İlkadım CHP'den hayırlı işler...

Belma Nur Kartal

Blog: Serbest Kürsü

Yerel bir haber sitesine düşen bu başlığı görünce aklıma ilk referandum geldi. Bu hayırlı işin "Yok, öyle değil, olmaz" anlamına gelen hayır'la bir ilgisi olmadığına ise haberin içeriğini okuyunca tanık oldum. Birkaç siteye daha baktım; "CHP bunu ilk kez yapıyor", "CHP'den Samsun'da bir ilk; iftar çadırı kuruyor!" manşetleri almış başını yürümüş.

"CHP'den hayırlı bir iş" haberine, "Hayırlı işler..." deyip geçecek değiliz. Tarikatları, gerici vakıfları, sübyan mektepleri, IŞİD örgütlenmesi, imam hatipleştirmeler, Fethullahçısından Süleymancısına, İsmailağa'sına dek Cemaatleri, Kutlu Doğum haftaları ve 15 yıldır bütün seçimlerde en güçlü çıktığı kent olarak AKP'siyle tam boy yobazlığın, gericiliğin, işsizliğin, uyuşturucunun ve şiddetin teslim aldığı Samsun'da karanlıkları aydınlatmak için ne yapmalısınız/ne yapmalıyız?

Kurtuluş, iftar sofralarında değil, bu sorunun yanıtındadır. Aydınlanmadan yana iseniz ve bu kentte siyaset yapıyorsanız, kente çöreklenen gericilikle mücadele gibi de bir derdiniz/derdimiz varsa ne yapmamalısınız, ne yapmamalıyız? Bu soruların yanıtını hep birlikte aramak; aydınlanmacı, ilerici, bilimin ve aklın ışığından başka hiçbir şeyde medet aramayan tüm dostlarıma ve kendime sorumluluğum, borcum, dostluğumdur.

Samsun-İlkadım ilçesi, adını Mustafa Kemal'in Samsun'a ayak bastığı ilk adımdan almıştı, o adımın izlerini silmek için yıllardır iş başında olanlar, Samsun'u teslim almak için organize işler yaptılar. Ne yaptılar? Fethullahçıların Zaman gazetesi masasında olmayan, Cemaatle arası iyi olmayan, bu kentte iş yapamadı. Bu işleri beceremeyip tefecinin eline düşen onlarca küçük esnaf ya intihar etti, ya da kepenk kapattı. Cemaat ve tarikatlarıyla okullara, hastanelere, tüm kurumlara girdiler; boyun eğdirebildikleri herkesin üzerinden maddi-manevi rant elde edip kadrolaştılar. Din ve ticaret Samsun'da böyle semirdi.

Yoksullaştırdılar bu kenti, kamunun elindeki onlarca işletme özelleştirildi, yok pahasına satıldı. Binlerce kentliyi işsizlik ve açlıkla terbiye edip onurlarını satın almaya kalktılar. Köylerin hali zaten malumun ilanı; tarımı çökertilmiş, sürekli göç veren köylerimizde, kalanları da üretemez hale getirip iktidarlarına muhtaç ettiler. Üretimden tamamen koparılan, kredi-kooperatif borçları altında ezilen çiftçiler, emekçiler, elini kolunu cambazlara kaptıranlar... Çığ gibi büyüyen varoş mahallelerin bir dilim ekmeğe ve insanca yaşamaya muhtaç bırakılmış sakinleri...

Cumhuriyet tarihinde görülmemiş Ramazan çadırları furyası da böyle başladı. Yıkmayı kafaya koydukları Cumhuriyetin, Cumhuriyet Meydanı'nda kurdular devasa Ramazan çadırlarını... Biz komünistler, o günden bu yana bu kentte haykırıyoruz: "Dini siyasete alet eden bezirganlardır bunlar!.." Din bir kutsalsa, o kutsalla iş yapan devlet de, siyasi parti de insanların dini duygularını sömürerek din tacirliği yapar.

