Devlet özür dilesin

Dursaliye Şahan

Blog: Serbest Kürsü

Daha çok parmak sallayarak söylenen cümlelerdir. Bazen giriş ‘Devlet baba!’ deyimi ile başlar.

Biraz daha alafrangası; ‘Şeriatın kestiği parmak acımaz!’ 

Acımaz olur mu? Parmak bu. Kim, nasıl keserse kessin bal gibi acır.

İyi de şeriat ya da devlet parmağımızı ya da herhangi bir yerimizi kesemez mi?

Kesmeli mi?

Kesmemeli mi?

Keserse ne olur?

Bir bizim parmaklarımız mı kesiliyor?

Mesela bu şeriat ya da bunlar, onlar yanlışlıkla kesmişse kızacak mıyız?

Devlet babaya küsülür mü?

Yoksa Adil Okay, pardon birileri gibi bır bır devamlı konuşacak mıyız?

Bu konuşmalar kayıt altına alınıyorsa ne olacak? Mesela çocuklarımız; yani konuşanların çocukları devlet memuru olmak isterse ne bileyim sümen altı olabilir mi?

Somut örnek vermek gerekirse yüzlercesi var elbette ama mesela Adil Okay dosyası olabilir.

Şimdi bahsedilen konunun geçmişi şöyle:

Karabük Hapishanesinde yatan Kasım Karataş’a Adil Okay’ın 7 yaşındaki kızı Öykü, bir salyangoz resmi göndermiş. (O yaştaki çocuk Paris fotoğrafı gönderecek değil ya...)

Hapishane yönetimi ve bilcümle resmi kurum hemen alarma geçmişti. Çünkü Salyangoz bir simge ve yol haritası olarak hapishaneden kaçmaya teşvik ve yol gösterici her türlü nifak niteliğindeydi.

Dava hemen açılır. Suç nettir: “Cezaevinden Firar Örgütleme.”

Kroki pardon Salyangoz koskocaman tanık olarak sunulur. (Hayvanlar alemi bunları bilse ne yapardı acaba? Konuyu önce Allah’a sonra sayın Yaşar Erdil’e havale ediyorum.) Dava dosyası kabardıkça kabarır. Konu büyük!

Devletin sırrına aklımız yatar mı yatmaz elbette. Hatta bazen avukatların, hakimlerin bile aklı yetmediğine göre bizim nasıl yetsin?

Salyangoz Davasına dönecek olursak;  ilgili mahkeme; “Kovuşturmaya yer olmadığı” kanaatine varmış ve dosyayı kapatmıştır.

Niye açılmıştı ki demeyin, muhtemelen bay Salyangoz konuşturulamamıştı.

Tabii bu mahkemeler kolay açılmadığı gibi kolay da kapatılamıyor. Böyle Jandarma Kriminal bölümünün uzman bilirkişi mühendis grafiker güvenlik güçlerinin konuyu tek tek inceleyerek imzalarını attıkları dosya ile tamamlanıyor ki aynen Adil Okay’ın dosyası da aynı aşamalardan geçmişti.

Davalı durumundaki Adil Okay’ın bu süreçte rüyalarında yeşil çimenlerde papatya tarlaları görmediğini tahmin edebilirsiniz elbette.

Ben haberi alınca Adil Bey adına sevindim ama anlaşılan kendisi halen akıllanmamış!!.

Hâlâ konuşuyor!

“Kamu kaynaklarını neden boşa kullandınız? Beni ve ailemi niye taciz ettiniz?  Avukatım gönüllüydü ama ben şuraya şuraya tam 74.5 lira harcadım. Paramı geri verin ve benden özür dileyin!”

Yani devlet hata yapmaz mı?

Yapar!

İşin doğrusu dünyanın her tarafında, en gelişmiş ülkelerinde dahi yapıyor.

Peki devlet hata yapınca akabinde ne yapıyor?

Püf noktası da burası. Mesela mağdura tazminat ödüyor.

Gelişmiş ülkelerin kriterleri böyle.

Devlet hata yaptı mı, özür dileyip karşılığını ödüyor.

Bundan da hiç gocunmuyor.

Küçük bir hatırlatma daha. ‘Şeriatın kestiği parmak acımaz’ deyimi de hatayı kabul etmeyenlerin ürettiği bir deyim gibi duruyor.

Sağlıcakla kalınız.