Çöküşün eşiğinde AKP

Ümit Darıcı

Blog: Serbest Kürsü

AKP hükümetinin;  siyasal islamı kullanarak totaliter rejim yaratma çabası, kapitalizmin durağan vaziyetinde, kendi hegemonyasını korumaya ve iktidarını geleceğe dair konsolide etmeye yönelik bir adımdır. Kapitalizm stagflasyon ve uzun durgunlukla seyrine devam etse de sürekli bir buhran içindedir..Büyük bir küresel kriz kapıda olup “kaotik” bir süreç kaçınılmazdır, bunu söylemek için bir “lobi” ve “dış akıl” gerekmez... ’’Liberal demokrasi’’ de düzen içi geçerliliğini kaybedip kapitalizmin yaşadığı kriz duvarlarına çarpmaya başlamıştır..      

Sürtüşmelerden uzak, sözde demokratik havada işleyebilmek için kapitalist egemenlik sisteminin ihtiyaç duyduğu uyruk ruhunu kaybetmeye başlayan AKP, gelişkin korku işleme biçimlerini programlama, belli kanallara angaje etme gücüne sahiptir. Bu normatif gücü, meşruiyeti olmayan keyfi yönetim uygulamalarının otoriterliğinde ve yönetsel mekanizmalarda kadrolaşmadan alır. 

AKP demokrasisi irrasyonel bir ahlak ve tarihe aykırı (anakronik) egemenlik ilişkileri üzerine kuruludur..Dışa karşı özgür ve demokratik bir toplum biçimi olarak görünme zorundalığı, komünizme karşı ideolojik bir mücadele ihtiyacındandır. Eğitim, öğretim ve çalışma hayatıyla ilgili sorunlar karşısında her vesileyle ortaya koydukları “dindar ateşlilik” iktidar politikası açısından amaca uygundur.. Politik anlamda mücadele edilmesi gereken toplumsal baskının bir ifadesi olan gericilikle, eleştirel rasyonel düşünceyi yok edip, teslim alınmış olmanın öznel duygusu içinde yaşayan bir nesil yaratılmak istenmektedir..

AKP ve Faşizm
AKP, işlediği suçların yarattığı korkuya dayalı olarak kendi sömürü ve egemenlik ilişkilerini idame ettirmek ve insanları buna başkaldırmayacak halde top yekun boyunduruk altında tutup bu çelişkili durumun üstesinden gelebilmek için  “neoliberal sömürge faşizmi” ni hayata geçirmiştir..

Sermayeyi kanalize etme ve yoksulluğu yönetme stratejisi olarak faşist baskı, muhafazakarlaştırma, korporatizm sonucu itaatkar bir halk yaratma, gestapo haline gelen güvelik teşkilatları oluşturma , ayrımcılık ve yandaşçılık, medya sansürü, kıyım ve linç kampanyaları, rant sisteminin artırılması,lider kültünün yerleştirilmesi gibi tüm baskı araçlarını denemektedir..

AKP daha önce de dünyada ortaya çıkan faşist hükümetler gibi  kapitalist düzene uyumlu bir siyasi ve ekonomik krizin içinde ortaya çıkmış, İşçi haklarına saldırmış, baskıcı yasalar geçirirken geçmişe dönük bir imparatorluğun canlandırılması gerekçelerine ya da resmi bir devlet dinine dayandırarak kendini meşrulaştırmaya çalışmıştır.

Feodal, ataerkil ilişkilere yakın muhafazakar ve milliyetçi kesimlerin desteğini almış, etnik ve mezhepsel ayrılıkları propagandalarında yoğun biçimde kullanmıştır. Ayrıca yürütmeyi merkezileştirme çabası, güçleri tek adamın elinde toplama isteği ve muhalefete karşı tahammülsüzlük hat safhadadır..

AKP, HDP ve Seçimler
AKP  politikalarını savunan sivil toplumcu kimi aydınlar,  sanatçılar, sol liberaller , islamcı yazarlar, Kürt hareketindekiler, sadece siyasi tercihten değil korkuyla bütünleşmiş meta ve çıkar ilişkileri üzerinden “karakter maskesi” takmaya devam etmektedir.. Onlara kodlanmış halde çeşitli rollerde, medyada, devlet kurumlarında, hiyerarşik yasaların savunuculuğunda ve siyasal islamla işbirliğinde rastlıyoruz.

