Bütünsellik, kitlesellik, toplumsallık

soL derginin 21 Eylül 2014 tarihli sayısında yayımlanmıştır

Blog: Serbest Kürsü

Her sorunun çözümünü eğitime bağlayan ve “eğitim şart” cümlesiyle parodileşen eğitime yönelik liberal tezlerin aksine, eğitim politik bir inşadır. Sınıf mücadeleleri içinde gelişip şekillenen, iktidar ilişkilerinden bağımsız ele alınamayacak bir olgudur. Eğitim sisteminin düzenlenmesi, örgütlenmesi, amaç ve içeriğinin belirlenmesi de, tarafsız bir süreç değil, sınıf mücadelesinin bir konusudur. Sosyalist eğitim, tam da bu nedenle, ancak halkın desteğini sağlamış bir sosyalist iktidar aracılığıyla gerçeklik kazanabilir.

Devrimden sonra, Sosyalist Küba’nın aşması gereken  okumaz yazmazlık sorunu da vardı. Birleşmiş Milletler’in (BM) bir toplantısında bu konuyla ilgili konuşan Fidel Castro, bir yıl gibi kısa bir sürede bu yüzde 20’yi aşan okumaz yazmazlık oranını ortadan kaldıracaklarını söylemişti. Bir çılgınlık olarak görülen bu hedefe, seferberlik sayesinde ulaşılabildi. Bu kampanya esnasında okuma yazma öğrenen yaşlı bir Kübalı, sosyalist kuruluş ve sosyalist eğitim denen şeyi özetleyen şu düşüncesini dile getirmişti: “Hayatımda ilk kez kendimi bu kadar Kübalı hissediyorum.” Yaşlı Kübalı, devrimden sonra ilk kez bir eğitim sürecine dahil olmuş, yine ilk kez toplumsal sistem tarafından içerilmiş ve kendisini yaşadığı toplumun bir parçası hissetmiştir. O, sosyalizmin eğitim anlayışının sonucu olarak “insan olmuştur”. Eğitim, sosyalist bir ülkede toplumun tüm üyeleri, ilişkileri, iktidarı, ihtiyaçları, hedefleri arasında bir bütünlük oluşturur. 

EŞİT VE KİTLESEL EĞİTİM

Devrim sonrasında, sosyalist iktidarın öncelikli görevi eğitimin yaygınlaştırılmasıdır. Bunun için hiçbir ayrım gözetmeden, herkes için hak olması hem yasalarla güvence altına alınır hem de pratik olarak hayata geçirilir. 

Eğitim her seviyede ücretsizdir. Şehir merkezlerinden köylere, ülkenin en uzak köşelerine kadar, herkesin bu haktan yararlanabilmesi, dolayısıyla okullaşma oranının yüzde 100’e çıkarılması, sosyalist kuruluş sürecinde eğitimle ilgili yapılacaklar listesinin ilk maddesidir. 

Devrim öncesinde, çeşitli nedenlerle eğitim hakkından yararlanamamış yurttaşların, sadece çocukların değil bir bütün olarak halkın eğitime ve toplumsal kuruluş sürecine katılacağı, yeni toplumun eşitlikçi değerlerini edineceği yaygın bir yetişkin eğitimi sistemi oluşturulur. Bunun için bölgesel öğrenme ihtiyaçları tespit edilir ve bunları karşılamaya yönelik olanaklar yaratılır.

BÜTÜNLÜKLÜ GELİŞME VE ÖZGÜRLEŞME

Sosyalizmde eğitimin içeriği ve amacı, “yeni insan”ın yaratılması hedefiyle uygun bir biçimde belirlenir. Eğitim sistemi de kapsam ve içeriği bakımından buna uygun bir şekilde düzenlenecek ve örgütlenecektir. Kişinin toplumsal bir birey olarak bütünlüklü bir şekilde gelişmesi ve özgürleşmesi hedeflenir. Yeni insan hem düşünen, hem eyleyen bir varlıktır. Kapitalizmin insanda yarattığı tüm ikiliklerin, yabancılaşmanın karşısında fiziksel, zihinsel, psikolojik ve kültürel bir bütünü oluşturma, onu koruma hedeflenir. 

