Weegee: Ekmek parası için küçük ya da büyük sansasyonlar peşinde koşmak

Erhan Şermet

Blog: Serbest Kürsü


Usher Arthur Fellig ya da  'Weegee', 1899 – 1968

Weegee’nin fotoğrafları bugün ‘doğrudan fotoğraf’ olarak ayrılan türün belki de en ‘doğrudan’ olanlarıdır. Bir Weegee fotoğrafının anlaşılması için herhangi bir yoruma ya da alt yazıya gerek yoktur,  her şey çok açıktır ve  izleyiciyle fotoğraf arasına hiç bir şey girmez. Fotoğraflarda New York’un sokak hayatını  çarpıcı haberler peşinde koşan birinin gözüyle izleriz: Cinayetler, bar kavgaları, kazalar, yanan binalar, öpüşen çiftler,  tutuklamalar ve garip görünümlü insanlar... Susan Sontag Weegee’nin fotoğrafları  için ‘Gerçeğin işe yarar haritaları’ ifadesini kullanmış, Allene Talmey ise Weegee’nin ‘dize indirilen bir tekme kadar doğrudan’ olduğunu söylemiştir.

Gerçek adı Usher Fellig’tir ve 1899’da Avusturya’da doğmuştur. Çocukluğu ve ilk gençliği yoksulluk içinde geçmiş, on yaşındayken daha iyi bir hayatın umuduyla ailesinin tamamı New York’a yerleşmiş, burada adını Arthur olarak değiştirmiştir.  New York’taki ilk yıllarında farelerden hallice yaşamış olduklarını şaka yollu ifade etmiştir. Küçük Fellig İngilizce’yi çok hızlı öğrenmiş ama ailenin parasızlığı yüzünden (fazla dürüst olan babası her girdiği işte batıp sonunda kendisini dine vermiştir) 18 yaşında okulu bırakmıştır. Bundan sonra bulaşıkçılık, müzkhollerde seyyar şekerleme satıcılığı, sessiz sinemada filme eşlik için  keman çalmak veya midilliye binen çocukların hatıra fotoğraflarını çekmek gibi sayısız işte çalışmak zorunda kalmıştır.


'Top Atışı'  - Weegee, 1952

Bu düzensiz ve az getirili işlerden bıkan genç Fellig 1923 yılında karanlık odacı olarak 20 Dolar haftalıkla ACME haber ajansında çalışmaya başlamıştır. Aslında kendisine fotoğrafçı olarak da çalışabileceği söylenmiş ama fotoğrafçıların kravat takıp ceket giymelerinin zorunlu olduğunu öğrenince karanlık odacı olmaya karar vermiştir. Kazandığı parayla küçük bir oda tutmuş ama sonra karanlık odada kendisine büyükçe bir dolabın iki rafının ayrılabileceğini  duyunca bir süreliğine  karanlık odaya yerleşmiştir: Dolabın üst rafına günlük gıdalarını oluşturan hazır çorba poşetleri, fasulye konserveleri ve bisküvi paketlerini istifleyerek alt rafı yatak olarak kullandığı bu günlerde  fotoğraf tekniği konusundaki bilgilerini pekiştirmiştir.  Bir gece başka kimse olmadığı için kendisinden acil olarak bir yangının fotoğrafının çekilmesi istendiğinde önemli bir keşif yapmıştır: Büyük bir yangının yayımlanabilir bir fotoğrafı karşılığında gazeteler fotoğrafçıya telif olarak 5 Dolar ödemektedir, küçük bir yangının yayımlanabilir kalitedeki bir fotoğrafı ise  3 Dolar etmektedir. Fellig sonraki haftalarda büyük bir yangın takipçisi olacak, duyduğu her yangının fotoğrafını çekerek editörlere çektiği fotoğrafları kabul ettirmek için çaba sarf edecektir.


