Başarısız bir reklam hikayesi: Levent Gültekin

Çağlar Ezikoğlu

Blog: Serbest Kürsü

Yabancılar PR çalışması da der buna, ederinde var olmayan bir ürünü muhteşemmiş gibi gösterip tüketiciye satma sanatı bir nevi. Son aylarda muhalif medyada yıldızı parlatılan bir isim, Levent Gültekin’in hikayesi aslında yurtdışından dillerimize pelesenk olmuş o PR çalışmasının basit bir örneği ama en başarısız ve vasıfsızından. Öncelikle kendisini tanımakta fayda var; kendisini tanımlarken daha doğrusu ‘ben bu işlere girmeden önce de medyanın içinde üst düzey yöneticiydim’ övgüsünü kendisine yaptığı gibi, 90’lı yıllarda Yeni Şafak gazetesinin çeşitli kademelerinde yöneticilik yapar Levent Bey. 28 Şubat dönemin mağdur olan her İslamcı gibi Yeni Şafak gazetesine yapılan baskıların mağduriyetini yaşayan Levent Bey 2000 yılında ise, Tayyip Erdoğan sevdalısı ama şu anda hür yandaş olarak Reisseverler tarafından aforoz edilen Hakan Albayrak ile Yeni Şafak’tan ayrılıp yeni mecralara yelken açar. 2002’de AKP’nin iktidara gelişi ve 2007’den sonra gücünü arttırarak 28 Şubat dönemi İslamcılarına yeni bir merkez medya oluşturma şansını tanıması elbet Levent Bey’in de hoşuna gidecekti. Kendi tabiri ile hiçbir zaman ‘köşe yazarı olma iddiası’ olmayan Levent Bey, dönemin internet haberciliği sitelerinden birisi olan internethaber.com ve gazeteciler.com sitesinde ‘Cenk Açık’ müstear adıyla yazılar kaleme almaya başlar. Bahse konu sitelerin sahipleri ise Erdoğan’a 13 yıldır bağlılıklarını hiç eksik etmemiş Hadi ve Süleyman Özışık kardeşlerdir.

İki düşmandan iki dosta
Bahse konu sitelerde yazılarına başlayan Levent Bey için özellikle 2010 ve sonrası dönemde iki hedef üzerine yoğunlaştığı açıktır. Medya kulisleri üzerine yazılar yazan Levent Bey, neredeyse her iki yazısından birisinde Aydın Doğan medyasına kinini kusmakta beis görmüyordu. 28 Şubat sürecinden kalan intikam hissi mi, yoksa o dönemde Erdoğan ile kartel medya sahipleri arasında ilk nüvelerini gösteren çatışmadan nemalanmak mı yorum sizlere kalmış elbet. Lakin Levent Bey’in dilinin nasıl saldırgan olduğunu şu sözlerden anlamak güç olmaz herhalde: … “Hatta, Doğan grubunun cezalardan sonra takındığı tutuma bakılırsa Aydın Doğan ve ailesinin kendisi bile bu muameleyi hak etmediklerine inanmıyorlar. Çünkü yıllardır muhalefet adı altında bu ülkede ne kadar gayri ahlaki, ne kadar pespaye işlere imza attıklarını en iyi kendileri biliyorlar”[1] . Şubat 2011’de bunları kaleme alan Levent Bey, bu dönemde basın özgürlüğüne yönelik ihlallerden ve baskılardan muazzam derecede zevk almakta ve bu baskılar sayesinde özellikle İslamcı cenahın yeni bir medya oluşturmasını istiyor. Ve aslında bu isteğin temelinde liberaller ile AKP arasındaki ittifakında artık bozulması gerektiği kanısı var. Bunu da şu sözlerle anlatıyor Levent Bey; … “Doğrusu ortada ciddi anlamda bir AK Parti- Liberal çatışması olduğunu düşünenlerden değilim. Liberal bazı arkadaşlar iktidar sayesinde sürdükleri saltanatın verdiği sarhoşlukla sağa sola çaka satıyorlar, hepsi bu. İstiyorlar ki Başbakan Erdoğan her daim onlar gibi düşünsün. He zaman onların istediklerini yapsın. Fakat siyasetçinin de bir tabanı var, dolayısıyla işler öyle liberallerin istediği gibi olmuyor”[2].

