Kürt müziğine yeni bir ses: Stêrka Karwan

Kurdewarî

Blog: Kurdewarî

Kürtçe müzikte yeni bir ses olan Stêrka Karwan grubu ile Kurdewarî olarak bir söyleşi gerçekleştirdik. İmkansızlıklar içinde iyi olanda ısrarcı olan Stêrka Karwan Kürtçe müzikte uzun zamandır boşluğu hissedilir bir alanda üretimler yapıyor. Sizleri bu keyifli sohbetle baş başa bırakıyoruz.

Bize Stêrka Karwan (Türkçesi: Kervan Yıldızı) grubunun nasıl bir araya geldiğinden bahseder misiniz? Nasıl bir araya geldi bu kervan?

Grup 2008 yılında Bitlis'in Tatvan ilçesinde bir araya geldi. Grubumuzun kurucuları solistimiz Aram Baro ve gitaristimiz Berzan Aslaner'dir. Grup Tatvan’ın zor şartlarında farklı bir müzik ve Kürt müziği adına büyük bir arayışa geçti. Önce Kürt rock müzik formunda denemeler yapan grup, aynı zamanda geleneksel Kürt müziğinden beslenerek yenilikler yapmaya başladı. Yıllar sonra grup bir değişim geçirdi. Gruba değerli bir ses Dilan Sağnıç'ın katılmasıyla grubun yaptığı müzik farklı bir aşamaya geçti. Daha sonra Kürt ezgileri ve batı müziğinin formlarıyla sentezlenen müziğimize telli sazlarıyla Newzat Orak eşlik etti. Şu anda hâlâ grubumuzda olan Biyan Sağnıç da ablası gibi müziğimize renk katan kemancı üyemizdir.

Yaptığınız müziği nasıl değerlendiriyorsunuz? Nereye denk düşüyor? Nasıl tanımlıyorsunuz?

Müziğimizin ve sanatımızın Kürt müziğine bir yenilik getirdiğine inanıyoruz. İfade etmek istediğimiz bir başka konu ise; bu süreçte ağırlığın sanatsal hassasiyette olmasıdır. İhtiyaç olanı icra etmeye çalışıyoruz. Müziğimizin ve Kürt müziğinin evrensel boyutlarda olmasını istiyoruz. Yaptığımız müzik şu an var olan Kürt müziği ve popüler müzik içerisinde “değer” bulmasa da, yaptığımız müziği değerli buluyoruz. Her şeyi doğru yaptığımız anlamına da gelmiyor bu.  Ama biz Kürt müziğinin estetik bir yapıya ulaşması için tüm çabaları sarf ettiğimize inanıyoruz.

Müziğimizin denk düştüğü yer ise, tam olarak konumlandıramayacağımız, bir yere yaslayamadığımız, batı armonileriyle harmanlanan geleneksel Kürt müziğinden de beslenen bir müzikal yapıya sahiptir. Müziğimizde bir tarz yaratma ve bulma kaygısı yoktur. Müziğimizde tanımlayabildiğimiz tek nokta, dilinin Kürtçe olması ve bu kültüre yaslanması.

Kürtçe müziğin bugün ihtiyaçları neler sizce? Sizlerin üretimi bu açıdan bu ihtiyaç ile nasıl bir ilişki kuruyor?

Öncelikle Kürt müziği büyük bir teknik ve kurumsallaşma sıkıntısı ile karşı karşıyadır. Kürt müziğinin icra edilebileceği alanların dar olması gelişimi engellemektedir. Popülerlik ve piyasa kaygısı ile kitle oluşturmaya çalışan ama üretime geçemeyen müzisyenlerin, sanatsal ve estetik kaygı taşıyıp üretim ve farkındalığa önem veren müzisyenleri gölgede bırakması Kürt müziği açısından engeldir. Bu yüzden nitelikli müzisyen ve bir o kadar da nitelikli dinleyiciye ihtiyaç vardır. Biz de nitelik ve estetik kaygısı taşıyarak elimizden geldiğince ihtiyaca cevap olmaya çalıştık. Kültürel yozlaşmanın yaşandığı bu dönemde, kültürel, geleneksel, evrensel ilkelerle bir sanatsal üretim yapabildiğimiz için, Kürt müziğindeki ihtiyaca cevap vermeye çalıştık.

