ altında Nursi değil Kurdi olacak kadar laik ve seküler… Neyse ki bizde hiçbir sosyalist komik duruma düşmedi. Neyse ki hiç kimse edebi ile susup saklanmak zorunda kalmadı. Saklanmıyor da zaten…