Haziran’ın önündeki kritik nokta; 'Sınıfı Atlamamak’

Hakan Erol

Blog: Serbest Kürsü

Devrimciler, ilericiler, aydınlar, emekten yana olanlar tarihe karşı sorumluluk duygusu taşırlar. En önemlisi ise tarihten ders çıkarırılar. Eksikliklerini, hatalarını kapatırlar. Bir daha, o yaptıkları yanlışlara düşmeden, geçmişin üzerine katarak yol alırlar. Bunu aklımızın bir köşesine yer ederek devam edelim.

46 ilde; ‘’Laik ve Bilimsel Eğitim İçin Ayaktayız’’ eylemi, Charlie Hebdo katliamından sonra; ’’Hepimiz Charlie’yiz’’ ve Ali İsmail davasından sonra, hızlıca bir refleks göstermeyle beraber sokaklara çıkma…

Birleşik Haziran Hareketi’nin yaptığı en önemli işleri bu şekilde sıralamak mümkün. Yerel gündemleri bir kenara bırakarak söyleyecek olursak tablo bu şekilde önümüzde duruyor. Ve bu tablo aslında çok değerli.

AYAKTAYIZ  eylemi, Yatağan’a destek eyleminden sonra yapılan ilk kitlesel eylemidir Birleşik Haziran Hareketi’nin. Önemlidir. Ama eksiktir. 46 İlde yapılan eylemleri incelediğimiz zaman, o illerin içinde Kürt coğrafyasını göremiyoruz. Bunun nesnel koşulları var elbette. Ancak batı dışında, özellikle Kürt coğrafyasında, Kürt emekçilerine ulaşmada sorun yaşadığımız da bir gerçek.

Eylemlerin niteliğini ise tartışmıyorum, tam tersine dinci-gericiliğin hayasızca saldırdığı bu dönemde yapılacak en anlamlı işlerden birine imza attı BHH. Ancak bunu metropolleri dışarda tutarak söylüyorum. Metropoller dışında, yerellerde yapılan kimi eylemler, nicel bakımdan da iyiydi. ‘metropol birlikteliğimiz’ ise hala maalesef sıkıntılı.

Charlie Hebdo katliamından sonra, cesurca aydınlanmacılığa sahip çıkan BHH, belki de Türkiye’de, ‘’Fransa dalgalanmasıyla’’ gelebilecek ciddi bir gerici saldırıyı da püskürtmüş oldu. İstanbul’da yapılan Hepimiz Charlie’yiz eylemi nicel bakımdan zayıf ama anlamlı bir iş olduğundan dolayı BHH’nin hanesine eksiğiyle, daha çok artısıyla yazılması gerekiyor.

Ali İsmail davasında sanık polislerin beraat etmesi, hapis cezası alan sanıkların ise ‘’baklava çalan çocuk’’tan daha az ceza almaları, Türkiye’de hukukun geldiği son noktayı gösteriyor bizlere. BHH’nin refleks üretebilen ve hızlıca toplanan kimi yerellikleri sokaklara çıktı bu süreçte ve kararı protesto ettiler. Refleksif hareketlerin başarısızlık doğurma riski çok fazladır. Biraz da örgütlülük düzeyine de bağlıdır bu risk.

Her yeni hareketin sıkıntısı olur, bu çok doğaldır. BHH’de yeni bir hareket olduğu için bu tip eksiklikler, refleksif hareketlerin önüne konulamayacak kadar ciddidir. Bu yüzden, bu ani eylem tarzı da bir artıdır BHH için.

Şimdi BHH’nin önünde çok önemli bir okul boykotu var.13 Şubat’ta gerici eğitim sistemine ve zorunlu din derslerine karşı, boykotu örüyor BHH. Onun öncesinde ise 8 Şubat’ta yapılacak ‘’Büyük Alevi Mitingi’’ne hazırlanıyor.

Bildiri dağıtımlarına, kimi panellere ve afiş çalışmalarına başladı BHH.

Bu iki olguyu, mücadeleyi atlamadan, Haziran’ın yapması gereken başka ve daha acil bir görevi daha var.

Türkiye siyaseti yoğundur, her gün bir gerici saldırıyı, sermayenin kar hırsını, iş cinayetlerini duyarız ve bizde buna göre konumlanır ve sistemle mücadele ederiz.

Ancak bu sefer iyi haberlerle başladık memleket siyasetine. İşçi sınıfı ayağa kalktığını, bu düzene sığmadığını haykırıyordu. Metal işçileri greve çıktılar. Halaylar ve türküler sloganlara karıştı. Dayanışma ve birlik ise sınıfın öfkesiyle birleşmişti. İşçilerin kararlı ve azimli olması MESS’in her gün elini zayıflattı. Bu süreçte MESS’ten kopuşlar yaşandı.

15 bin metal işçisinin grev yapması demek, ülke siyasetinde yer yerinden oynaması, egemen güçlerin ise koltuklarının titretmesi demektir. İşte bundan korkan AKP, metal grevini ‘’Milli Güvenliğe Tehdit’’ oluşturduğu gerekçesiyle Bakanlar Kurulu kararıyla yasakladı!

Ama dedik ya, işçiler kararlı ve azimli. Fabrikalarını terk etmeyen işçiler; ‘’bu grev biz bitti demeden, bitmeyecek!’’ diyorlar. İşçilerin gözleri ışıl ışıl,yumrukları sıkılı,sanki yıllardır bu mücadeleye hazırlanmış gibiler. Tarihten ders çıkarmalar ve geçmişin birikimi işçilerin omuzunda yükseliyor.

Evet, Birleşik Haziran Hareketi’nin önünde işte böyle bir Türkiye tablosu ve böyle bir kritik gündem var. Sınırlı güçle, kısa sürede bugüne kadar etkili işler yapan BHH’nin, sınıfı atlaması düşünülemez.

Bu kez BHH, Yatağan’dan daha fazlasını yapması gerekiyor.

Birçok yerde daha grev başlamadan işçileri ziyarete giden onlara moral katan, mücadele duygularını paylaşan BHH, şimdi biraz daha fazla sorumluluk almak durumunda. Tarihe karşı sorumluluk, sınıfa karşı sorumluluk demektir.

Bir zamanlar memleketin her yerini TEKEL’e çevirenler, neden şimdi Haziran’ı, Metal’le birleştirmesin ki?

Geçmişten ders ve güç alarak…