Şarkılarınızdaki ana tema nedir? Kürt kültürü ve tarihi ile nasıl bir bağ kuruyorsunuz?

Toplumun son dönemde yaşadığı ruhsal değişimlerin yansımasıyla müziğimizde oluşan "duygusal bir çıkarım" olarak nitelendirebiliriz. Yalnız, sözlerde görülen aşk aslında doğa aşkı, vatan aşkı, insan aşkı, yozlaşmış aşkı içerisinde barındırıyor. Sözlerde geçen aşk konulu cümleler bir metafor olarak kullanılmıştır. Albümde aşk bir metafordur. Ve kurgular gerçek hayatla iç içedir. Albümün ismi olan Zehar (Acayip Bir Şey) albümün temasını açıklar niteliktedir.

Kürtçe müzikten ve dünya müziğinden kimleri dinliyor, kimleri takip ediyorsunuz?

Ciwan Haco, Aynur Doğan, Sakina Teyna, Dengbêj Şakiro ve tüm değerli dengbêjler, Mohsen Namjo, Azam Ali, Serj Tankian, Sistem Of A Down, Amel Mathlouthi, Aram Tigran, Bob Marley, Evgeny Grinko, Eleni Vitali, Joan Baez, Idir, Loreena McKennitt… Ve tabii ki eski Erivan Radyosu müzisyenleri vazgeçilmezimiz.  Asla kulaklarımızdan silinmez müzikleri. Gerçek anlamda üretim yapan ve estetik kaygısı olan Kürt müzisyenlerini takip ediyoruz.

Grup üyelerinden Aram Baro'nun babaannesi de albüme konuk. Biz keyifli bir düet olduğunu söyleyebiliriz Kurdewarî ekibi olarak. Kimin fikriydi nasıl ortaya çıktı? Tepkiler nasıl? Babaannemizin ismi nedir? Kendisi albümü dinleyince nasıl bir tepki verdi?

Aram Baro, babaannesinin sesini De Bimeş eserinde kullanmayı düşündü. Babaannesinden anı kalmış kısa bir kaydı derleyip albüm çalışmalarımıza aranjörümüzün de yardımıyla ekledi. Ortaya böyle güzel bir düet ve iyi bir sentez çıktı.  Bu sayede De Bimeş eserimize tepkiler gayet olumlu ve çalışmamız da en çok beğenilen çalışmalardan oldu. Babaannemizin adı Suphiye Savaş. Kendisi hâlâ yaşamakta... Kulakları ağır işittiğinden dolayı şarkıyı dinlediğinde ilk önce kendisinin sesi olduğunu anlayamadı. Kulaklık yardımıyla kendisi olduğunu anlayınca böyle bir senteze büyük bir mutluluk gösterdi. Albüm fotoğrafları içinde değerli ressam Harun Beyhan'ın çizdiği babaannemizin karakalem portre çalışması vardır.

İçinden geçtiğimiz süreçte, her şeyin gericileştiği ve sanatın siyasal iktidar tarafından içinin boşaltıldığı dönemde gerçekleştiriyorsunuz üretiminizi... İyi olanı yaşatmak için müzik sizin için nerede duruyor?

Kürt müziği zaten tüm tarihsel süreçlerde zorlukları yaşayarak bugünlere ulaşmıştır. Durumun çok da yabancısı değiliz. Kültürel yozlaşmanın yoğun dönemlerinden birini yaşıyoruz. Bu yozlaşmaya karşı müziğimizle güzelliği, aşkı ve paylaşmayı bütün insanlığa duyurmaya çalışıyoruz. Aram Tigran'ın da dediği gibi: “Dünyaya bir daha gelirsem ne kadar tank, tüfek ve silah varsa hepsini eritip saz, cümbüş ve zurna yapacağım”. Üstat bütün olayı özetlemiştir.

https://www.youtube.com/watch?v=_OPGP-T57g4