Müzakere mi, mücadele mi?

Hakan Erol

Blog: Serbest Kürsü

"Bu koşullarda müzakereler, etkili silahlarla donanmış bir mücadeleye dönüşürse sonuç alınabilir. Syriza ise ‘’iyi niyetli muhataplara karşı ‘’ikna çizgisi’’ izlemeyi yeğledi. Müzakerelerin her aşamasında bilimsel tutarlılık gözetti. Bütün analizleri doğruydu; taleplerinde de haklıydı. Haklılığı inkar edilemediği için karşı tarafı sinirlendirdi. Avrupalı bakanlar Varoufakis’le diyaloğu kestikçe Çipras devreye girdi. Liderleri, başta Merkel’i yumuşatmaya çalıştı; sağduyularına sığındı; her seferinde de reddedildi.

Referandum sonuçları ne olursa olsun, Syriza minimum hedeflerine dahi ulaşamamış olacaktır. Yine de altı aylık mücadelesi, en azından emperyalizmin gaddar, paragöz ve çirkin özünü, içyüzünü bir kez daha teşhir etmiştir."(1)

Korkut Boratav, referandumdan önceki yazısında böyle söylüyor. Korkut hoca hiç şüphesiz Türkiye’nin en önemli marksistlerinden biri. Ancak SYRIZA’ya yüklediği anlam ve onun üzerinden AB’ye ve emperyalizme bakış açısında bir sorun var.

Korkut hoca, Troyka’yla masaya oturulmasını eleştirmek yerine, SYRIZA’nın bu masada yaptığı "bilimsel tutarlıklarını" ve "analizlerini" övme yoluna gitmiştir. Mesela bu bilimsel tutarlılık veya analiz; Berlin’de yapılan SYRIZA-Troyka gizli toplantısı olabilir mi?

Ocak 2015 seçimlerinde; özelleştirmelere hayır, yoksulluğa karşı yeni program ve borçların büyük kısmını iptal propagandasıyla iktidara gelen SYRIZA, seçimlerden sonraki ilk hafta Pire Limanı’nın özelleştirmesini durdururken, 3 ay sonra ise bu limanı özelleştirmiştir.

Ben ortada tutarlılık göremiyorum. Korkut hocanın yanıldığı nokta şu; Çipras ve partisi, Troyka’yla kavga etmiyor. Müzakerelerde Troyka’nın dediklerine tabir-i caizse; ‘’tamamdır babacım’’ demektedir.

Çünkü SYRIZA, AB ve diğer uluslararası sermayedarlarla anlaşılmış belirli politakaları uyguluyor. Bu politikaların halk düşmanı karakteristliği ise su götürmez bir gerçek.

Ege’de bir adayla NATO üssüne onay vermesi, Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Kotzias’ın NATO ‘’korosu’’na katılması, Çipras’ın, Ukrayna’daki gerici hükümeti desteklemesi...

Halk düşmanı politikalar, emperyalistlerle ‘’kol-kola’’ sürdürülüyor.

Korkut hoca, Syrıza’nın 6 aylık mücadelesi yine de emperyalizmin gaddar, paragöz ve çirkin yüzünü teşhir etmiştir diyor. Emperyalizmin nasıl gaddar olduğunu 150 yıldan fazla olan birikimimiz söylüyor bizlere. Irak’ta, Libya’da gördüğümüzü düşünüyorum. Emperyalizmin, Yugoslavya’da, Afganistan’da ve Suriye’de nasıl çirkinleştiğini hepimiz biliyoruz. Özellikle 1. Dünya Savaşı'nda, paragözlülüğüyle, insanların katledilmesi nasıl umrunda olmamıştır, biliyoruz. Aynı şekilde 2. Dünya Savaşı'nda da; faşizmi hortlatıp, milyonlarca insanın ölümünü göz göre göre izlemiştir, bunların hepsini biliyoruz. Yani illa emperyalizmin yüzünü görmek için onu yaşamamız gerekmiyor. Emperyalizmin neyden beslendiğini çok açık. Aynı şekilde devrim için bütün insanların açlıktan-sefaletten kırılması, bazı şeylerin ‘’bilincine’’ ulaşmaları için o sıkıntıyı en ağırından yaşamalarını beklemiyoruz. O sıkıntıya düşmeden, o insanların bilincinde bir şeyleri uyandırabilmektir asolan...

Korkut hoca, emperyalizmin teşhir edildiğine sevinirken, diğer yandan halkın devrimci yükselişini engelleme girişimlerini ve halkın umudunun ellerinden çalınmasını meşrulaştırmış oluyor.