Biz komünistler, her birey herhangi bir dine inanmakta ya da inanmamakta özgürdür, fakat devletin ya da siyasi bir partinin dinle hiçbir ilgisi olmamalıdır, deriz. Devlet dini cemaatleri beslememeli, deriz. Resmi belgelerde yurttaşın hangi mezhepten olduğunun belirtilmesine son verilmelidir, deriz. Devletin dini olmaz, dinle devlet işleri birbirinden ayrılmalı, deriz.

Dinsel inancı olan-olmayan tüm emekçilerin, gerçek düşmanı olan büyük sermaye sınıfına ve bu sınıfla işbirliği yapan emperyalizme karşı örgütlü mücadelesini önemseriz. Sermayedarlar ve emperyalistlerin elinde dinin nasıl kullanışlı bir araç olduğuna yüzyıllardır tanığız.

"Din, bütün yaşamı boyunca çalışan ve yokluk çekenlere, bu dünyada azla yetinmeyi, kısmete boyun eğmeyi, sabırlı olmayı ve öteki dünyada bir cennet umudunu sürdürmeyi öğretir. Oysa yine din, başkalarının emeğinin sırtından geçinenlere bu dünyada hayırseverlik yapmayı öğreterek, sömürücü varlıklarının ceremesini pek ucuza ödemek kolaylığını gösterir ve cennette de rahat yaşamaları için ehven fiyatlı bilet satmaya bakar. Böylelikle din, halkı uyutmak için afyon niteliğindedir."

Söze "İlkadım" diyerek başlamıştık. 1919'un Mayısında bu topraklara ilk adımını atan Mustafa Kemal'le devam edelim. Din ve siyasetle bu sözler ona aitti:

"Bizi yanlış yola sevk eden soysuzlar, bilirsiniz ki çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz. Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden fenalıklar hep din örtüsü altındaki küfür ve kötülükten gelmiştir."

"Din gibi temiz bir duygu, politika gibi kirli oyunlara alet edilemez. Din ait olduğu yerde, temiz vicdan sahnesinde yaşanmalıdır. Yüzyıllardır olduğu gibi, bugün de milletlerin bilgisizliğinden ve bağnazlığından yararlanarak binbir türlü siyasî ve kişisel çıkar sağlamak için dini âlet ve araç olarak kullananların varlığı, bizi bu konuda söz söylemekten ne yazık ki henüz uzak bulundurmuyor." (Nutuk II, s. 708)

Cumhuriyetin aydınlanmadan yana tüm değerlerini yıkanların, dini siyasete alet edenlerin iktidarındayız. Muhafazakarlık ve ilericilik arasındaki denge değişti. Temelde var olanı muhafaza etmeyi ve tevekkülü telkin eden gericilik, Türkiye’de geniş kesimleri eline geçirdi.

Solun yok edildiği, solun Türkiye’de yeşerttiği ve topluma mal ettiği değerlerin erozyona uğradığı koşullar, Türkiye’deki burjuva aydınlanmasının yetersizliğiyle birleşince ortaya çıkan toplumsal çürüme, dinci gericiliğin yaygınlaşması için çok uygun olanaklar sağladı. AKP Türkiye’yi teslim almış, sol ise AKP’yi geriletip durduramamıştır.

Mücadele çok yönlü... Kurtuluşun yolu bugün, emperyalizmin ve büyük patronların çıkarlarına hizmet edecek şekilde bir din devleti kurmak için dayatılan başkanlığı ve sistem değişikliğini meşrulaştırırcasına daha referandumun kırkı bile çıkmadan "Adayımız kim olsun?" tartışmalarına boğularak AKP'nin ekmeğine yağ sürmekten değil, mücadeleden, emekçi halkı kendi iktidarını kurması için örgütlemekten, halka kendi gücüne inanma iradesini kazandırmaktan ve diğerlerinin yaptığı ne varsa yapmamaktan geçiyor.

