Solda bölünme-ayrışma

Özenç K. Demir

Blog: Serbest Kürsü

Solda ayrışma üzerine ilk okuduğum “öykü” Uğur Mumcu'nun “Liberal Çiftlik” isimli kitabında yer alıyordu.Hikayede temiz ve saf isteklerle bir araya gelen solcuların; giderek yazarın anlatımı ile de komedi haline getirdiği; ayrışmalar-bölünmeler dile getiriliyordu.

Yazıyı okuduğumda 11 yahut 12 yaşlarımda idim, Aziz Nesin'in öykülerini okuyan, Cumhuriyet Gazetesi'ni takip etmeye çalışan ve bol bol büyüklerin hikayelerine kulak kabartan bir çocuk idim.

Sonrasında herkesin okuduğu biyografiler ile yoluma devam ettim.Türkiye sol-sosyalist hareketinin çeşitli gövdelerinde yer almış isimler ile bu biyografileri tartışabiliyordum.

“Soluğu kesilmiş-soluksuz kalmış” öyküler üzerine övgü dolu sözler sarf eden insanlarda, soluksuz kalışın nedeni çok basitçe açıklanıyordu: “bölünmüşlük”,”aşırı derecede fraksiyon olması” vs vs..

Bu tartışmalar tartışma değil “goygoy”dur. Sinik bir tavra mizah meze edilir.

Olayların nedeni içeriği sonucu tartışılmaz. Goygoycu kendini kurtarır. Hem geçmişindeki yüklerden kurtulur, hem de güncel hedeflerden kurtularak en geri seçeneğe işaret eder ve kendi hareketsizliğine de bir güzel bahane bulur.

18 yaşımda TKP ile tanıştıktan sonra bu goygoyculuktan kurtuldum. Siyasi hedefleri olan,iktidar iddiası olan, kendini eleştiren ama bu eleştiyi bir tür “harakiri” olarak görmeyen, bu eleştiriler sonucunda işçi sınıfına net ve açık bir doğrultu sunan bir parti idi TKP.

Demek solcular tartışıyordu, kendilerini eleştiriyorlardı, üstelik bunu “sekter” bir parti yapıyordu.

O yıllarda bol bol küfür, hakaret yiyen TKP üyeleri, diğer sol öbeklere ilişkin sağlıklı bir tasnif yapıyordu ısrarla.

Bu tasnifi yapmanın kökleri de vardı. Sosyalist İktidar-Gelenek-STP-SİP-TKP hattı idi adlı adınca.

Her fırsat bulduğumda o fiziken “tozlu” ama fikren berrak ve yol aydınlatan yayınlara baktıkça, solda ayrışmanın olması gerektiğini ve bunun mümkün olduğunca programatik, ideolojik ve siyasi ilkeler doğrultusu ile yapılması gerektiği sonucunu çıkardım. Gelenek Dergisi'nin ilk 100 sayısının CD formatında yayınlanması yine bu yıllara denk düştü.

Yazının kişisel bölümü burada sonlanıyor.

Çünkü yazar goygoydan kurtuluyor ve herkese de bunu öneriyor.

MARKSİZM İLE BÖLMEK
Marksizm-leninizm bir bölme işlemidir.Bu bölme işlemi siyasaldır, toplumsaldır. Bölme işlemi sınıf mücadelelerinin gerekliliğinden doğar ve bu gerekliliğe göre icra edilir.

Sınıf mücadelesi ise ; Homo sapiens sapiens  ile Homo neanderthalensis örneklerinde kabaca görülebilecek bir düzleme doğmuştur.Homo sapiens baş parmağını kullandı ve mülkiyet ortaya çıktı. Homo sapiens ile Neandertaller'in ayrışması hayırlı oldu ve yol açıldı.

Bu noktadan sonra insan dediğimiz canlının ise iki temel kaygısı oluştu; ekmek kavgası ve hane kaygısı. Farklı bir deyiş ile akışkanlıklar arasında sabitler yaratma kavgası.

Sabitler yaratılır ve güncellenir, evrilir, form değiştirir, yıkılır.

Bu sabitler; sınıf mücadelelerinin uğraklarıdır; aile, devlet, kurumlar, kültür vb..

Bu uğraklar; akışkanlıkların seyrine göre değişir, dönüşür, yıkılır.

Bu uğraklar sınıf mücadelelerinin sonuç-ara sonuçlarıdır. Politika kılıcı ile yok edilebilir, yine politika kılıcı ile çeşitli formlara bürünebilirler.

İnsanın en temel güdülerinden doğan, mülkiyet, sömürü ilişkileri ve siyasal-toplumsal dönüşümlerle şekillenen sınıf mücadeleleri hayatın motorudur, insanın en temel güdülerinden doğar.

