Kapitalizm ve Arkeoloji

Turan Akyüz

Blog: Serbest Kürsü

Anadolu ya bakarken derinden akan tarihin ırmağının sessiz çığlığını ve de inadına gülümseyen Demet erin bakışını mutlaka görürsünüz.

Uzun insanlık sürecinin bir bakıma kalbi sayılan ana doluda geçmişin izi olan arkeolojik buluntular ait olması gereken yerden çok uzaklara ya da ait olduğu yerden sürgüne gönderilmesi, utancın diğer adı değil mi? 

Kapitalist ülkelerin müzeleri Anadolu, Mezopotamya, Çin, Hint ve diğer bölgelerin arkeolojik buluntularını müzelerinde yer alması tarihe karşı işlenmiş bir suç değil mi? 

Bir ıraklı ABD deki hürriyet heykelini Bağdat müzesinde yada bir bitin yalı bursa da sergilerse ve ABD nin yaptırım gücü olmazsa ne olur? Arkeoloji ve mantık olarak ele alırsak saçmalık olduğu açık. Evet, dünya arkeolojisinin yağmacıları İngiltere başta olmak üzere, kapitalist ülkeler tarihe haksızlığı yapabilme gücünü kendilerinde görüyorlar. 

Günümüzde kapitalist ülkeler ekonomik gücün uyanıklığıyla kalkınmamış ülkelerin geçmişteki tarihsel değerlerini rahatlıkla sömürebiliyorlar. Bunları detaylandırdığımızda ansiklopedilere sığdıramayacak kadar çoktur. Türkiye tarihsel zenginliğini kendi topraklarında fazla koruduğunu söyleyemeyiz. Kültür varlığı yasasını ancak 1987 de çıkarabildi ve yine günümüzde de sadece İslami eserlerin bakımının yapılması da olayın değişik boyutu. 

Almanya nın Berlin müzesindeki Bergama dan çalınarak ve yine bu adla sergilenmesi almayanın da tarihsel bulgulara karşı yaklaşımını gözler önüne seriyor. 

Tarihte geçmişin izi olan buluntuların yerinde sergilenmesi insanlığın önünü aydınlatma anlamında önemlidir.

Taşınır ve taşınmaz kültürel varlıkların yerinden koparılıp ait olmayan yerlerde sergilenmesi insanlık adına utanç vericidir. İngiltere başta olmak üzere Almanya Fransa müzelerinde bunlara yasal kılıflar uydurularak müzelerinde sergilenmektedir. Ülkemizde de Türk İslam anlayışından kaynaklanan politikalar sonucunda bu yağmalara bir bakıma da müsaade edilmiştir. 

Bugüne kadar sadece 14,692 adet eser geri getirilebilmiştir. Bugün Avrupalı kapitalist ülkelerin yağmaladıkları tarihsel bulgular müzelerini süslemektedir. Lure müzesinin didimdeki Apollon tapınağından çıkan heykellerin varlığı eminim başta burada yaşamış kâin ve bilgelerin gücüne de gidiyordur. Medeniyetlerin izlerini müzelerinde sergileyerek kültürel değerlerin koruyucu rolüne soyunan kapitalist ülkeler bundan çok uzak anlayışta olduğu muhakkaktır.