AKP onlara benzeyerek, aynı "hayırlı iş"leri yaparak geriletilemez, durdurulamaz. Muhafazakar mahallelerden "hayırlı" işlerle "sol" ve "aydınlık yarınlar" adına bir sonuç çıkmayacağına, aslı varken sahtesine kimsenin rağbet etmeyeceğine defalarca tanık olduk. Çürüdüğü, çürütüldüğü için esir alınan bir topluma aynı çürümüşlükle gidemezsiniz. Dinle siyaset yapanları "Biz de dindarız" mesajlı işler yaparak saf dışı bırakamazsınız. Ancak ve ancak, onun beslendiği gericilik değirmenine siz de su taşımış olursunuz. Dolayısıyla AKP bugünlere tek başına gelmedi. Bu konuda dün verdiğiniz her taviz, "Ben daha çok dindarım" mesajlı attığınız her adım, AKP gericiliğini ve dinci yobazlığı besledi, büyüttü. Bugün de beslemeye, büyütmeye, meşrulaştırmaya devam ediyor.

Tam da bu nedenle, örneğin geçen yıl Samsun'da 10 Kasım'da "Atatürk'ün ruhuna mevlit okutan" İlkadım CHP İlçe Başkanlığının yaptığı bu işin kimin / hangi güçlerin işine yaradığına bakarız biz.

İlkadım Belediyesi, Kadir gecesinde binlerce Samsunluyu “Seccadeni Al da Gel” programıyla Cumhuriyet Meydanına çağırırken, bu din tacirliğini teşhir ederiz. Ama, aynı Cumhuriyet Meydanında 2015'teki Ramazanda İlkadım CHP Kadın Kolları, İl Başkanlığı, Atakum- Terme İlçe başkanları ve milletvekillerinin hep birlikte yere diz çöküp abdestli antikapitalist İhsan Eliaçık'tan devşirme "Yeryüzü Sofraları"nda da saf tutmayız.

O sofrada iftar açıp ardından basına, "CHP'nin dindarlığını sorgulayanlara verilecek en iyi mesajımız budur işte." diyenleri alkışlamayız. 2000 Diyarbakırlıyla alternatif Cuma namazı kıldıran HDP de, alternatif iftar sofraları açan CHP de, eline Kuran alıp miting miting gezen Erdoğan'la MHP de dindarsa ve hiçbiri de dini dilinden düşürmüyorsa bu halka öz hakiki din bezirganlarını nasıl anlatacaksınız? İftarın alternatifi, namazın sivili, dini şovun muhalifi olmaz.

Gelelim bu Ramazan'a... Bu yıl da Ramazan'da Dünya ve Türkiye Kur'an Okuma Birincileri İlkadım'da olacakmış. Dini sohbetler, kaside ve ilahi programları yapılacakmış. Türkiye'nin bütün imam hatipleri Samsun'un 22 camisinde Kuran okuyacakmış. Komşu iftarlarıyla 3-4 mahallenin sakinleri bir araya gelip iftar sofrasında buluşacakmış. İlkadım Belediyesinde işler böyle...

İlkadım CHP ne yapıyor peki? Çadır kuruyor! Bir ilki gerçekleştiriyor Samsun tarihinde... İlkadım İlyasköy Mahallesi'nde günde 800 kişiden Ramazan ayı boyunca 24 bin kişiye iftar yemeği için çadır kurduklarını açıklıyorlar. AKP bunu yıllardır neden yapıyor, çok iyi biliyoruz. Peki siz neden yapıyorsunuz? "Senenin bir ayı İlkadım halkının karnını doyurup 11 ayı aç ve yoksul bırakan AKP'nin gerici zihniyetini reddediyoruz. Asıl oruç, kul hakkı yememektir, o da 12 ay tutulur." deseniz örneğin, İlkadım halkı ne düşünür?

Eğer gerçekten samimi bir şekilde inanarak yapıyorsanız, yani gerçekten dindarsanız, yaptığınız işin inandığınız dinde de yeri yok. Hangi kitapta yazıyor yaptığı ibadeti göstermek, sergilemek, siyasi bir şova dönüştürmek?