Güdüler bir toplumsal üretme-bölüşme-paylaşma ve el koyma ekseninde ise çeşitli meşruiyet mekanizmaları yaratırlar.Siyaset alanının ham maddesi olan ideoloji köklerini buradan alır.

Marksizm-leninizm ise; modern zamanlara doğar, modern zamanlara müdahale eder. Kökleri ise bu sınıf mücadeleleri tarihindedir.

Marksizm-leninizm böler, ayrıştırır. Mülkiyet ilişkileri, üretim ilişkileri, toplumsal ilişkiler temelinde ayrıştırır.Bu ayrıştırma son derece hayırlıdır. İyi ile kötüyü aynı safa koyan, iyiliğin ve kötülüğün

kaynaklarını belirsiz kılan bu tartışma sona erer.

İşçi sınıfının tarihsel çıkarının insanlığın çıkarı olduğu, bunun için sınıf mücadelelerindeki “sabitler”den olan ve bu sabitler arasında en fazla temsil ve belirleyiciliği olan “siyaset”i işçi sınıfına önerir. İşçi sınıfına siyaset silahını verir.

Siyaset silahı ile; her güncel soruna tarihsel yanıtlar verir. Bu yanıt; sosyalizmin güncelliği olmuştur.

Her siyasi hamle ve taktik “sosyalizmi” yakınlaştıracak bir biçimde şekillenir.

Bunun nedeni; işçi sınıfının “güdüleri doğrultusunda yaşayan” ve “güdüleri manipüle edilerek yönetilen” bir toplumsal sınıf olmasından çıkıp; güdülerini örgütleyen ve zenginleştiren, toplumsal, siyasal, kültürel  yaşamı bu zenginlik ve nitelik farklılığının yarattığı coşku ile yaratan bir sınıf haline gelmesidir.

Bunun tek çıkar yolu budur.

Bu bir ütopya mıdır?

Ütopyalar güzeldir. Ütopya kapitalizmin yarattığı ilkel-güdü düzeyinde yaşayan insanlığın aydınlanmacı ve emekçi siyasal ufkudur.

Sosyalizm ise; insan olmak için yaşanılması zorunlu bir uğraktır.

Bu nedenle sosyalist iktidara giden yol kısaltılmalıdır. İşçi sınıfının her düzlemde örgütlenmesi ve önünün açılması, sosyalist iktidarın inşa edildiği siyasal-coğrafi ölçekte başarı kazanması, diğer coğrafyalara örnek olması, dayanışma göstermesi. Başarılmalıdır.

Bu söylenenleri  işçi sınıfı hareketinde yer almış tek unsura ifade eder: Leninistler.

İşçi sınıfının tarihsel çıkarlarının bilincinde; bu bilinci örgüt ve ideolojiye dökmüş unsurlar ile ilerletilen siyasal süreçler ile yol kısaltılmaya çalışılır.

Hangi durumda olursa olsun, “olay iki sınıf arasında geçiyor” diyerek o durum hakkında işçi sınıfı adına objektivite geliştirebilen ve sınıf kinini-kurucu siyasal-toplumsal momentlere yansıtan irade.

Siyasal kimliği açık, adlı adınca Komünistler.

TÜRKİYE SOLUNDA BÖLÜNME: KOMÜNİSTLER VE DİĞERLERİ
Türkiye solunda ise bölünme komünistler ve diğerleri arasında geçiyor.

Türkiye solundaki komünistlerden bahsederken, adlı adınca bu ismi işçi sınıfı adına Türkiye siyasetine taşıyan Sosyalist İktidar-Gelenek-STP-SİP-TKP-KP hattından bahsediyoruz.

Günü kurtarma arayışını programına kurban etmeyen, örgütsel varlığının siyasal-ideolojik nedenlerini unutmayan, temsil ettiği işçi sınıfının tarihsel-siyasal çıkarlarına ihanet etmeyen, bu doğrultuda Türkiye siyasetinde birçok doğruya imza atan, doğruda duran, doğruyu örgütleyen ve doğruyu örgütleyerek hareket eden bir hareket.

Kimliğinde sosyalist iktidar yazıyor.

Kamuculuk, aydınlanma ve yurtseverliğin sosyalist kimliğin ayrılmaz parçası olduğunu vurgulayan, bunların bir ilke olduğunu unutmayaran bir hareket. 

Her toplumsal dinamikle kurulan temasta unutulsun diye değil, siyasal iddialarımızla mücadele ettiğimiz ölçekteki dokuyu bilerek ve bunu değiştirme iradesini taşıdığı için ilkelerine sımsıkı sarılan bir hareket.