'Simply Add Boiling Water - Sadece Kaynar Su Ekleyin' - Weegee

Weegee’nin fotoğrafçılık kariyerini incelemek bugünün medyasına dair ipuçları da sunar: Sansasyonel olanın para ettiğini fark eden genç Arthur Fellig için her kuruş değerlidir ve kısa süre sonra New York’ta işlenen  tüm cinayet ve dikkat çekici suçları takip etmeye başlamıştır. Bir suç fotoğrafının para getirmesi için editöre erken ulaştırılması şarttır, bu şekilde tüm diğer fotoğrafçılar devre dışı kalacak ve telif garantilenecektir. Bu basit gerçekten yola çıkarak evine kurduğu telsiz alıcısı ile polis telsizlerini dinlemeye başlayan eski karanlık odacı, yeni fotoğrafçı Fellig çoğu suç mahalline polisle eş zamanlı hatta kimi zaman polisten önce varır hale gelmiştir. Weegee adını alması bundan dolayıdır. Özellikle cinayet mahallerinde polisten önce üzerinde bol giysileri (vücuduna değen kumaştan rahatsız olduğu için hayatı boyunca hep 2 ya da 3 beden büyük giysiler giymiştir) elinde kocaman flaşlı Speed-Graphic makinesiyle boy gösteren bu şişmanca adamı polisler de fark etmiş ve ruhlarla haberleşerek gaipten haber almaya yarayan ‘weegee’ tahtası kullanarak olaylardan önceden haberdar olarak suç mahallerine geldiği konusunda aralarında şakalaşmaya başlamışlardır. Polislerin taktığı ‘Weegee’ ismi Arthur Fellig’in de hoşuna gitmiş olmalı ki fotoğraflarını Weegee olarak imzalamaya başlamıştır. Sonraları alaylı biçimde fotoğraflarının altına ‘Meşhur fotoğrafçı Weegee tarafından çekilmiştir’ ibaresinin konmasını isteyecektir.


'Harlem'de Konser' - Weegee, 1948


'Polis Cinayeti Zanlısı', Weegee,

Weegee kariyeri boyunca 5.000’e yakın cinayeti görüntülemiş olduğunu söylemiştir. Bunlardan belki de en ünlüsü ‘Onların ilk cinayeti’ isimli fotoğrafıdır. Bu fotoğrafta cinayet mekanını ve maktulü değil, yüzlerinde çılgınlığı andırır ifadeyle kanlar içinde yerde yatan kurbanı izleyen kalabalığı görürüz. Weegee her zamanki gibi yakın plandan cinayet mahallinde fotoğraf çekerken ani bir hareketle makinesini izleyicilere  çevirerek flaşını patlatmış ve meraklı kalabalığı  görüntülemiştir. Fotoğraf, vahşetin meraklı bir izleyicisine dönüşen günümüz insanının portresi gibidir.


'Onların ilk cinayeti' - Weegee, 1936

Weegee her fotoğrafını sonunda para kazanabilme umuduyla çekmiştir ve zamana karşı yarışarak editöre ilk ulaşan görüntünün sahibi olmak istediği için filmlerini büyük aceleyle banyo ederek basmıştır. Zaman kazanmak için kimi önemli karelerini tramvayda karanlık bir köşede  ya da bulabildiği ilk karanlık yere –boş bir ambulansın içi gibi- girerek banyo ettiği bilinir. Bu yüzden fotoğrafları çekimden baskıya teknik açıdan oldukça özensiz olarak değerlendirilebilirler.


