Bize nasıl kıydınız?

Ramazan Başar

Blog: Serbest Kürsü

Yükümüz çocukların örselenen tebessümleri onarmak için birkaç parça araç gereçti. Hiç düşünmedik gülümsemenin acıyla karşılık bulabileceğini. Oysa ne güzeldik bölüşürken kahvaltıda ekmeğimizi. Tam bir dayanışma havasıydı yazın Urfa’nın ve sistemin kavurucu sıcağına inat.

Aslında yaşamak arda kalan bir dilim ölümdür. Her gidenin boşluğu ancak sevgiyle ve paylaşarak dolabiliyor. Aklımıza hiç gelmedi sıcak olan yüreklere soğuk ve kirli şarapnellerin saplanacağı.

Mavi Marmara’ya taşınan oyuncağın yarım kalan vazifesiydi Kobani.  Biliyoruz ki her güzellik çirkin ellerde soluyor. 31 Can insafsızca katledildi. Peki bu yaşananlar bizi yıldıracak ya da sindirecek mi? –Asla. Daha da gürbüzleşerek, dalanıp budaklanarak yarım kalan bu insanlık görevini yerine getiriyoruz. Çünkü bizim yolumuz sevgiden ve dostluktan geçiyor. İnanarak çıktığımız yolculukta hatıra ormanı, kütüphane ilaç ve oyuncaklar Kobani’ye ulaştı. Hayatını kaybeden güzel insanların dileği yerine getirildi. Orada onların ölümsüzleşen anısı tohum serpilerek Nazım’ın da dediği gibi ‘bir orman gibi kardeşçesine’ etrafa oksijen salacak. Çocuklar gölgesinde serinlediği ağaçların, meyvelerini yiyecek. Biz sulandıkça yeniden yeniden doğacağız. Onlar ise ağaca, kuşa ve insana düşman oldukları için tarihin kara ve tozlu sayfalarında yer alacaklar. Spartacus’lerin, Şeyh Bedretinler’in ve Che’nin yoldaşları her zaman yaşayacaktır ama Hitler, Mussolini, Franco ve selefleri hep yaptıkları çirkinliklerle lanetlenerek bilinecektir.