İlkelerine sımsıkı sarılmanın, nesnelliğe müdahaleyi güçlendireceğini bilen, o ilkelerin doğuşunun güncel bir zeminde ortaya çıkan nesnelliğin arkasında yatan sınıf mücadeleleri tarihi olduğunu bilen bir hareket.

Diğer türlüsü çok kolay, ilkeler unutulursa varlık sebebi unutulur, birey ve kolektif hafifler uyum sağlar.

İşçi sınıfının “dindarlarını” anti-kapitalist müslümanlar örgütlesin, kadınları feministler, çevre hareketlerini ekolojistler, gençlik hareketini gençlik önderleri, Alevileri örgütlemeye gerek yok, inanç önderleri vekil yapılsın, yoksullar yardım derneklerine bırakılsın; bütün sosyal-siyasal alan sivil toplumcu formda ele alınsın ve bunun üzerinden sosyalist siyaset yapılacağı dillendirilsin.

Bu siyaset ile toplumsal yüzey arasındaki temsiliyet ilişkisini kabul eden, sivil toplumcu siyaseti de sol-liberalizmi de kabul eder. Kabul de etmez, sivil toplumcu hatta direnecek irade de kalmadıysa hayatın akışı oraya doğru sürükler.

Bunlar kolay yollar. Hayat zaten sermaye sınıfının nesnel çıkarına uygun akıyor, sermaye sınıflarının fikirlerine angaje olarak yaşamak kolaydır. Siyaset yapılırsa, ucunda vekillik, AB ve vakıf fonları, agency (ajanlık) hizmetleri vardır.

Komünizme mesafeli solun, siyaset alanında sınıf temsilinin “bulanık-karmaşık-grift” ve özünde sermaye sınıfı olması, hayatı onlar için zorlaştırır.

Komünistlerden geriye bir adım attılar mı rahatlarlar ve hayat onlar için kolaylaşır.

Durum ise şu netlikte özetlenir:

İşçi sınıfının gündelik, kısa erimli, bölgesel "ekonomik" "politik" taleplerini düzen içi, uzlaşmacı ve reformcu bir biçimde dile getiren sosyal demokrasi vardı.
İşçi sınıfı ve ezilenler arasında ilişki kuran devrimci-demokrat, halkçı ve çeşitli dönemeçlerde siyasi iktidarla "mutlak karşıtlık" hattında duran radikal sol vardı.
Reel sosyalizmin mevcut olduğu ve kapitalizm-emperyalizmin tüm alanlara nüfuz edemediği, birçok siyasal-toplumsal ölçekte zorlandığı ve bu zorlanmanın ideolojik-politik alanda ve üretim ilişkileri alanında yaşandığı dönemlerde; sosyal demokrasinin zamanı vardı, radikal solun yaşanabileceği siyasi-coğrafi ölçekler vardı.
Şimdi sosyal demokrasi ve radikal sol iç içe geçmiş durumda. Ve zamanları yok.
Zamandan kastedilen; sınıf uzlaşmacılığını öteleyebilecek, gölgeleyebilecek ve temsil ettiği toplumsal sınıf ve tabakaları memnun edebilecek süredir.
Syriza'nın 6 ayın sonunda ne hale geldiği ortadadır. Türkiye'den örnek isteyen HDP'ye bakabilir.
Zaman sosyalistlerin birliği, en geniş halkçı-demokratik birlik değildir.
Zaman bu emperyalist-kapitalist saldırıyı püskürtecek ve siyasal-toplumsal-ülke ölçeğinde kapitalizmden mutlak kopuşu sağlayacak leninist momentler yaratma zamanıdır.
Önce leninist moment güçlenecek, önce komünist hareket, işçi sınıfı hareketi yükselecek. Eğer bir halkçı-demokrat-ilerici bir birliktelik çıkış aranıyorsa, çekirdeğinde ve halkalarında bu leninist-komünist moment ve kopuşu sağlayacak unsurlar olacak.

Parti bir “bölme”dir. Arınmayı temsil eden bir bölüğü tarif eder. Leninist momente yakınlaşmayan her türlü sol-sosyalist-devrimci-radikal-halkçı sıfatlı hareketin; kendi bölüklerinin bilincinde olmayıp emperyalist-kapitalizm partisine geçmeleri kaçınılmaz olacaktır.

Solun marksist gelenek doğrultusunda leninist momentleri yaratacak bir biçimde bölüklenmesi ve örgütlenmesi işçi sınıfının güncel ve tarihsel hedefleri açısından elzemdir.

Bunun için solun komünist olması kaçınılmazdır.