Üstelik bu devasa "hizmet"in finansörü kim? Bu deve yükü paranın kaynağı nereden geliyor? İlkadım CHP'nin genç başkanı anlatıyor: "İstanbul Beşiktaş Belediye Başkanımız Av. Murat Hazinedar, 6 ilde iftar çadırı kurma kararı alınca biz de Samsun İlkadım İlçe Başkanlığı olarak talepte bulunduk." Bu hayırlı iş'in parası Hazinedar'ın cebinden mi, yoksa adını bilmediğimiz Hazinedar'la bağlantılı başka finansörlerin cebinden mi çıkıyor? CHP'nin İlkadım'da attığı bu adımın yanlışlığı, daha finansörün kendisinde başlıyor. İşçi düşmanı ve gericilikle ilgili sicili epey kabarık bir para babasının cukkasıyla açılan oruçtan hayır gelir mi?

Altı ilde kurulan devasa Ramazan çadırlarını finanse edecek kadar zengin, memleketin sayılı zenginlerinden olacağı soy adından belli olan Av. Murat Hazinedar, Cumhuriyet Halk Fırkası’nı Ordu'da kuran Hazinedarzade Mustafa Bey’in torunlarındanmış.

İnternete "Murat Hazinedar" ya da "Beşiktaş Belediyesi" yazmanız, bu kişiyle ilgili basına yansıyan onlarca olumsuz habere ulaşmanız için yeterli... İşte basında yazılıp çizilenler:

30 Mart 2014'te Beşiktaş Belediye Başkanı olan Murat Hazinedar, bir yıl gibi kısa sürede servetine servet kattı. Başkanlık öncesi iki gayrimenkulü olan Hazinedar, yaklaşık 5 milyon dolarlık Boğaz manzaralı bir villa ile 4-5 milyon lira değerinde bir arsanın da sahibi oldu, arsanın değerini katlamak için Beşiktaş Belediyesinden imar izni verdi. Daha birinci yılını doldurmadan piyasa değeri 10 milyon civarında iki gayrimenkulü nasıl aldığı sorulunca "Ben zaten çok zengindim" dedi.

Hazinedar, Mustafa Sarıgül'ün İBB başkan adaylığını kabul ederken kendi adaylarını yerleştirmeyi dayattığı 5 İstanbul ilçesinden Beşiktaş'ı verdiği avukatıdır. CHP, bütün siyasi ömrü ANAP’ta geçmiş, Mesut Yılmaz’ın “tezgah”ında pişmiş, ANAP batınca soluğu CHP’de almış, Sarıgül’ün bütün “iş”lerinin takipçisi Hazinedar'ı, Sarıgül dayattığı için Beşiktaş Belediye Başkanlığına aday gösterdi.

CHP genel merkezince evrakta sahtecilikten görevden alınan Uğur Gedik için “O benim onursal başkanımdır” diyen Hazinedar, 17 Aralık’ta rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda gözaltına alınanlardan H. Avni Sipahi’nin avukatlığını yapan, o davada Sipahi adına işlemler yürüten kişidir. Sipahi şu anda Beşiktaş Belediye Başkan Yardımcısıdır. Hani Erdoğan "Eyy Hollanda" dediğinde, çiftliğindeki Hollanda cinsi ineklerden birini keseceğini söyleyen, "Çok da güzel süt veriyordu, bundan sonra kime süt verecekse versin. Allah onları bildiği gibi yapsın" diyen kişilik...

