Edirne’de bir liberalin profili: Tuna Bekleviç

Burak Ay

Blog: Serbest Kürsü

"Güçlü Türkiye-Daha Fazla Özgürlük, Daha Fazla Demokrasi" kitabıyla bir kez daha ortaya atıverdi kendini. Bize de yazmak farz oldu haliyle…

İlk basımı 25 bin olan ve Edirne’de kapı kapı, dükkan dükkan ücretsiz dağıtılan kitabını, elime geçtiği günün akşamında bir saat içerisinde tükettim. Vakti bol, yapacak daha değerli şeyi olmayanlara tavsiye ederim kitabı öncelikle. Gençlere başarılı bir idol olarak pazarlanan bu ismi daha yakından tanıyabilirsiniz.

Kitabı, bitirdiğimde ise kapak resmi olan ağzı kulaklarında Bekleviç’in profiline bakarak düşündüm ve üzüldüm… Üzüldüm çünkü 14 yıllık bir siyasi yaşanmışlığın hayal kırıklıklarını gördüm. Liberalizmin bu topraklarda tutmayışının acı öyküsü olarak değerlendirdim.

Genç Tuna, ‘başarılı’dır eğitiminde ve ilk  projesi olan Ekonomistler Platformunu kurar.Kısa zamanda bünyesine Türkiye siyasetinin bilindik yüzlerini de katarak binlerce üyeye ulaşır.’Başarı’lı Tuna, buradan aldığı cesaretle olsa gerek, Güçlü Türkiye Partisi’ni kurar. Dillerinde tek bir slogan vardır; ‘’Daha Fazla Özgürlük, Daha Fazla Demokrasi’’… Yıl 2006.

Gençliğe inanır ‘’başarı’’lı Tuna, bu memleketin gençliğine bakarak partiyi dizayn eder.Bu yıllarda yaşanan siyasi gelişmelerde tutumu bellidir; ‘’Darbeciler Yargılansın’’, ‘’Yetmez ama Evet’’ vs. vs…

Lakin büyük umutlarla çıkılan yol istedikleri gibi gitmez. Türkiye siyaseti istedikleri gibi giderken partinin dağılmasını(belki de hiç var olamamasını) ‘’örgütçülüğü’’ bilmemesine bağlar. Başarılıdır, başarılı olmasına, gençlikte yanındadır ama örgütçülüğü bilmemektedir genç liberalimiz…

Zaten 2010 Referandumunda ‘’özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü, gençlik’’ diye çıktıkları yolda AKP’nin saflarında kaybolmuş olarak bulurlar kendilerini…

AKP diktatörlüğü sokakta kendini hissetirdiği yıllar, Tuna’nın sloganlarından vazgeçtiği anlamına gelmez, sadece ölçek küçültür ve kendini Edirne’ de bulur. 2011 Genel seçimlerinde AKP Edirne 2. sıra milletvekili adayı olur ve tabiî ki seçilemez… Mehmet Müezzinoğlu’nun seçilmesi kendisinde bir kırgınlık yaratmaz çünkü kendi deyimiyle, seçim sürecinde bir siyasi dehayla çalışmış olup eksik olduğu örgütçülük konusunuda öğrenmiş olur. Ve Egemen Bağış’ın da danışmanı olmuş olarak bulur kendini.

Ve ‘’Gezi Parkı’’ bir turnusol kağıdı ise siyasetimizde, turnusol kağıdını tutmaya hiç gerek yok Bekleviç’in üzerine, kendi anlatır kitabında dobra dobra…

Kalkar gider Gezi Parkı’na ve özgürlük, demokrasi diye liberalimiz; ‘devlet’in olmamasından ürker Taksim ve civarında. Devletin sıcak kollarını hissetmek ister ama gördüğü tek şey uyuşturucu ve alkoldür. Bu şekilde de Twitter’a yazar yazmasına ama bugün pişmandır yazdığına. Yazdıkları için özür diler ilk üç gün ben de destekledim der çıkar işin içinden, her devrin adamı olmaya çalışan ama bir türlü istediği sonucu alamayan genç siyasetçimiz.

Ve son yerel seçimler… Edirne AKP Belediye Başkanlığı aday adaylığında kalır. Sağlık Bakanı Müezzinoğlu’nun danışmanlığıyla idare etmeye çalışır. Memleketimin güzide liberalleri pişmanlık ve kandırıldık açıklamalarını sıraya girmiş bir şekilde açıklarken o devam eder yoluna ama içinde hep bir dert. Hak ettiği yer de olamamak…

Bugün, 14 yılını doldurğu siyasi hayatını kah kitap çıkarıp ücretsiz dağıtarak, kah ne idiğü belirsiz ‘’Edirne Gönüllüleri’’ adıyla bir şeyler yapmaktadır kendince.

Bizim içinse bir siyasi meczuptur Edirne’de Soros’un çocuğu…