'Yılbaşı 1943' - Weegee

Fotoğrafların tümü çekildiği gün için varlardır sadece: Ya basılıp arşive kaldırılacaklardır ya da basılmayıp editörün çöp sepetini boylayacaklardır.  Weegee'nin fotoğraf teorisi ve felsefesiyle hiç mi hiç ilgilenmemiş olmasına rağmen oluşturduğu külliyat bugün fotoğraf tarihi açısından çok önemlidir. O üzerinde düşünme ihtiyacı hissetmeksizin bir tarz yaratmıştır: doğrudan ve sert flaş kullanımı, acele banyodan dolayı ara tonların ve dokuların neredeyse hiç olmayışı , kullandığı yüksek kontrastlı kartlar ve tabii en önemlisi  konuya kendine has doğrudan, yalın bakışı çok keskin, aracısız bir fotoğraf dili oluşturmasını sağlamıştır. Yalınlığının içerisinde kişisel bakışı ve tercihleri çok belirgindir:  Weegee’de odak noktası her zaman insandır. Olayları yargıda bulunmadan yaşayanlardan biriymişizcesine görmemizi sağlar, olup biteni mekanik olarak tespit etmekten çok yaşayanlar üzerinden ifade eder ve bu şekilde fotoğrafa bakanı da olayı yaşayanlara yakınlaştırır. Kimi fotoğraflarındaki ince mizah duygusu dikkat çekicidir.  Çok sıkıntılar çekmiş biri olarak fotoğrafladığı kimseyi aşağı görmez, bu konuda belki tek istisna zenginlerdir. Weegee zengin insanları gülünç bulduğunu söylemiştir ve çektiği nadir zengin insan fotoğraflarında bu duygusunu  izleyicisine  başarıyla aktarır.

Özellikle cinayet fotoğraflarının basılarak para etmesi için editörlerle arasında geçen ilginç diyaloglar  hatıralarda kalmıştır. Gangster çetelerinin savaştığı yıllarda New York’ta cinayetsiz gün yoktur ve editörlerin bir fotoğrafı yayımlamak için gerçekten ilginç bulmaları gerekmektedir. Beklentiler üç aşağı beş yukarı bellidir: Cinayet fotoğrafı iyi pozlanmış, anlaşılır ve çarpıcı olmalı; kurban bir iki dikkat çekici ayrıntı ve mümkünse bir miktar kanla birlikte görülmeli ama kan konusunda aşırıya da kaçılmamalıdır vs. Çektiği bir cinayet fotoğrafının yayımlanması için  ‘yeni cilalanmış ayakkabılarıyla  Rembrandt ışığıyla aydınlanmış uygun genişlikte bir kan gölü içinde yatan kurbanın kendisinin de aslında önemli bir gangster olduğunu’ uzun uzun anlatan Weegee’yi başından savmak için editörün alaylı bir ifadeyle’Beyefendi, biz yayımlayacağımız cinayet kurbanı fotoğrafları konusunda prensip sahibi ciddi bir kurumuz. Kurbanın fotoğrafını basabilmemizi için ölmeden önce en az on kişiyi öldürmüş olmasıyla ilgili resmi belgelerin yanı sıra katil ve maktülün lise diplomalarının birer kopyasını da rica edeceğimi size bildirmek isterim’ deyişi New York gazetecilik çevrelerinde uzun süre anlatılmıştır. 


