Üçüncü bir seçenek yok: Ya sosyalist Türkiye ya da ölümün Türkiye'si!

Çınar Çimen

Blog: Serbest Kürsü

7 Haziran 2015'teki seçimlerde halkımızı boş ve yalandan vaatler ile Türkiye kapitalizmi ve AKP Türkiye'si ile uzlaştırmaya calışan, halkımızın AKP'ye giderek artmakta olan öfkesinin ve bundan dolayı oluşan kitlesel enerjinin halkın örgütlü mücadelesine evrilmesini engelleyip, düzen içi "çözümlere" (aslında çözümsüzlüklere ve kaosa) kanalize eden ve bu bağlamda 7 Haziran seçimlerini "ülkenin AKP'den kurtuluşu" olarak halkımıza pazarlamaya çalışan ve tüm bu üstte sayılanları gerçekleştirmek konusunda maalesef başarıya ulaşmış olan sosyal-demokrat düzen partileri (yani HDP ve CHP) Türkiye'nin bu hale gelmesinde çok önemli ve kilit bir rol oynamışlardır. Oysa ki, çözüm ne sandıkta, ne de bu düzenin başka herhangi bir unsurundadır. Çözüm ve kurtuluş halkımızın Türkiye kapitalizmine ve onun sonucu olan AKP Türkiye'sine karşı düzen dışı ve örgütlü bir mücadelesindedir.

Düzen içi siyasi aktörlere ve partilere hiç bir koşulda güvenilemeyeceğini ve bütün düzen içi siyasi aktörlerin ve partilerin, Türkiye kapitalizminin çıkarları gereğince, AKP Türkiye’sine koltuk değnekliği yaptıklarını son 14 yılda sonsuz kez gördüğümüz gibi, günümüzün referandum sürecinde de görmekteyiz. Geçtiğimiz 14 yıl boyunca bu olguya dair sayısız örneğe şahit olduğumuz için, bu olguya dair daha fazla örnek verme gereğini duymuyorum aslında. Ama yine de yazıma devam etmeden önce, CHP’nin rezil referandum reklamına değinmeden edemeyeceğim: CHP’nin "Düşmez Kalkmaz Bir Allah" adlı referandum şarkısı ve bu şarkı için çekilen video klibi, Türkiye’deki sosyal-demokrat düzen "muhalefetinin" Türkiye’deki ilerici, yurtsever, laik/aydınlanmacı, özgürlükçü, kamucu ve devrimci halk kitlelerini etkisizleştirme, ideolojik olarak çürütme ve AKP’nin ve sermaye sınıfının dinselleşmiş Türkiye modeline entegre etme çabasının son büyük örneklerinden biridir. Bu seçim reklamı, laik siyasete aykırı ve dinsel öğeleri ile, CHP’nin ve diğer sosyal-demokrat düzen partilerinin Türkiye’deki ilerici halk kitlelerini dinselleşmiş AKP Türkiye’si ile uzlaştırma ve bu ilerici kitleleri çürütme çabalarının özeti olarak görülebilir. Bu değindim örnek, Türkiye’deki düzen içi siyasetin emekçi halka, içinde bulunduğumuz referandum sürecinde de, ne kadar çok zarar verdiğinin sadece bir örneğidir. Bu olgunun günümüzdeki referandum sürecinde daha bir çok örneği vardır, ama bu örneklere ben artık daha fazla değinmek istemiyorum. Zira son 14 yıllık dönem bize bu gerçeğe dair istemediğimiz kadar örnek sundu.

Türkiye'de yaşanan ve yaşanmakta olan onca acı, kir ve karanlıktan sonra, AKP Türkiye'sine karşı ve Türkiye kapitalizmine karşı örgütlü, kararlı ve düzen dışı bir mücadele vermek, ülkemizin içinde bulunduğu karanlıkta çürümekten ve ölmekten çok daha kolaydır. Çekinilecek ve kaybedilecek hiç bir şey yoktur bu saatten sonra. 2013'ün Haziran ayında ayağa kalkan ve AKP'yi bu ülkeden yollamasına ramak kalmış olan Türkiye halkının 2013 Haziran'ından bu yana örgütlü ve düzen dışı bir mücadeleden uzak tutulmuş olması ve Türkiye halkının AKP'ye duyduğu öfkenin 2013 Haziran'ından bu yana sürekli düzen içi yollara kanalize edilmiş olması, Türkiye halkına - yani bizlere - çok pahalıya patlamıştır. 2013'ün Haziran'ında gerçekleştirmiş olduğu Haziran Direnişi ile beraber AKP'yi bu ülkeden bütünüyle def etmeye çok yaklaşmış olan Türkiye halkının AKP'ye duyduğu öfke, mücadele azmi ve mücadele enerjisi, başta Türkiye kapitalizminin ve AKP'nin koltuk değnekliğine soyunmuş olan CHP ve HDP olmak üzere, düzenin çeşitli siyasi aktörleri tarafından düzen içine, sandığa, seçim fetişizmine ve bunun gibi başka düzen ile uzlaşmacı yollara kanalize edilmiştir. Bu olgu halkımıza cok pahalıya mal olmuştur.