Heyhat, geldiğimiz günlerde Levent Bey liberal bazı arkadaşlar ile hangi noktaya geldi? Ona geçmeden Levent Bey’in ikinci düşmanına bakalım. Bu dönemlerde Gülen Cemaati’nden de rahatsızdı Levent Bey, zira ona göre Gülen Cemaati ve onun medyası Erdoğan ve AKP’nin içine sızmış tehlikeli bir oluşumdu. Tabi bu görüş ne kadar ileriyi gören bir öngörü, ne kadar İslamcı medyada yer bulamama kaygısından ötürü bir hislenme onu da okuyucuların takdirine bırakmak gerek. Lakin kendisinin uzman olduğunu iddia ettiği medya kulislerinde başta ilk göz ağrısı Yeni Şafak olmak üzere ‘yandaş’ medyada iş bulamamasından ötürü bir kızgınlık duyduğu da sıklıkla dillendirilmişti. Bu bağlamda özellikle 2012’den sonra Levent Bey yavaş yavaş dümenini kırmaya ve birdenbire AKP’ye yönelik eleştirilerini dillendirmeye başlar. Bu eleştiriler ne ilginçtir ki, AKP-Cemaat kavgası ile daha da artacaktır. Bahse konu iki düşmanın Levent Bey’in nasıl iki dostuna dönüştüğünü de ibretle izlemeye devam ettik. Tabi bu süre zarfında kendi mahallesinden hiçbir zaman ayrılmadı Levent Bey. Çiğ bir şekilde Erdoğan sever bir yayın sürdüren Özışık’ların sitelerinde yazılarına devam etmesi kuvvetle muhtemel olası bir güç değişikliğinde pozisyonunu kaybetmeme isteğinden ibaretti. Fakat ne olduysa 7 Haziran seçimleri sonrası Levent Bey dümeni 180 derece kırmaya karar verdi. Özışık’ların sitelerinden ayrılma kararı alan Levent Bey, birden bire Aydın Doğan’ın televizyonlarında akşam programlarında boy göstermeye veya Gülen Cemaati kanallarında program yapmaya başlamıştı. Bu esnada da geçmişte acımasızca karaladığı liberal ‘bazı’ arkadaşların yazdığı internet portalı olan Diken’de yazmaya başladı. Daha önceki hiçbir yazısında hatırlamadığı Kürt kimliğini ve Kars’ı hatırlamaya başladı Levent Bey 7 Haziran öncesi. HDP’ye yönelik muazzam övgüler ile birlikte Erdoğan karşıtı söylemin şiddetini arttırıyor, Cihangir semalarında yıldızı parlayan yeni bir star muamelesi görüyordu.

Gemi ne tarafa çekiyor Levent?
Her fırsatta tarafsız olması ile övünen Levent Bey bu tarafsızlığından ötürü sürekli baskı gördüğünü söylese de, herhalde bu baskı yüzünden geçmişte çok sert yerdiği Doğan medyasında sabah akşam yer almamış olsa gerek. 7 Haziran sonrasındaki ortam ve AKP’nin devrilme ihtimali ile Levent Bey daha da bir coşmuş ve çizgisini hararetle daha da ileri taşımıştı. Doğan Yayın’dan çıkardığı ‘Şatafatlı Mağlubiyet’ kitabı en çok satanlar raflarını süslüyor, İslamcıların gerçek yüzünü anlatan kahraman şeklinde adlandırılmak çok hoşuna gidiyordu Levent Bey’in. Sonra ne mi oldu? 1 Kasım seçimlerinde AKP’nin aldığı %49 Levent Bey’i perişan etti. Bir süre sürdürdüğü sessizlikten sonra yeni bir rota arıyordu kendisine. Çünkü bu %49 Doğan medyasının AKP ile tekrar barışmasına yol açacak ve kendisinin ekranlardan uzak kalmasına yol açacaktı. Hiçbir programa çağrılmayan Levent Bey önce sövüp sonra ortaklık ettiği liberaller arasında bile artık ismi anılmaz hale gelecekti. İşte burada kıvrak pragmatist aklıyla yeni hamlesini yapmaya başladı Levent Bey. 7 Haziran sonrası PKK’nın ateşkesi bozması ve çatışmaların hızlanması sürecinde PKK’ya ve HDP’ye toz kondurmayan Levent Bey, şimdi birdenbire aklına açılan hendekleri getirdi ve tipik bir sağcı/İslamcı söylemle HDP eleştirisine başladı. Aynı zamanda yine merkez medya ve bazı liberallerde ‘Erdoğan’ı kabullenme’ safhasına da geçmeye başlayan Levent Bey şimdilerde o sivri dilini yumuşatıp tekrar özlediği ekranlara çıkmaya ve popülaritesini kazanmaya çalışıyor.

İşte gördüğünüz PR çalışması, bir İslamcının merkez medyaya eklemlenme sürecinde yaşadığı git-gel’ler ve çıkar ilişkilerinden dolayı izlediği değişik rotaları anlatıyor bizlere. Belki de ‘ikinci Ahmet Hakan’ olma hayali tam olarak gerçekleşmedi Levent Bey için, fakat AKP’nin 1 Kasım galibiyetinden sonra ‘dönen’ Ahmet Hakan ve türevlerinin izlediği yolu takip ettiği bir gerçek Levent Bey’in. Bakalım kendisi gelecekte hangi düşmanını dost, hangi dostunu düşman olarak görecek ve yazdıklarını/söylediklerini buna göre şekillendirecek? Ama her ne olursa olsun, kendisinin serüveni başarısız bir reklam hikayesinin öznesi olmaktan kurtulmayacaktır.


[1] http://www.gazeteciler.com/levent-gultekin/oda-tv-meselesine-bir-de-burd...
[2] http://www.gazeteciler.com/levent-gultekin/ak-parti-liberal-kavgasinin-a...