HDP seçim sürecinde kilit bir noktada dursa da barajı geçememesini “felaket“, geçmesini ise “devrimci bir siyasi sürecin başlangıcı” olarak görmek doğru değildir. Baraja takıldığında “Türkiye Sol’unun Sonu Gelir” tespiti de tarihe bakıldığında tutarsızdır.. AKP faşizmi, Türkiye devrimci hareketinin sonunu getiremez. Çünkü Türkiye devrimci hareketi tarihi boyunca en ağır faşizm koşulları altında var olmayı başarmış ve mücadele etmiştir, toplumsal temel ve birikimi buna yetecektir.. AKP meclisi sandalye olarak ele geçirse de “hırsız” ve “katil” sıfatını yok edemeyecek, meşruiyet kazanma çabaları boşa çıkacak,  sokakları susturamayacaktır..

HDP artık anlamalıdır ki ne “demokratik özerklik” Kürt ulusunun kendi kaderini kendisinin tayin etmesini sağlar. Ne de “radikal demokrasi” Kürdistan halkına gerçek demokrasiyi getirir. Seküler olmayan, devletin bütünlüğü çerçevesini aşmayan, düzen dışına çıkmayan, bir demokratik özerklik, Kürt emekçileri üzerindeki baskıyı sona erdirmez. Sınıflara indirgenmemiş, siyasi hedefi belirsiz bir “hegemonya projesi” reformist olmaktan kaçınamaz... Kapitalizm, bazen ‘’demokratikleşme’’yi kılıf olarak kullanır..‘’Ekonominin demokratikleştirilmesi, okulların, kışlaların ve hapishanelerin demokratikleştirilmesi kadar saçmadır’’ cümlesi kapitalistlerin en bariz söylemidir..

AKP ile Mücadelede Sosyalistler İçin Notlar
1-Profesyonel Devrimciliğin, reformculuk ya da aktivistlik, politik mücadelenin kültürel etkinlik gibi yapılmasının olumsuzluğunu unutmayalım..

2-Parlamentoda oluşacak bir sol koalisyon direnişi, politik birlik sağlaması bakımından sokaktan daha zayıf bir birleştirici güçtür ve devrimci süreç gerçekliğinden uzaktır..!

3-Kitlelerin siyasi tercihlerini, taleplerini sokaklarda gösterme eğilimleri güçleniyor. Bu konuda Birleşik Haziran Hareketi tek umuttur daha da güçlenmenin yollarını aramalıdır…

4-Özellikle bu hükümet döneminde aşırı artış gösteren taşeronlaşma ve özelleştirmeye dayalı üretim tarzının yarattığı yoksullaşma, enflasyon, işsizlik ve olası ekonomik kriz, işçi sınıfında kimi reaksiyonlar yaratabilir. Artan işçi ve halk ayaklanmaları sıkça göreceğimiz bir dönemde yükselen kriz dinamikleri içinde sosyalistler, özellikle işçi sınıfının, politik ve ideolojik kanallardan sosyalist devrimci mücadelenin örgütlülük alanına çekilmesine dair hedefler koymalıdır..

5-Lenin’in ısrarla vurguladığı gibi, “İnsanlığa vurulmuş din boyunduruğunun toplum içindeki ekonomik boyunduruğun yalnızca bir ürünü ve yansıması olduğu” unutulmamalı ve laiklik mücadelesi, ancak sömürü ve baskının her çeşidine, sosyal hayatın bütün alanlarında, politik, ekonomik, ideolojik ve kültürel düzeylerde yürütülecek mücadelenin bir parçası haline getirilmelidir..

6-Sosyalistler, yaklaşan genel seçimlere dair net bir tutum belirlemeli, seçim günü oyların güvenliğine dikkat edip her türlü sahtekarlık ve usülsüzlükle mücadele etmelidir.


*Kapitalizm ile ilgili tahliller Kapitalizmde Korku-Dieter Duhm kitabından faydalanarak yapılmıştır..