Kısa ’10 Kasım’ Yazısı

Reşat Bilici

Blog: Serbest Kürsü

Sarı Paşa, Gazi Mustafa Kemal Paşa, Burjuva Kemal, Atatürk...

Çok daha başka isimlerle de anıldı.

Bugün, 10 Kasım 2015; Türkiye devrim tarihinin önderlerinden birinin, Paşa’nın ölüm yıldönümü, 77. ölüm yıldönümü...

Paşa, öldü; ve bir anlamda, aslında öldürüldü.

Azmettiricileri ve katilleri de aramızda yaşıyor...

Amma velakin, bizim diyeceğimiz şudur:

Paşa, kendi fiili ölümü bir yana, sonrasında da, kurduğu cumhuriyetin fiili ölümünden çok daha önce öldü; öldürüldü.

1 Mayıs 1977’de, Taksim Meydanı’nın göbeğindeki anıtta, bir dönemin cihanı titreten büyük devrimcileriyle bir aradayken, Voroşilov ve Frunze’nin bakışları arasında işçiler katledilirken, o da öldü; öldürüldü...

Yok, hayır...

Burjuvazinin tabiatıyla gericileştiği dönemle gelen “gecikmiş” devrimlerin, anında gericileşip tarihteki “tamamlanmış”, “geride kalmış”, “aşılmayı bekleyen” adımlar olduğu öyküsü değildir bu yalnızca...

Bizim sınıfımız, 848’de Avrupa’nın her yerinde, 871’de  yurtseverleşirken Paris’te, kan akıttı. Proleter Pierre’i de, amele Hasan’ı da, rençper Hatçe’yi de bir biliriz, unutmayız. O bayrağı nasıl aldığımızı biliyoruz, unutmayacağız. Tarih, sınıf mücadeleleri tarihidir...

Yine de, asap bozucu değil midir? Pek saygı ve sevgi duyduğumuz Lenin ve Trotskiy gibi şahsiyetler 908’e ve 923’e ilerici ve devrimci diye atıfta bulunmuşken, üstüne tonla yazı yazmış ve bunları yaşama geçirmişken, bu ülkenin ilerici birikimi, “faşizm mi Bonapartizm mi?” tartışması yürüttü.

Hiç olmadı, bu anlamda sorgulanması ayıptı; ayıptır...

...

Tarihe mal olmuş şahsiyetlerin ölümü, biz “sıradan” insanların ölümüne benzemez.

Biliyoruz...

Mustafa Kemal, kurucusu olduğu cumhuriyet ve onun kurucu partisi tarafından da öldürüldü.

Bu, basit bir karşıdevrim öyküsü değildir; olamaz...

Tarihsel paradigmalar, kendisini bertaraf edecek olan paradigmaya karşı bir anlamda dayanıklı olurlar. Ama...

Geride bıraktığımız yüzyılın, yirminci yüzyılın bir karşıdevrim yasası var:

Yıkıcılar, yıkarken, yıktıkları yıkıntının üstünde tepinir ve bunu, aslında yıktıkları şeyi korumak adına yaptıklarını ilan ederler.

Karşıdevrimci paradigmanın kadroları, yoktan var olmazlar; karşıdevrimci yeni paradigma, eski paradigmanın içinden çıkar.

Doğum lekesini taşıdığımız Sovyetler Birliği’nde olan budur.

Ülkemizde olan budur. 

77’de de, 12 Eylül’de de, 89/91’de de, 3 Kasım 02’de de, 1 Kasım 15’te de...

...

Döneği bol olan toplumlar, hem devrimlere hem de karşıdevrimlere gebedir.

Bir tarih yasası gibi önümüzde duruyor bu hakikat...

Cumhuriyet göçmüştür ve bugün de Anıtkabir’e koşup herkesten önce poz verenler, onu göçertenlerdir.

...

Sarı Paşa, Gazi Mustafa Kemal Paşa, Burjuva Kemal, Atatürk...

Bu tartışma bitmelidir ve bu toprakların modern burjuva devriminin önderi mezarında rahat bırakılmalıdır...

Yeni bir cumhuriyet mi, mutlaka sosyalist karakterli olacaktır ve komünistlerin mücadelesiyle gelecektir.

Öyleyse, 10 Kasım’da “ağlamayı” bırakın; gelin, sosyalist cumhuriyet için mücadele edin.