Bir sosyalistin gözüyle 'Kürdistan'

Münir Gök

Blog: Kurdewarî

Yazılı Kürt kültürünün kilometre taşı ve modern Kürt edebiyatının temelini oluşturan Kürdistan Gazetesi, ''Kürt aydınlanma hareketinin miladını oluşturmuştur'' desek abartmış olmayız kanımca. 22 Nisan 1898 yılında yayın hayatına başlayan gazete, Kürtlerin yaşadığı tüm coğrafyalarda Kürt Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor aynı zamanda.

Gazetenin kurucusu ve aynı zamanda ilk redaktörü olan Mikdat Mithad Bedirhan, gazetenin amacını şu sözlerle dile getiriyor: '' Bu gazeteyi çıkararak halkımdaki öğrenim sevgisini geliştirmek, halkımı çağdaş uygarlığı ve ilericiliği, edebiyatı da öğrenmeye teşvik amacını gütmekteyim. Mısır'da bulunarak Kürdistan'daki düzeni görmeyi ve gazetenin sayesinde halkımın çıkarlarına hizmet etmeyi, halkımızın kültür düzeyinin yükseldiğini görmek istiyorum.''(2)

Kürdistan Gazetesi pek çok bakış açısıyla daha önce farklı mecralarda kaleme alındı ve yeniden üretildi. Fakat sosyalizmin ya da bir sosyalistin gözünden çok az değerlendirilmiş olması ciddi bir eksikliktir. Neyse ki Sovyet Kürdolog Dr Celîlê Celîl'in konuya ilişkin çalışmaları(1) sayesinde işimiz biraz kolaylaşıyor.

Gazetenin ilk sayılarından itibaren geniş yansıma bulan aydınlanma ideolojisinin propagandası, diğer sayılarda da önemli bir yer tutmuştur. Celîlê Celîl; M.Bedirhan'ın ilk sayıdaki yazsını, ''bilimin ve eğitimin propagandasında şeriatın dogmalarındaki karşıtlığı okuyucuya göstermek'' için yazdığı tespitini yapar. Bilimdeki gelişmeler, ulusal ve uluslararası olayların aydınlatılması ve diğer ülkelerdeki (özellikle batı ülkeleri) öğrenim ağının anlatılması gazetenin gelecekteki programını oluşturmuştur.

Kürt halkının azımsanmayacak bir bölümünün, Kürdistan'ın çeşitli bölgelerinden çalışmak amacıyla gelmiş işçilerin yaşadığı Şam'da ve Kahire'de bölge yüksek okullarında öğrenim gören öğrenciler arasında, gazete büyük bir popülerlik kazanmıştı. Gazete, okuma yazma bilmeyen Kürt işçileri arasında sesli olarak okunmaktaydı. Bu haliyle SSCB'deki (ve Kürt basım tarihinin) en uzun soluklu Kürtçe gazetesi olan Reye Teze'nin, kolhozlarda çalışan Kürt işçileri arasında sesli okunması ile benzerlik göstermektedir. Okuyucular gazeteden politik ve sosyo-ekonomik yaşamın en zaruri sorunlarını aydınlatmasını, ağır yaşamlarında bir yol gösterici, organizatör ve danışman olmasını talep ediyordu. Bu yanıyla bas bayağı sınıfsal taleplerdir. Hatta Said Taher Botani isimli bir hamal, yaşadığı şehirdeki(Adana) 15 bin Kürt hamal adına bu sınıfsal talepleri de içeren bir mektup göndermiştir gazeteye.

O dönem Jöntürkler (İttihat ve Terakki)'in de etkisinde kalan M.Bedirhan'ın Jöntürkler'den farklı olarak gazete sayfalarında Batı burjuvazisinin sosyal demokrat ve toplumsal görüşlerini açıklamaya cesaret edemediğini söyler Celîlê Celîl. M. Bedirhan'ın düzenlemesiyle çıkan ilk beş sayıda, Sultan 2. Abdülhamit'in neden olduğu sorunların belirtilmediğine dair ciddi iddialar mevcuttur. Celîl'e göre bunun nedeni, M. Bedirhan'ın bu yolla gazetenin ülkeye engelsiz girmesini sağlamaya çalışmasıdır. Buna rağmen elinde Kürdistan gazetesi bulunan kişiler ağır cezalara çarptırılmıştır. Baskılarla alakalı sultana özel bir makaleyle seslenen M. Bedirhan doğal olarak hayal kırıklığına uğramış, şantaj ve takipler sonucu da gazetenin yayınını durdurmasına neden olmuştur.

