Esnerken çelikleşmek mümkün mü?

Gülçin Uz

Blog: Serbest Kürsü

Sonda söylenmesi gerekeni ilk önce söyleyerek başlayalım: Türkiye solunun tamamının olmasa da kimi öznelerinin; yüzünü önemli ölçüde sola dönmüş halk kitlelerine erişim sağlaması için esnemesi, kriz koşulları içinde yeni açılan dönemde solu yedekleme ve eklemleme girişimlerine karşı da çelikleşmesi gerekmektedir. Bu iki ana temanın detaylarına inmeye çalışacağım.

Esneme derken…
Birleşik Haziran Hareketi toplantılarında, forumlarında çokça tartışılan bir konu da sol örgütlerin geleneksel yöntem ve araçlarından sıyrılıp, kendileri dışındakilere alan açmaları, yeni dinamikleri serbest bırakarak çalışmada kolaylaştırıcı bir misyon yüklenmeleri gerekliliğiydi. Elbette BHH;  önemli bir bölümü kentli ve eğitimli emekçilerden oluşan Haziran Direnişini referans almalı ve bir biçimde düzen ile bağları sıkı olmayan bu toplamı içermeyi hedeflemeli. Bu hedef, bir yandan dinamik ve içermeci bir örgütlenme tarzına olan ihtiyacı doğurmakta diğer yandan da bu amaca uygun bir kaynak toplamına olan gereksinimi artırmakta. İşte burada az önce bahsettiğimiz solun kolaylaştırıcılık görevi devreye giriyor. BHH içindeki sol yapılardan BHH’ ye enerjik, hedefteki toplama hitap edebilecek yaratıcılıkta, küçük hesapçı değil samimi ve tablonun tamamını gören, özgüvenli, üretken, kısıtlayıcı değil yüreklendirici bir kaynak aktarımı ile bahsi geçen bu kolaylaştırıcılık sağlanabilir. Bunun için de aynı özelliklere sahip kadro birikimi olan sol yapılar gerekmekte.

Esneklik de burada devreye giriyor. Güncel ihtiyaçlara uygun pratiklerin geliştirilmesi konusunda kıvrak, refleksleri güçlü, bugünden yarına ihtiyaca göre güncellenebilir bir esnekliğe sahip olan, kendini sürekli olarak yenileyen bir yapılanma sözü edilen… Buna bir tür sol içi “gericilikle” (geri olanla) mücadele de denilebilir. Her özne bu mücadeleye önce kendi içinden başlamalıdır. Bu salt bir “yenilikçi” olma çabası değil, bir zorunlu ihtiyaç olarak karşımızda durmakta…  Peki, bu esneklik tek başına yeterli mi ?

Çelikleşmek…
Çelikleşmekle kastedilen aslında pek çok şey… Ancak özünde tek bir şey:  Sağlamlaşmak… 

Kendini sosyalist olarak tanımlayan siyasi yapıların bugün -belki de her zamankinden daha çok-  kendilerini bağımsız, iddialı ve tutarlı bir zeminde yeniden inşa etmeye ihtiyaçları var. Emperyalizmin yeniden ve yeniden kargaşa ürettiği içinde bulunduğumuz kesitte bir yandan düzen içi yeni seçenekler aranmakta diğer taraftan da yeni bir çıkış için solu düzene entegre etme çabası gösterilmekte.  Türkiye’de de AKP karşıtlığının her türlüsünün tek bir potada eritilmesine yeltenilmekte. Emperyalizm ile bağları kopartılmaya çalışılan bir AKP karşıtlığının solu ideolojisiz bir siyasete doğru götüreceği açıktır.  Sosyalistler bu tehdide karşı sağlamlaşmak zorunda… Bu, gardını alıp ilkelerine sarılmanın ötesinde ince ve hassas saldırı noktaları bulmak anlamına da geliyor. Solun evrensel ilkelerine sarılmak; ayrı, bağımsız bir konumlanışı ifade ettiği gibi stratejik saldırı noktaları geliştirmek de yüzünü sola çeviren kitleler için güvenilir bir dal olmayı sağlar.  Bütün sendikal ve siyasi yapıları aşan bir irade ile yola çıkan Birleşik Haziran Hareketi için de benzer bir konumlanış zorunludur.

Sol kendini korumak ve saldırmak durumundadır. Bunun için yukarıda bahsedilen şekliyle çelikleşmiş bir siyasi akılla uyumlu örgütsel forma bürünmek önkoşuldur diyebiliriz. “Siyasi iddia ve programı ile uygun örgütsel yapıya sahip olmayan bir partinin kriz koşullarında ayakta kalma şansı yoktur.”[1]

Yani esneme ve çelikleşme birbirini içerleyen unsurlardır denilebilir. İhtiyaca uygun cesur bir esneklik göstermek ancak çelikleşmiş bir siyasi akıl ve onunla uyumlu bir örgüt mekanizmasının varlığı ile sağlanabilir. Aksi hüsran olur. Aksi; greve ve işgallere giden metal işçilerini, “Bilimsel ve Laik Eğitim” diyenleri yalnız kalmamak pahasına yalnız bırakmak olur. Oysa sol açısından kaygı duyulması gereken yalnızlaşmak değil, güvensizleşmek olmalıdır.


[1] Aytek Soner Alpan, “Leninist Stratejiyi Kurmak ya da Krizden Devrim Çıkarmak”, Gelenek Dergisi, No: 126 (Kış 2015), s: 20.