AKP Türkiyesi’nde Kürtçenin “Sınırsız Özgürlüğü”

Umut Araz

Blog: Kurdewarî

Türkiye topraklarında hazin bir öyküsü vardır Kürtçenin. Bu öykünün hazinliği yasaklardan, bir dönem kelime başına ödenen cezalardan, cezaevlerinde, kışlalarda Kürtçe konuşana işkencelerden gelir. 

AKP’nin iktidarı gelişi bunlara son vermedi. Yurdun dört bir tarafında Kürtçe konuştuğu için dayak yiyen insanların haberleri ve Kürtçeye uygulanan ama resmi olmayan yasaklamalarla devam ediyor. 

Bu yazıya geçen hafta, Türkiye’nin ilk Kürtçe çocuk kanalı olan Zarok TV’ye kesilen ceza vesile oldu diyebiliriz.

Kimileri için AKP’nin iktidara gelişi Türkiye’de her alanda olduğu gibi Kürtçe içinde bir “özgürleşmenin” başlangıcıdır.

Memleketin liberalleri AKP iktidara gelirken “Kemalist vesayet bitiyor, “özgürlük” geliyor çığlıkları ile bugünün, İslamcı-faşist rejimin en büyük meşrulaştırıcıları oldular.

Ve evet haklılar AKP’nin gelişi “özgürlüğün” gelişidir. Gericilik ve piyasacılık en özgür dönemine AKP ile kavuşmuştu. Cemaatlerin, tarikatların ve sermayenin gelişmesi için engel olarak görülen, Cumhuriyetin tüm kazanımları ortadan kaldırıldı. Devlet tarikatların bahçesi, ülkenin tüm zenginlikleri sermayenin malı haline getirildi.

AKP iktidarının ilk gününden beri piyasacılık ve gericilik ile barışık olan herkes, her şey sınırsız bir özgürlüğe sahip. 

Gericiyseniz çocuklara tecavüz edebilir, patron çocuğuysanız arabanızla insanları ezip kaçabilirsiniz. Kadınları öldürebilir hatta Mehmet Cengiz gibi patronsanız tüm topluma açıkça küfredebilirsiniz. Yeter ki piyasayla ve gericilikle bağınız olsun gerisini boş verin. Hukukmuş, yargıymış hiç biri size sökmez.

Kürtçe, AKP iktidarında bunlarla ortaklaştığı sürece sınırsız bir özgürlüğe sahiptir. Eğer ilahiler, ramazan programları eksik olmayacaksa TRT Şeş’in 24 saat yayın yapma özgürlüğü vardır. 

Eğer üniversitelerde araştırmanızın konusunu bir tarikat şeyhiyse araştırılan zat’ın Kürt olması çok da sorun teşkil etmeyecektir. Orada da sınırsız bir özgürlük sizindir. 

Eğer Şivan Perwer gibi Erdoğan’ın elinden tutacaksanız, Kürtçe şarkılarınız duyulsun diye en büyük ses sitemleri hizmetinizdedir.

Eğer Erdoğancıysanız, Kürt olmanız AKP milletvekili olmanıza engel olmayacaktır. 

Bakın meclise, sözde Kürt halkının vekillerine, AKP sıralarına veya en büyük yandaşlardan İbrahim Tatlıses’e. Onların Kürtçe konuşmaları için sınırsız bir özgürlük yok mu?

Kürdistan’da devlet eliyle yıkılıp ranta açılan yerlerin pazarlığını Kürtçe konuşarak yapmanızın hiçbir sakıncası olmayacağına emin olun.

“Serok Erdoğan” dedikten sonra Kürtçeniz sonuna kadar özgürdür.

Bu yaklaşımın yeni ortaya çıktığını sananlar yanılıyorlar. AKP’nin bu yaklaşımı açılımlar yaparken, sözde anadilde eğitim gelirken, Kürtçe çözüm süreciyle beraber  “özgürleşirken” de aynıydı. Zaten sürecin temeli İslam kardeşliği değil miydi?

Bu özgürlüğün sınırı eşitlik diyene, barış diyene kadardır. Kürtçeniz ne zaman ki sömürü düzeninden, adaletsizlikten, yobazlıktan bahseder hale gelirse orada yasaklar başlar.

İşte AKP’nin Kürtçe politikasının, diğer tüm alanlarla ortak noktası bunlardır. Bu düzende gericiliğe ve piyasacılığa ortak olan her şeye sınırsız bir özgürlük, bunun dışındakilere yasak, ceza, tecavüz, şiddet, ölüm düşer.

Peki ya bu tabloda bizim “Büyük İnsanlığa” düşen nedir?

Baştan aşağı kötülükten ibaret olan bu düzene boyun eğmek mi? İmparatorluklar yıkan, krallar, padişahlar deviren, kanıyla, emeğiyle cumhuriyetler kuran büyük insanlık zalimlere de boyun eğmeyeceğini defalarca gösterdi.

Kürtçe güzel bir dildir. Dünya üzerindeki tüm emekçilerin konuştukları diller gibi güzel. Kürtçe çocuk kanalının yasaklanması ise insanlıktan nasibini almayan güzellikten ve iyilikten yoksun insanların icraatı olabilir ancak.

Büyük İnsanlığın tarihi tüm aksamalara rağmen ilerlemenin tarihidir. İnsanlığın tarihsel aklı hiçbir gücün yıkamayacağı kadar güçlüdür. Bize de bu gücü ortaya çıkarmak, zaferin türkülerini hep beraber söyleyebilmek için mücadele etmek düşer.