‘’Demokrasiye şantaj yapılamaz. Bugünden itibaren verilen oylardan bağımsız şekilde bir bütünüz. Şunun son derece farkındayım. Verdiğiniz mesaj AB’den ayrılmamaktı. Bu kararınıza saygı göstereceğim.’’

Referandumdan sonra Çipras, yukarıdaki açıklamayı yaptı. Referandumdan ‘’Evet’’ bile çıksaydı yapılan açıklama pek farklı olmayacaktı. AB’ye her defasında göz kırpan Çipras, yine aynı yolu izlemiştir. Kelimelerle bu kadar iyi oynaması, halkı aptal yerine koyması size kimi hatırlattı bilmem ama hatırladığımız kişi çok da uzakta değil...

‘’Diren Çipras, Türkiye seninle(...) AB’ye Hayır’’

Başta Eğitim-Sen olmak üzere, emek ve demokrasi güçlerinin açıklamalarından bir kesit yukarıdaki alıntı. Hem AB’ye hayır deyip, hem diren Çipras demek, Türkiye solcusunun özelliği olsa gerek. Aynı şekilde; ‘’Borçları Türkiye ödesin’’ dostluğumuz pekişsin demekte bir o kadar bize özgü bir obsesif hareket. Çipras’ın, AB’ye Hayır demediğini, tam tersi bir açıklama yapmasının ise ‘’bizimkilerin’’ umru olmadığı açıktır. Çipras’ın bu son açıklamasını da hiç görmeden, hiçbir şey olmamışcasına, yüzleri kızarmadan yollarına devam edecekleri muhakkak.

‘’Stalinist Yunanistan Komünist Partisi (KKE) bugün Sindagma meydanında oldukça kalabalık bir miting düzenledi(...) KKE tarafından dağıtılan özel broşürlerlerin protesto oyu olarak kullanılmasını özel olarak savundu. Broşürde ‘’Syrıza hükümetine de AB muhtırasına da hayır’’ yazıyor. Bu sadece sekterlik değil(...) gerici bir politik körlüktür.’’(2)

Ortaya bir de Troçkistler atıldı. Sırf KKE’yi eleştireceğim diye, kendilerini komik duruma düşürmeyi göze alarak. AB’ye karşı çıkmak ne zamandan beri ‘’sekter’’ bir tutum oldu? Halk düşmanlarından hesap sormak, onları AB’nin kan emiciliğine karşı uyarmak ve beraber örgütlü gücü oluşturmak ne zamandır gerici bir politaka olmuştur?

Ekonominin tamamen dışa bağımlı olması ve işsizliğin %30’ları bulması ve Yunan halkının kurtuluş reçetesini Troyka’ya ‘’teslim etmek’’ troçkistleri rahatsız etmiyor anlaşılan.

Tüm bunların yanı sıra emperyalistlerin memorandum dayatmalarına ve AB’ye hayır diyen, tüm borçların tek taraflı olarak iptal edilmesi gerektiği belirten, ülkedeki tüm NATO üslerinin kapatılmasını söyleyen, özelleştirmelere ve piyasacılığa dur diyen, herkese ücretsiz sağlık ve insan onuruna yaraşır şekilde bir hayat sunan; ‘’başka bir dünya mümkün’’ diyenler var bir de Yunanistan’da...

Yunan komünistleri inatla ve büyük bir özveriyle, halk düşmanlarına karşı mücadele ediyor. Tarihsel görevlerinin bilinciyle, sınıfın sorumluluğuyla, yalpalamayarak, en zor koşullarda dahi ilkelerinden taviz vermeyerek, halkı gelecek tehlikelere karşı uyararak, tüm restorasyon süreçlerini teşhir ederek, ülkede genel grevler düzenleyerek ve her defasında daha da örgütlenerek; devrimci iddiasından, iktidarı alma kararlılığından bir an olsun geri adım atmayarak umudu büyütüyor.

Unutulmamalı, Yunanistan’ın borcu;emekçi halkın değil, Yunan sermayedarlarınındır. Bu borcu emekçi halka ödetmek isteyenler, karşılarında komünistleri bulmuşlardır ve her zaman da bulacaklardır.

Komünistler ‘’müzakere’’ etmez, ‘’mücadele’’ eder. Ve mücadele edenler mutlaka kazanacaktır!


(1) http://www.birgun.net/haber-detay/yunanistan-referandumu-uzerine-84165.html

(2) http://gercekgazetesi.net/uluslararasi/yunanistanda-referandum-savasi-4