''Kürdistan'', Kahire'deki yayınını Cenevre'ye aktarmasından sonra, gazetenin redaktörlüğünü M. Bedirhan'ın kardeşi Abdurrahman Bedirhan üstlenir. Başlangıçta padişaha yönelik eleştirileri M. Bedirhan'a paralellik gösterir. Ancak,  Türkiye'deki ilericiliğin asıl düşmanının Sultan olduğunu fark etmesiyle gazete yeni bir içerik kazanır. Avrupa'daki anti-sultancı muhalefetin geniş cephesi, Avrupa burjuva demokratik düşüncelerinin etkileri redaktörün politik ve toplumsal bakış açılarına yansımış ve bunlar Kürdistan Gazetesi'nin ideolojik yönelimine de yön vermiştir. Zamanla görüşleri daha da radikalleşen A. Bedirhan, keskin eleştirilerini daha fazla padişaha yöneltmiştir. O dönem padişah için gazetede yazdığı şu satırlar adeta günümüz Türkiye'sinin “padişahına” nispet yaparcasınadır:

''Her yıl hükümetin terörü artıyor. Halk daha fazla dayanamaz. Birkaç kişinin tutuklanmadığı ya da sürgüne gönderilmediği gün kalmadı. Acı çekme(miş)dik bir(tek) aile (bile) yok. Hiç kimse başına gelecekleri bilmiyor.Bu durumda, Sultan korku içinde terörü güçlendiriyor. İnsanlar küçük bir şüphe üzerine sorgusuz, sualsiz hapishaneye gönderiliyor.''(3)

Padişaha yönelik keskin ve sert eleştiriler, başta Jöntürkler olmak üzere yönetime muhalif herkesin dikkatini çekmeyi başarır. Türk aydınların ricası üzerine ''Kürdistan''da Türkçe yazılara da yer veren redaktör, bu yolla sadece Kürt okuyucuların değil, özellikle İstanbul'da yaşayan gayri müslim ve Türk okuyucuların da büyük beğenisini alır.

''Kürdistan'' sayfalarında Kürt halkının sömürülmesi, Kürt aşiret liderlerinin hükümetin çıkarları doğrultusunda yoksul Kürt halkına ve başta Ermeniler olmak üzere gayri Müslimlere yaptıkları baskılara da değinen A. Bedirhan, Kürt aşiret liderlerinin baskılarını sert bir dille eleştirmiştir: ''Cehaletinizden dolayı haklı bir mücadele veren Ermenileri öldürmektesiniz. Onları savunacak, onlara destek olacak yerde kırmaktasınız. Onlar da sizler gibi baskı altında. Hareketiniz suçtur ve cezasını görecektir.''(4)

Ermeniler ve Kürtler arasında kurulmaya çalışılan ilişki ''Kürdistan'' okuyucularının doğal olarak ilgisini çekiyor ve gazete yönetimi baskılarla mücadelede Kürtler ve Ermenilerin birleşmesini onaylayan çokça mektup alıyordu Kürt okuyucularından. Gazete çıkarıcıları Ermenilere karşı girişilen hunharlığın suçlusunu emperyalist Avrupa devletleri olarak görüyordu.

1908 Devrimi'nden sonra yurt dışında çıkan diğer yayın organlarıyla beraber ''Kürdistan'' da yayınını İstanbul'a taşır. Gazetenin bundan sonraki redaktörü Süreyya Bedirhan'dır. ''Kürdistan''ın son dönem sayıları yetersiz kaldığı için onun bu dönemdeki yapısı hakkında bir değerlendirmede bulunmak oldukça güçtür.

Aydınlanmanın, ilericiliğin, yurtseverliğin ve özgürlüğün propagandasını kendine ilke edinen ''Kürdistan'', ulusal harekette Kürt ideolojisinin şekillenmesine katkıda bulunmak ve Kürt kitlelerinin baskıya, despotizme ve padişaha karşı mücadelesinde itici bir güç olmuştur.

Bugün tekrar karşımızda bir padişah bozuntusu ve onun yarattığı ağır bir sömürü ve zorbalık durmaktadır. Sömürüye, zulme, baskıya, eşitsizliğe, despotizme, adaletsizliğe karşı yine en büyük karşı çıkış eşitlik, özgürlük, aydınlanma, ilericilik ve yurtseverliktir. Tıpkı ''Kürdistan'' gibi.


Kaynaklar:

1) Dr Celîlê Celîl -  XIX. Yüzyıl Osmanlı İmparatorluğunda Kürtler / ÖZ-GE yayınları / Türkçe'de 1. basım 1992 / Rusça'dan çeviren: Mehmet Demir
2)  a.g.e 218
3)  a.g.e 223
4)  a.g.e 225

Dipnot:  SSCB Bilimler Akademisi Şarkiyat Enstitüsü yayını olarak 1973 yılında Moskova'da yayımlanan eserin özgün adı '' XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Osmanlı İmparatorluğu'nda Kürtler'' dir.   


Katkı ve Önerileriniz İçin: [email protected]