Büyükşehir Meclis grubuna girenlerden eski Emniyet Müdürü Affan Keçeci'nin Sarıgül ekibinin başı olduğu, koruma-kollama işleri sorumlusu olduğu, 17 Aralık yolsuzluğuna adı karışan bakanlardan Erdoğan Bayraktar ve oğluyla birlikte iş yapan Sipahi'nin inşaat sahibi işadamlarının Bayraktar'la görüşmesini sağladığı, suç örgütü liderliğiyle suçlandığı, kendisini "Ticaret yapmak suç değildir" diyerek savunduğu basına yansımıştı. İstanbul’daki “imar” ve “plan” işlerinin baş organizatörü Sipahi, mutlaka Büyükşehir Meclisinde yer almalıydı. ANAP ve TDH eskilerine Beşiktaş böyle peşkeş çekildi. Sarıgül'ün genel merkeze dayatmasıyla Hazinedar'ın yıldızı parlatıldı, çünkü kazanması kesin gözüyle bakılan en zengin ve sağcı aday oydu. Böylece, Beşiktaş’ta CHP’ye oy verenler, aslında bir sağcıya oy vermiş oldu, hem de genel merkez kararıyla...

Bir imam hatip lisesi yaptırıp adını “Kemal Kılıçdaroğlu İmam Hatip Lisesi”, bir de Cemevi yaptırıp adını “Recep Tayyip Erdoğan Cemevi” koymak istediğini söyleyen CHP'li Hazinedar, "Beşiktaş'ta hiç imam hatip yok, yapalım bir tane... 2 yıldır burayı imam hatipsiz bırakan kim biliyor musunuz, bu iktidar.” diyen gericidir. Odatv'yi tıpkı Cemaatçilerin diliyle "Karanlık Oda" diyerek hedef alan kişidir.

Hazinedar'ın kabarık sicili anlatmakla bitmez: 2014'te Fethullah Gülen’in ‘Onursal Başkanı’ olduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın (GYV) iftar yemeğine katıldı. Cemaat’i övüp “Hizmetleri yapanlara el uzatacağız. Herkes buraya gelmeye cesaret edemezken ben geldim.” dediği için alkışlandı. Bu yüzden Almanya dönüşü pasaportuna el konup soruşturma geçirince yaptığı konuşmayı "montaj" deyip reddetti. Bu kez K. Topbaş'la AKP'nin "demokrasi mitingi" nöbetlerinde konuşmaya başladı. İBB Meclisi’nin CHP’li üyeleri, Hazinedar’ın Cemaat destekçisi olduğunu öne sürdü.

Yurt gazetesinde 48 danışmanı olduğu yayınlandı. Hazinedar "Özellikle sosyal demokratların önem verdiği bir gazetede sürekli olarak yayınlanmasının izahtan vareste olduğunu düşünüyorum. Bunlar doğru bilgiler değil” diyerek sosyal demokratların gazetesini de yalanladı.

2014'te Hazinedar’ı protesto eden grevdeki Beltaş işçileri saldırıya uğradı. Yıldız taşeron şirketi otobüsleriyle getirilen eli sopalı adamlar, işçilere demir çubuklarla saldırdı. Saldırıyı Hazinedar’ın organize ettiği söylenirken, yaralanan çok sayıda işçiye çevik kuvvet de gazlı coplu saldırıda bulundu. CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, Hazinedar için "İşçilere saldırtan bir belediye başkanı solcu olamaz" dedi.

Beşiktaş Belediyesi’nde işten atıldıkları için 46 gündür grevdeki temizlik işçilerine hitaben “Yapılan bu ahlaksızlığı, vicdansızlığı şiddetli bir şekilde kınıyorum. Bunun sendikacılıkla, solculukla, insan olmakla hiçbir ilgisi yok” diyen başkandır.

2016 Şubatında, Beşiktaş Belediyesi temizlik işçileri, taşeron şirket maaşları düşürünce eylem yaptı. Hazinedar, bu eylemi örgütlediği gerekçesiyle 9 işçiyi işten attı. Belediye önünde nöbet tutan bu işçileri zabıtalarına dövdürdüğünü Cumhuriyet gazetesi yazdı. Darp edilen işçiler polisin saldırısına da uğradı. Hazinedar'ın işçilere destek veren CHP Beşiktaş Gençlik Örgütü Başkanı Seçkin Aybar’ı da belediyedeki işinden atmakla tehdit ettiğini gazeteler yazdı.

