Birleşik Haziran Hareketi ve Haziran(‘ın) Seçimi

Koray Işık

Blog: Serbest Kürsü

Bu yazı yaklaşan 7 Haziran seçimleri ve izlenecek duruşla ilgili bir bakış açısı sunmayı amaçlamaktadır. Birleşik Haziran Hareketi, yıllardır hayalini kurduğumuz bir birliktelik olduğundan, bazı kaygıları dile getirmek ve değerlendirmeye sunmak Birleşik Haziran Hareketi’ne duyduğumuz sevginin gereğidir.

Birleşik Haziran Hareketi, kuruluşu itibari ile doğal bir birliktelik olarak ortaya çıktı. Taksim Dayanışması ve Gezi sürecinden sonra, zorlama ile değil, gayet normal ve doğal bir sonuç ve bir başlangıç oldu hepimiz için. Gezi’den önce, yıllarca sokakta muhalif duruş sergileyen, nitelikleri yüksek ama nicelikleri az olan bizlere müthiş bir dinamizm ve umut verirken, Gezi öncesi suskun, umarsız ve habersiz olan büyük kitleleri, gençleri içine kattı ve katmaya devam ediyor. Eylemler ülke çapında ses getiriyor, iktidar ise hiç olmadığı kadar rahatsız. Artan gözaltılar ve baskılar rahatsızlıklarının göstergesi.

Durum bu halde iken yaklaşan seçimlerde, Birleşik Haziran Hareketi’nin duruşu nasıl olacak? Hepimizin dileği içimizden birilerinin TBMM’ye gitmesi ve muhalif duruşumuzu orada da devam ettirmeleri yönündedir.

Ancak izlenecek yol, kısa vadede birkaç vekil fazla edinmek adına, Gezi sürecinde mücadeleye ortak olan, yeni katılımcıların bizden uzaklaşmasına yol açmamalıdır.

Bu noktayı biraz daha açmak gerekirse, Türkiye’deki ana eksenini sınıfsal, ekonomik sorunlardan alan sol kesimler ile Kürt siyasal mücadelesinin, birbirlerini nasıl etkilediklerini iyi düşünmek gerekir. Çok ayrıntıya girmeden değerlendirdiğimizde, HDP’nin içinde sol söylemler olduğu kadar, milliyetçi söylemlerin de olduğunu rahatlıkla görmekteyiz. Kuşkusuz ki HDP’nin siyasi duruşu kendilerini bağlar , ancak önemli olan Birleşik Haziran ile HDP seçim ittifakına giderse, Gezi sürecinden sonra BHH’ye katılan, sempati duyan, okul boykotunun yapıldığı gün çocuklarını okula göndermeyen, Akp’ye tepkileri hat safhada olan, ancak sol söylemlere yeni yeni ısınmaya başlayan kesimlerin, gençlerin bu ittifaka nasıl bakacaklarıdır.

Selahattin Demirtaş özellikle Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecindeki özgürlükçü ve barışçıl söylemlerinden sonra halkın sempatisini kazanmıştır. Ancak bu ittifak sadece Demirtaş ile yapılmayacak, HDP ile ittifak dendiğinde toplumun geniş kitlelerine anlatılmakta zorluk çekilecek bir ‘geçmiş’ ile de ittifaka gidilmiş olacaktır. BHH’nin daha doğarken böyle bir yükü omuzlarına alması ne kadar doğrudur? BHH’nin ana kadrolarında bu ittifaka sıcak bakabilen, Kürt hareketine hak veren, destek olan, özgürlükler bağlamında taleplerini yerinde gören siyasal perspektife sahip kişiler tabi ki olabilir. Ancak burada önemli olan, bu ana kadroların kişisel düşünceleri değil, Gezi sürecinden itibaren Akp’ye karşı durmak isteyen ve BHH’ye bu anlamda sempati duymaya başlayan kitlelerin ne düşüneceğidir. Ve görünen o dur ki bu kitlelerin çoğunluğu, böyle bir ittifak yapıldığında HDP’ye oy vermeyecek ve BHH’ye duydukları sempati ve güveni kaybedeceklerdir.

CHP ile ittifak ta bir seçenek olarak durmasına karşın, CHP üst yönetiminin konuya yaklaşımı halen net değil. İlk seçildiği kurultayda sol mesajlar veren Kemal Kılıçdaroğlu, halen sağa açılmanın hesapları içerisinde. Tabanı, il ve ilçe örgütlerinin bazı kesimleri ve bazı milletvekilleri BHH eylemlerinde yer alırken, Kılıçdaroğlu’nun halen geri durması, kendisinin siyasal çizgisini bizlere daha net göstermektedir.

Bağımsız adaylıkların da belli bölgelerde başarıya ulaşabileceği unutulmamalıdır. Ancak sonuç olarak gücünü Gezi ruhundan ve sokaktan alan BHH’nin geleceği haziran seçiminde birkaç milletvekili edinmeye bağlı değildir. Mecliste muhalefet etmek bir kazanım olsa da, bu kazanımı elde etmek adına HDP’ye angaje olunarak, aramıza yeni katılanlara anlatmakta zorlanacağımız bir duruma girilmemelidir. Çünkü sosyalist mücadelenin geleceği, uykudan yeni uyanmaya başlayan bu insanların kazanılması ile mümkün olacaktır.

[email protected]