Zafere kadar daima

Çeviri: Ali Tuncer

Blog: Serbest Kürsü

Her ne kadar, umut ışığını hep taşımış olmamıza rağmen, bir sabah kalktığımızda komşumuzun bize her zamankinden farklı bakacağını tahmin etmemiştik. Bu adaya koyduğu ambargo ile büyük bir ekonomik ve insani hasar veren ,dünya devi ülkenin başkanının, Küba'ya karşı 50 senedir yürütülen politikanın yanlış olduğunu dünyanın gözü önünde kabul etmesi ve ikili ilişkilere yeniden başlamayı teklif etmesi tarihi bir gelişmedir.

Çoğu Kübalı gibi bu gelişme beni de çok şaşırttı. Üstelik ABD'de tutsak 3 kahraman Kübalının serbest bırakılması büyük bir sevinç yarattı. Raul ve Obama açıklamalarında yeni bir diyalog sürecinin başlayacağını söylediler. Bu yeni dönemde ABD tarafından hiçbir yaptırım olmayacağı ve Küba devrimi ilkelerininin tartışma konusu bile olamayacağı konuşuluyor. Kuşkusuz bu gelişme Küba halkı için, devrim hanesine yazılan yeni bir zaferdir.

Peki ABD yıllar sonra neden böyle bir adım attı? Çünkü yıllardır uyguladığı kirli politikanın iflasını gördü ve çözümün Küba ile ikili ilişkilerin düzeltilmesinde olduğunu anladı. Bütün hayatımız boyunca, ABD´nin yaptırımlarına karşı dik durduk. Dik duruyoruz. Ve Küba Devrim ilkelerinden taviz vermemenin kararlılığıyla, kapitalist düzene bundan sonra da boyun eğmeyeceğiz.

ABD'nin bu kararına, aynı zamanda tüm Latin Amerika'nın birlik olması neden olmuştır. Artık Latin Amerika, eskiden olduğu gibi ABD'nin arka bahçesi olmaktan çıkmış ve korku dönemini çoktan sona erdirmiştir. Latin Amerika halklarının uyanışı, Küba devriminin verdiği cesaretle bütün kıtaya yayılmaktadır.

Bu gelişme çok önemli olmakla beraber, artık tüm sorunların aşıldığı ve bundan sonra ikili ilişkilerin mükemmel olacağı anlamına gelmez. Küba'ya uygulanan ambargo, ve Guantanamo üssü ABD işgalini devam ettirmektedir. Son gelişmelerden, ne Obama´nın yeni bir nobel barış ödülü hakettiği ne de ABD'nin artık iyi bir devlet olduğu sonucunu da çıkaramayız.

ABD'ye bu kararı almaya iten nedenleri çok iyi analiz etmek gerekiyor. Özellikle ABD'li şirketlerin ülkelerinin politikalarından dolayı her geçen gün Latin Amerika´dan uzaklaşmak zorunda kaldığı, kapıların kendilerine kapandığı ve ticaret ilişkilerinde rakiplerinden geride kaldığı gerçeği de var. Güney Amerika, büyük bir vatan olarak Küba'ya desteğini arttırdı. Artık 90'lı yıllarda olduğu gibi ABD kuklası hükümetler yok. Latin Amerika, Küba'sız olunmayacağını gördü ve ambargocu ABD karşısında her zamankinden fazla Küba'nın yanında konumlandı.

ABD'ye göç etmiş bir milyondan fazla Kübalı da dahil, hemşehrilerimin büyük çoğunluğu, 1961'de kopan ilişkilerin yeniden başlayacak olmasını büyük bir sevinçle karşıladı. Küba'yı terk edip ABD'ye göç eden ve oradan Küba'ya karşı savaş açmış olan Kübalı kuşağın çocukları ve torunları artık sorunların bizzat Kübalılar tarafından Küba'da konuşulup çözülmesi gerektiğini ve başka yerlerde çözüm aramanın doğru olmadığını dile getiriyorlar. ABD'ye göç eden Kübalılar ile ada halkı arasındaki görüş ayrılıkları, bizzat ABD politikası ve oradaki mafya gruplarının eliyle büyümektedir. Ayrıca ABD'deki Kübalıların büyük bir çoğunluğu ideolojik değil, ekonomik nedenlerden dolayı göç etmişlerdir.

Bugün önemli olan şey, eşit şartlarla diyalog başlatmaktır. Küba'nın dostu olduğunu veya solu temsil ettiğini söyleyen bazı çevreler, şimdi sosyalizmin sona erdiğini, ya da Venezuela'ya sırtımızı döneceğimizi öngörebilirler. Ama durum sandıkları gibi değil. Biz sadece 50 sene önce olduğu gibi ambargonun kalkmasını isteyeceğiz. Bu fikirde olanlara, devrimden sonra bizzat Fidel'in ABD ile ikili ilişkilerin düzeltilmesi için adım attığını hatta Che'nin bir konuşmasında ikili ilişkilerin düzelmesinin önemini anlattığını hatırlatmakta yarar var. Devrim ilkelerimiz pazarlık konusu olmadıktan sonra, ekonomik açıdan baktığımızda ikili ilişkilerin iyileştirilmesinde kuşkusuz fayda vardır.

Kapitalizme batmış bir Küba hayal eden sağ görüşlü çevreler de var. Bu konuda konuşmaya bile gerek yok. Yarım yüzyıldır olduğu gibi, devrimin başından beri Küba halkı ayakta durmaya devam edecektir. Hatırlasanıza, Sovyetlerin dağılmasından sonra, sağ kesim, Küba Devrimi'ne 72 saatlik ömür biçmişlerdi. Yıllar geçti ve işte burdayız.

Sosyalizmin kazandığı bu yeni zafer bizi mutlu etmesine rağmen, gelecekte bizi zor zamanlar bekleyebilir. Kafamızda cevaplanmayı bekleyen binbir soru olabilir. Ama tüm riskleri göze alarak, 1959 da olduğu gibi, hata yapmaktan veya zamanın getirebileceklerinden korkmamalıyız. Abd imparatorluğu devam ediyor oldukça, tabiki herşeyin toz pembe olmayacağını da biliyoruz.

Malesef son zamanlarda ülkemizde örneklerini görmeye başladığımız, kapitalist düzenin empoze etmek isteyeceği yaşam şekline karşı her zamankinden daha fazla dikkat etmeliyiz. Mücadelemiz elbette kolay olmayacak ama koşullar ne kadar zor olursa olsun, hedefimizden sapmamak için çok çalışacağız. Küba´da sıkça dediğimiz gibi, korkulara karşı bağışıklık kazanmış bir milet olduk. Sovyetlerin çöküşünden sonra, ABD'nin fırsat bu fırsat deyip, üzerimizdeki ambargoyu ağırlaştırdığını, ve yıkıcı politikaları ile 90´li yıllarda devrime en agor darbeleri vermek istediği günleri hatırlayalım. Gün ve gün, ABD´nin yıkıcı politiklarına karşı tüm Küba´lılar 10 sene süresince direnmiş ve zorlu dönemi atlatmıştık. Gücümüzü Küba Devrimi'ne olan inancımızdan almıştık ve almaya devam edeceğiz.

Nice zaferlere..

Kaloian Santos Cabrera
Kübalı fotomuhabir
Juventud Rebelde, Arjantin muhabiri