2015 Eylülünde, Beşiktaş taraftar grubu çArşı’nın öne çıkan isimlerinden Cem Yakışkan, Facebook hesabından Hazinedar’ın müesseselere baskı yaptığını söyleyerek “Sarayların sofrasında soytarı olacağımıza, ekmeğimizin kavgasında ateş oluruz! Hodri Meydan Hazinedar...” açıklaması yaptı.

2016 Ocak ayında, Hazinedar katıldığı bir panelde, “Benim en çok eleştirdiğim ve bu nedenle belki dördüncü kez ihraç edilebilirim, parti içine siyasi ensestin, paralel yapının... yanlış anlamayın, AK Parti’nin bir paraleli var ama bizim de bir paralelimiz var...” diyerek skandal bir açıklamaya imza attı.

2016 Şubat ayında Umre dönüşü belediye işçilerini iş kıyafetleriyle havaalanına getirtip kendisine miting gibi bir karşılama yaptırtan Hazinedar'ın Umre'yle ilgili "Bu yolculuk özgürlükçü düşünceyi Türkiye'ye yayma yolculuğudur emekçi kardeşim..." sözleri de basına yansıdı. Sözcü gazetesi "CHP'li Murat Hazinedar AKP'lileri bile solladı." başlığıyla yaşananları ifşa etti. 10 Mart 2016'da CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Umre dönüşü “şov” yapan işçi düşmanı CHP’li Hazinedar'la ilgili “Çok ciddi rahatsızlık duydum, o görüntüler inceleniyor” dedi.

Başkan Hazinedar, “Bazıları fesatlık için iftira atabilir, bunlara inanmayın. Hayırseverlerin katkılarıyla gideceğiz ve onların helalliklerini de aldık. Bir tek ben kendi masraflarımı kendim karşılıyorum. Belediye olarak halkımıza Umre ziyareti hizmeti sunduk” deyip 68 kişilik kafileyle hangi hayırseverler olduğu meçhul kişilerin parasıyla Umre'ye gitti.

17 Mart 2016: Hazinedar, 90’lı yıllardaki faili meçhul cinayetlerin dosyalarında adı geçen eski İçişleri Bakanı ve eski Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ı makamında ağırladı ve plaket verdi.

12 Temmuz 2016: Beşiktaş’taki Ihlamur Parkı’nın imara açılacağı iddiaları üzerine parkın yeşil alan olarak kalmasını isteyen Beşiktaş halkı, Belediye Meclisi toplantısına sokulmadı.

CHP Milletvekili İlhan Cihaner, Beşiktaş Belediyesi’yle ilgili “Sorun, birtakım akçeli işlere dair tartışmalar ve Belediyecilik tarzı da değildir. Partimizi içinden çürütebilecek oldukça sorunlu politik bir hattın daha belirgin hale gelmesidir. Bu politik hat siyasi iktidarla kurduğu sorunlu ilişkiden emekçilerle olan gerilime, imar politikalarından laikliğe kadar her alanda halkçı, kamucu, sol/sosyal demokrat çizgiden uzaklaşmaya işaret etmektedir. Bu politik yönelimin partiye egemen olmasına izin verilemez” dediği için Hazinedar’ın hedefi oldu.

Hazinedar, “Utanacaklardan biri bu partide yeri olmayan İlhan Cihaner. Bu nasıl bir adam, nasıl bir insandır ki böyle açıklama yapabiliyor? Adamsa, şerefi varsa gider dava açar, şikayette bulunur. Birazcık şerefi varsa, - o da yok - gider.” dedi. CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun “Bıçak kemiğe dayandı, kan kusup kızılcık şerbeti içtim demekten bıktım. Hazinedar hakkında disiplin süreci başlamalı.” tepkisine "Sen nasıl bir karaktersin, ne ahlaksız adamsın.” hakaretleri etti.