'Hell's Kitchen'da Cinayet', Weegee, 1941


'The Critic - Eleştirmen' - Weegee, 1943

1948 yılında Edward Steichen’in ’The Critic - Eleştirmen’ isimli fotoğrafını ‘50 Fotoğrafçı - 50 Fotoğraf’ isimli sergiye çok önemli isimlerle birlikte almasından başlayarak yıllar içerisinde Weegee’nin çalışmaları entelektüel çevrelerce de incelenir olmuş ve övgüye değer bulunmuştur. (Ünlü fotoğrafı The Critic – Eleştirmen’de Sosyetenin iki ünlü ismi sayısız mücevher ve süslü giysiler içerisinde Metropolitan Operasının girişine doğru yürürken orta yaşlı, kambur duruşlu ve perişan görünümlü bir kadın hoşlanmadığı tuhaf yaratıkları incelercesine onlara bakmaktadır) Fakat Weegee entelektüellerin övgülerini önemsemediği gibi fotoğrafla ilgili ayrıntılı yorumlarla da hiç ilgilenmemiştir. O fotoğraflarına basılmaları halinde editörlerin biçtiği 5 Dolar’lık teliften fazla bir değer biçmemiş ve kendisini  şehir insanının yaşadıklarını para karşılığı fotoğraflamayı günlük işi olarak benimsemiş ekmek parası peşinde bir fotoğrafçı olarak görmüştür.  Amacı fotoğraflarıyla  önce editörün, ardından da izleyicinin ilgisini bir gazete okuma süresince çekmek olmuş ama fotoğrafları ummadığı biçimde fotoğraf tarihine girerek nesillerce izlenecek çalışmalar olarak değerlendirilmişlerdir. Weegee’nin gücü belki de sansasyonelin peşinde koşarken bile samimiyetini yitirmeyişinde aranmalıdır. O olayların içindeki insanları kendi bakışıyla, kendi ilgisini çektikleri gibi görüntülemiştir. Fotoğrafladığı insanların ifadeleri ön planda ve belirgindir. Fotoğrafladığı insanlar barbarca aktığı söylenebilecek dev bir şehrin yaşantısında olayların sürüklediği, varlıklarını korumaya çabalayan ama olayın akışı içinde kaybolup gitmeyen, her durumda birey olarak kalan kişilerdir. Alışageldik anlamıyla ‘güzel’ veya ‘çekici’ insanların alımlı hallerini görmeyiz Weegee’nin fotoğraflarında, ama herkesin ‘bir hayatı’ vardır ve biz o hayata şahit oluruz. 1943 yılbaşında çektiği fotoğrafta üzerinde şekilsiz bir külottan başka giysi olmaksızın barda içkisini yudumlayan cüce kendi hayatını sürmektedir, tıpkı polis arabasında götürülürken gördüğümüz travesti kraliçesi ya da gözaltına alınmış yaralı polis katili gibi. Fotoğraflar o derece yalındır ki acıma veya şaşkınlık yerine şahit olma ve anlama çabası  izleyiciye egemen olur.  Sontag’ın da vurguladığı gibi Weegee bize ‘Gerçeğin işe yarar haritaları’nı sunar.


'Basketbol oyuncularına rüşvet verirken tutuklananlar' - Weegee, 1942

Weegee belki de kendi geçmişinin etkisiyle hayatını toplumsal adaletsizliği belgelemeye adamış Lewis Hine’ın fotoğraflarını çok sevdiğini söylemiştir. Lisette Model,  Berenice Abbott, Paul Strand gibi fotoğrafçıları çok sıkıcı bulmuş;  Diane Arbus, Eugene Smith ve Richard Avedon’a saygı duyduğunu belirtmiştir (Lewis Hine için önceki yazılarımıza bakabilirsiniz).


'Failler Polis Aracında' - Weegee

Weegee bir dönem  Hollywood filmlerinde küçük roller almış ve genellikle serseri veya evsiz tipleri canlandırmıştır. Belki en önemli sinema çalışması Stanley Kubrick’in 1958 yapımı ‘Dr. Strangelove’ındaki görsel efektler danışmanlığıdır. Peter Sellers sonradan  bu filmdeki karakterlerini canlandırırken çok komik bulduğu Weegee’den de esinlendiğini söylemiştir.


'Dr. Strangelove'dan bir sahne : 'Burada Kavga edemezsiniz, burası savaş odası!'

Grup fotoğrafları çekerken herkesin objektife bakmasını sağlamak konusundaki hüneriyle övünen bu canlı ve çocuksu adam  1968 yılında hayatını yitirdiğinde ardında yaşadığı şehir New York’un ötesinde, belki de tüm şehir insanlarının yaşamlarındaki çeşitli durum ve duyguları anlatan binlerce fotoğraftan oluşan güçlü bir eser bırakmıştır.