Solda durmak, sistemi değil devrimi savunmak

Ulvi Oğuz

Blog: Serbest Kürsü

Son günlerdeki gelişmeler eskiden ‘kapitalist olmayan yol’ adıyla komünist hareketin içine salınan virüse benziyor. Burjuvazinin ilerici, antiemperyalist ve ulusal nitelik taşıyan kesimiyle yapılacak ittifak ile ülkedeki emperyalist sömürü geriletilecek, işçi sınıfı ve emekçi katmanlar önderliğinde sürdürülecek reformlar yoluyla sosyalizme ulaşılacaktı.

Buradan ‘Avrupa Komünizmi’ diye bir ucube türedi. Komünist hareketi zayıflattı. Genel olarak, ‘Avrupa Komünizmi’ politikasını onaylayan veya onaylamayan partilerin politikaları üç aşağı beş yukarı bir birine benzerdi. Politikalar ‘Barış İçinde Birarada Yaşama’ ve o günlerin deyimi ile ‘Detant’ politikasına uygun olarak, bu doğrultuda oluşturuldu. Amaç, demokrasi, yumuşama ve barışdı. Bu amaca ulaşmak için seçilen politika da ittifaklardan ve cephelerden geçiyordu.

Bazı komünist partiler toplumsal konumları gereği, konunun öznesi olması nedeniyle, işçi sınıfı ve sosyalizm kavramlarını bir kenara bırakmadan uzun bir süre bu yolda devam ettiler. Ne yazık ki bu yol hiçbir zaman bir devrime çıkamadı. Çıkması da zaten olası değildi. Parti programları devrimci, sosyalist programlar değil, ikiye bölünmüş, ortalamacı programlardı.  Sürekli, ittifak ve cephe politikaları oluşturma konusuna şartlanan partilerin, süreç içinde liberalleşmeye yatkınlaşması, sınıf savaşından, sosyalizm ve devrimden uzaklaşması kaçınılmazdı. Ve öylede oldu.

Günümüzde durum farklı. Şimdilerde, zaten hiçbir zaman var olamayan, beklide, olupda kendisi bile bunun farkında olmayan ‘milli burjuvazi’ aranmıyor. ‘Çünkü artık kalmadı, hepsi şu veya bu şekilde komprodorlaştı’ deniliyor. O zaman burjuvazinin bu kesiminden umut kesiliyor. Sadece ‘ulusal burjuvazi’den umut kesilmekle kalsa iyi, işçi sınıfından da umut kesiliyor. Günler, aylar, yıllarca  bıkmadan usanmadan, ‘Sosyalist devrim günümüzün politikası olamaz. Bu bir hayaldir. Gerçekleşmesi zor. Sosyalizm günümüz koşullarında bir ütopya olmaktan öteye geçemez. Böyle bir politika için daha çok erken.’ safsatası pompalanıyor.

Günümüz  koşullarının, daha esnek olmayı, daha geniş sınıf ve katmanlara ulaşmayı zorunlu kıldığını,  bunun için daha esnek ve kapsamlı, ilerici hiçbir kesimi dışlamayan, kapsayıcı bir politika gerekliliği ve buna uygun olarak da, elastik, burjuvazi dahil, hiçbir toplumsal katmanı ürkütmeyen, durum gereği, devrimden, düzen değişikliğinden söz etmeyen, çözümü sistem içinde arayan  örgütlenmeler tavsiye ediliyor. İnsan şöyle düşünmeden de edemiyor; peki, bu sosyalist devrim denilen şey için çalışmak, bugün erken ise, ne zaman erken olmayacak. Bu yolda hiç çaba sarf etmeden, örgütlenmeden, insanlara sosyalist devrim, sosyalist bir yaşam anlatılmadan, hazırlanmadan bu iş nasıl olacak. Ansızın, durup dururken kendiliğinden mi ortaya çıkacak. Masanın etrafında oturup, ruh çağırır gibi, ‘geldinse üç kere masaya vur’  mu denecek.

Tabii ki böyle olmayacak. Günümüzde, tümü kompradorlaşan burjuvaziye uygun olarak, onun işlerini kolaylaştırmak, burjuvazi ile birlikte onun taşeronluğunu yapacak, kapitalizmin çözümsüzlüklerine çare bulmak, yıkımın sorumlusu kapitalistleri ve sistemi aklamak için çözümleri gene sistem içinde arayan ve emekçi kitleleri bu yolla uyutmayı görev edinen, ‘komprador’ bir ’sol’  yaratıldı.  

Bu işleri çok bilenler anlatıyor. Şöyle olacak. Sırayla gidilecek. Önce toplum demokratlaştırılacak. Seçimlerde düzen partileri içindeki demokrat adaylar oy verilerek desteklenecek. (Bunları desteklerken aynı listedeki diğer, muhtemelen daha az demokrat adaylar nasıl desteklenmemiş olacak. O daha meçhul.)

Seçimlerden sonra parlamentoda görev alan, desteklenen demokrat vekillerin de içinde bulunduğu tüm muhalif vekillere, ırkçı, gerici-merici ayrımı yapılmadan yol gösterilecek, neler yapmaları gerektiği anlatılacak. Eh yaparlar- yapmazlar, artık o kadarı onların bileceği şey.

Bu arada boş durulmayacak. Hangi parti kiminle koalisyon yapabilir. Büyük koalisyon mu olsun, küçük koalisyon mu olsun diyerek, bir tür havuz problemleriyle ortam bulandırılacak. Diyelim şu parti bu parti ile bir koalisyonu gerçekleştirdi. Sonuçta ortaya ne çıkacak. Türkiye solu bu oluşumdan ne gibi bir yarar sağlayacak.

Sistem partilerinin kendi aralarındaki çekişme ve çelişkiler bilimsel(!) olarak en ince detaylara kadar incelenecek, değerlendirilecek. Buradan ‘sol’ gurup ve partilerin politikalarını geliştirebilmeleri için gerekçeler oluşturulacak. Bunlar yapılırken hiçbir şekilde bir düzen değişikliğinden, sistemin değişmesi gereğinden söz edilmemesi önemlidir.

Sonuç olarak. Sistem savunucusu partilerin kendi aralarındaki siyasi çekişme ve çatışmalardan çıkarak, sol siyasete strateji oluşturmaya kalkışmak, sonuçta sol un burjuvazinin sistem savunuculuğuna ve onunla bir şekilde ittifaka gidecektir. Yanlış anlaşılmasın, sol partiler, sistem içindeki partilerin aralarındaki çelişkilerden tabii ki yaralanırlar. Fakat bu, onlar adına düşünüp, onların sorunlarına sistem içi çözümler üretmek, yardımcı olmak anlamana gelemez. Tam tersine, yığınları devrime çağırmak, sosyalizmi anlatmak. Daha güzel, daha adil bir dünyanın var olabileceğini anlatmak olmalıdır.