7 Haziran 2015'ten beri de durum farklı olmamıştır, aksine Türkiye son iki yılda çok daha büyük bir karanlığın içine itilmiştir. Zamanında iki büyük sosyal-demokrat düzen partisinin (yani HDP'nin ve CHP'nin) ve diğer düzen içi aktörlerin iddia ettiklerinin ve halkımıza inandırmak istediklerinin aksine, 7 Haziran 2015 genel seçimleri Türkiye için bir "kurtuluş" olmamıştır. Bunun tam aksine, Türkiye son iki yılda çok daha büyük bir karanlığın ve kirin içine yuvarlanmıştır ve ülkemizin uçurumdan aşağıya yuvarlanmasına ve daha önce hiç tanık olmadığı bir felaketi yaşamasına çok az kalmıştır. 7 Haziran'dan önceki seçim sürecinde Türkiye'nin komünistleri yaptıkları çalışmalarda halkımızı bu konulara dair uyarmışlardır.

Türkiye halkının bu karanlıktan ve felaketten tek kurtuluşu, Türkiye kapitalizmine ve AKP Türkiye'sine karşı örgütlü ve anti-emperyalist/yurtsever, aydınlanmacı/laik, kamucu ve sosyalist devrimci bir eksende vereceği mücadelede yatmaktadır. Başka bir çözüm ve kurtuluş yolu yoktur. Türkiye'deki kapitalist düzen içerisinde herhangi bir kurtuluş yolu bulunmamaktadır. Geçtiğimiz 14 yıl boyunca bütün düzen içi "çözüm" arayışları halkımızı ve ülkemizi her geçen gün daha büyük bir karanlık ile karşı karşıya bırakmıştır. 7 Haziran seçimlerinden günümüze kadar yaşadığımız süreç bu gerçeğin en son örneğidir.

Türkiye halkının, vereceği çetin ve örgütlü mücadelelerin sonunda, sosyalist bir Türkiye'yi, yani eşitliğin ve özgürlüğün Türkiye'sini kurması, günümüzün AKP karanlığında boğulmasından ve bu düzenin bütünüyle yarattığı karanlık ve kan gölünün ortasında çürümesinden ve ölmesinden çok daha kolaydır.

Her gün bombaların patladığı, kimsenin can güvenliğinin kalmadığı, isçilerin her gün iş cinayetleri sonucunda katledildiği, dinci-gerici yobazlığın halkımıza kan kusturduğu ülkemizde, artık hiç birimizin kaybedecek bir şeyi kalmamıştır. Bu düzende ölmek ve çürümek yerine, bu düzenin bütününe karşı örgütlü bir mücadele verip, eşitliğin ve özgürlüğün Türkiye'sini kurmak çok daha kolaydır. Bu bağlamda, Türkiye emekçi halkının proleter karakterde sınıfsal bir zemine dayanan bir mücadele hattında örgütlenmesi ve devrimci bir mücadele vermesi şarttır. Daha önce hiçbir zaman yaşamamış olduğu bir karanlığın içinde olan ve büyük bir felaketin eşiğinde olan Türkiye halkının, isçi sınıfının ve bütün emekçi halkın çıkarlarını baz alan ve bütünüyle kapitalist düzeni yıkma hedefine sahip olan bir örgütlülüğün safında, bu düzene karşı örgütlü bir mücadele vermekten başka bir çaresi yoktur. Bu düzene karşı örgütlü bir mücadele vermekten başka bir çıkış yolu bulunmamaktadır.

İki tane çok somut seçenek var halkımızın önünde: Ya sosyalizm ya da barbarlık! Ya sosyalist bir Türkiye'de kurtuluş ve özgürlük, ya da günümüzün kapitalist Türkiye'sinde çürüme ve ölüm. Üçüncü bir seçenek yok.