Okullar iş ve öğrenimin bütünselliğini ortaya koyacaktır. Eğitim sözcüğünün etimolojisi, eğitim sözcüğünün türetildiği iki farklı Latince kelimeyi ortaya çıkartır. “Educare” ve “educere” oldukça farklı anlama sahip iki kelimedir. Educare, kişiyi belli bir beceriyle donatmayı amaçlayan talim anlamına gelir. Bu beceri daha çok bir meslek ya da genelde fiziksel bir uğraşla ilgilidir. Eğitimin bu anlamında mevcut olan korunur ve öğrenci mevcut olanın koşullarını kabul etmiş olarak ona uygun şekilde yetiştirilir. Eğitim somut bir çıktıya odaklanır. Bu çıktı ölçülebilecek, sayısal olarak ifade edilebilecek bir sonuçtur. Hedeflenen bir diploma ya da sertifikadır. Bu, eğitimin işlevsel ve yararcı bir bakışla tanımlanmasıdır.

Educere anlamında eğitim ise kişinin yetkinleşmesini kendini tanımasını ve geliştirmesini sağlayan süreçtir. Bu süreç dışsal değil içsel güdülerle, içsel ihtiyaçlarla şekillenecektir. Belirli bir süre sonunda bitecek ve sonucunda kişiye diploma sağlayacak bir süreç değil, kişiye kendisini, dünyayı, çevresini keşfetme ve anlamlandırma etkinliğidir. Bu şekliyle eğitimin bireye getirisi diploma değil kişisel özerkliktir. 

Sosyalizmde eğitim, işte tam da bu ikiliği ortadan kaldırma üzerine temellenmektedir. Teori ile pratik, okul ve okul dışı hayat, eğitimle üretim birbirini bütünleyecek şekilde yaşama geçirilecektir. Kişinin erken yaşlardan üretime katılması, üretime katılma yoluyla toplumsallaşması bir taraftan sosyalizmin dayanışmacı ve kolektif yapısına uygun bir nesil yetişmesini sağlarken, bir taraftan da kalkınma hedefine uygundur. Eğitimle ilgili düzenlemeler toplumun öncelikleri ve ihtiyaçlarına göre merkezi olarak planlanır. Böylece okul yaşantısının toplumsal yaşantıdan, ülke gerçeklerinden uzaklaşması ve izole olması engellenecektir.

EĞİTİM UZMANLIK ALANI DEĞİL

Bu bütünlüğün bir diğer yönü de toplumun eğitsel süreçlere katılımıyla ilgilidir. Sosyalizmde eğitim, yalnızca belli bir yaş grubunun gündemi ya da bakanlıkça belirlenmiş ayrı bir uzmanlık alanı değildir. Eğitimin eşitlikçi ve özgürlükçü bir şekilde düzenlenmesi, bütün toplumun sorumluluğu altındadır. Toplumun eğitimle ilgili alınacak kararlara, tartışmalara katılması, katkı koyması, değerlendirmesi beklenir. Bu, öncelikle okullarda katılımcı bir kültür oluşturularak sağlanır. Öğretmen, öğrenci ve velilerin bir araya gelmesi, kurullarını oluşturması, birbirine karşıt, çıkarları farklı bir restleşme ortamı yerine ortak kararlar almaları için gerekli olanaklar sağlanır. 

Belki de daha önemlisi, sosyalist toplumun bütünü örgütlü bir toplumdur. Halk, çeşitli düzeylerde, okullarda, işyerlerinde, mahallelerde örgütlenir. Eğitim aynı zamanda bu örgütlerin de gündemi olmak durumundadır. Eğitimle ilgili alınacak kararlar, bu örgütlerin de hem karar alma sürecinde yer almaları hem de uygulama düzeyinde eğitim bakanlığıyla koordinasyonlu hareket etmeleri aracılığıyla sağlanır. Bu örgütler de aslında başlı başına birer eğitim kurumudur. Örgütlendikleri ölçeğe, amaç ve gündemlerine göre yurttaşlara katılım, müdahale etme, politikleşme aracılığıyla öğrenme olanakları sağlarlar. 

Bugün AB ülkelerinde bir ezber haline gelmiş olan “beşikten mezara eğitim” ancak sosyalizmde karşılığını bulur. Sosyalist eğitimin kamu yararına ve kamunun katılımıyla gerçekleşme niteliği de yalnızca ücretsiz eğitimle değil, bu gibi mekanizmalar sayesinde bir gerçekliktir.