CHP içinde “çete” olduğunu, bu çetenin FETÖ’ye benzediğini söyleyen Hazinedar, Milletvekili Cihaner, Erdoğdu ve CHP PM üyesi M. Ali Çelebi’nin bu çetede olduğunu, “Bu çetenin görüşmeleri, kimler hangi tarihte kimle görüştü, hangi gazetede hangi haberi kim yaptırdı, hepsi tespitli” sözleriyle bu kişileri dinlettiğini ima etti. "Parti kurallarına aykırı hareket ettiği" için "geçici ihraç talebiyle" YDK'ya sevk edilen Hazinedar ihraç edildi mi? Hayır, 23 Aralık 2016'da CHP MYK, Hazinedar'a "uyarma" cezası verdi.

28 Nisan 2017'de Hazinedar’ın imzasıyla tüm çalışanlara gönderilen çağrı yazısında, belediyenin organizasyonuyla 1 Mayıs günü pikniğe gelinmesi ‘önemle rica’ edilerek "1 Mayıs’a gittim olmaz." dendi. Belediyenin birim müdürleri “Herkesin ailesi ile katılması şart. Gelemeyenler geçerli bir neden göstermek zorundadır. Belediye Başkanı’nın kesin talimatı bu yönde” derken, bazılarının çalışanları işten atmakla tehdit ettiği yine basına yansıdı.

En son, Milliyet gazetesinin "Beşiktaş Belediyesi'nin katkılarıyla şehrin en iyileri ödül töreni" afişiyle düzenlenen gecede organize suç örgütü lideri Mafya Sedat Peker’e ‘En Hayırsever İşadamı Ödülü" verilmesine belediyenin ismi karıştı. Beşiktaş Belediyesi ve Milliyet gazetesine tepki yağdı. Gelinen noktada hem Milliyet gazetesi hem de Hazinedar -bilboardlar afişlerine rağmen- sponsorluğu reddetti.

CHP Samsun İl Başkanı Tufan Akçagöz de bir avukat... Birçok konuda basın açıklaması yapan Akçagöz, Ramazan vesilesiyle de bir açıklama yaptı. "Din sömürüsü yapanları Allah ıslah etsin." diyen Akçagöz, "Dini siyasete alet edenlere prim vermeyin. Ramazan'da bu düşünceyle kapınızı çalanlara, diğer 11 ayın hesabını sorun...

Devlet, vatandaşına lütuf gösterir gibi el uzatmaz. Devletin görevi sadece 1 ay değil, geri kalan 11 ay için de dini diyaneti alet etmeden politika üretmek ve vatandaşın ekonomik refahını sağlamaktır. Ramazan ayında hazırlanan bu mizansen, din bezirganının ipliği pazara çıktığında çökmeye mahkumdur." diye uyarıda bulundu. Ne kadar doğru sözler... Sayın Akçagöz'ün bu sözlerine katılıyorum: Din sömürüsü yapanları Allah ıslah etsin!

Bu yazıyı bitirdiğim saatlerde, CHP İlkadım İlçe Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Alper Aktaş'ın Demokrat Samsun sitesinde yayınlanan "İftar Çadırı Öykünmesi" açıklama yazısını okudum. "İftar çadırı kurulması bir hizmet mi yoksa bir sağ parti öykünmesi mi?" diye soran Aktaş, "Referandum sürecinde dahi 3 Şubat-16 Nisan arası yönetim toplantısı yapmayan" İlkadım CHP'nin çadır kurduğunu facebook duyurusuyla öğrendiğini, bilgilenme talebine yanıt verilmediğini, iftar çadırının kendisinde “din istismarı” algısı oluşturduğu için, sağ partilerin popülist, buram buram şov kokan öykünmesinden başka bir şey olmadığı için onaylamadığını, çadır sponsorunun CHP'li Beşiktaş Belediyesi oluşunun da önemli bir sorun olduğunu gerekçeleriyle açıklayıp "CHP İlkadım İlçe yöneticisi olarak bu etkinliğin sevaplarına hiçbir katkısı olmadığını" ifşa etti. Sayın Aktaş'ın açıklaması için ne diyeyim; Yaptığı ibretlik açıklamaları için teşekkür ediyor, geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.