Bütün mümkünlerin kıyısında

Reşat Bilici

Blog: Serbest Kürsü

Bu, bir Turgut Uyar girizgâhıdır ve güzel ülkemizi iyi tanımlamaktadır.

Olağan koşullarda olsaydık, olağan siyaset yapabilirdik. Peki, öyle mi? Cevap katı: Değil. Öcalan’ın tutanakları şaşırtıcı değildir ve gelmeye devam etmektedir, buraya kanalize olan sol ise ses bile çıkaramamaktadır. Bu, bir acz ve tükenmenin ötesidir. Olağan koşullarda “iç savaş” olarak tanımlanabilecek bir durum var ortada, tekrar ve ikinci bir “çıkış” yaşanacak denmektedir “baharda” ve Türkiye Kürtleri, ölüp ölmeme dizilimi içinde bekletilmektedir. “Çıkış” falan da yoktur ve Marx’ın meşhur deyimiyle, öylesine ikiyüzlüdür ki yapılanlar, ölülere ölülerini gömme şansı bile tanımamaktadırlar.

“Masa” ve “çatışma”, eğer taraflarınca kurulmaya devam ediliyorsa bir diyalektiktir ve her yeni sentezde tekrarlanır, buradan ölümlerin kutsanmasından başka bir şey çıkmaz, dediğimizde çok küfür yediğimizi hatırlıyorum. Olur mu? Hem kifayetsiz, hem de muhteris olmak baş belasıdır ya, kifayetsiz muhterislerimiz ısrarla devam ettiler. Türkiye zamanın hızlandığı bir ülkedir ve kifayetsiz muhterisimizin de kanı hızlanmıştır: “Şimdi Zaman ile birlikte...” Çok güzel bir hayvandır, ama siyasette kötüdür bukalemun olmak. Renklenme, bir “top trend”, bir “ana akım” söylemdir ya, var mıdır tedavisi? soL, burada yoktur!

Şimdi restorasyonun “baharına” giriyoruz ve hepsi bekliyor. Bir tezdir: Her restorasyon, soluyla ve sağıyla birlikte veya ayrı olmak üzere bir “gazete” ile arz-ı endam eyler. Yeni-Cumhuriyet, “sol”dan, liberal kanattan bu durumda olduğunu zaten kanıtlamıştı ki, “Karar” diye bir gazete çıktı. Hüseyin Çelik tebrik etti ve başarılar diledi. Restorasyonun Türkiye modeli ancak vodvil olabilirdi ve öyle oldu. Beşinci sınıf bir vodvilde, kahramanlar restorasyonun sağ kanadını tutacak bir yer edindiler. Ölülerse orta yerde kalmaya devam ediyor...

Bir yanda “peri masalı”... Erdoğan gidecek, ama karşıdevrimin tüm nüveleri devam edecek. Kurgu budur, ve Marx’ın müthiş bir edebi anlatımla ifade ettiği gibi, tüm düzen partileri tek bir partidir artık. Sloganları bu sefer şudur:

“Kahrol Haziran Türkiyesi ve öl!” Haziran, idam mangasının önünde vurulmuştur.

Ama iyisi, Türkiye kalkışması, bir kısım solun da katkısıyla Haziran’dan beri giydirilmeye çalışılan o turuncu kıyafetlerle iş görmeyi reddetmiştir.

Şudur: Türkiye solu ve aydınlanma geleneği, bu gömleğe sığamazdı ve vodvil bitti; kötü bitti, ama bitti.

Artık içerik mi sözü aşıyor, yoksa söz mü içeriği, bir tartışmadır, tartışıp göreceğiz. Kesin olan şu ki, ölülerini bir türlü gömemeyen bir ülke ilerleyemeyecektir.

Ve fakat şu da var: Bize “sahte” bir cenaze töreniyle Erdoğan giderken her şeyin devam ettiği bir ülke vaat ediyorlar. İşte, “bütün mümkünlerin kıyısı” burasıdır. Sosyalizm ve Aydınlanma Hareketi, işaret fişeğini çakmıştır. Yürüyoruz...