Ağıtlarla Koçgiri

Birol Korkmaz​

Blog: Kurdewarî

Koçgiri; kara yazmalı anaları hiç dinmeyen yaraları vardı...

Ağıtları, ağıt yakan kadınları ve o kadınların başlarına sardıkları kara çit (yazma) ile bize yıllardır tutulan yası anımsatır.

Koçgiriden çağdaş bir destanda:

"Koçgiri aşiretinin yaşadığı yer

Koçbaşı gibi bir yerdir

Bir yanında batı Fırat

Bir yanında Kızılırmak vardır

İbolar/ Zazalar/ Sarular

Kerteller ve Balular

Birbirinden savaşkan

Koçgiri aşiretinin boyları bunlar

Gelip çatınca karalı günler

Elli bini birden hazır

Sanki Bozatlı Hızır

Darda cara ulaşan

Başlarında Paşaoğlu Haydar ve kardeşi Alişan

Hafik / Zara / Suşehri/ Refahiye

Kuruçay/ Ovacık / Kemah ve Kangal

İçi köz dolu bir bakır mangal gibidir

Bu mangal Kürdistan’ın yüreğidir

Kürdistan nakışı kilimlere işlenmiş acılı bir destan

Kürdistan biraz Mazdek biraz Babek ve birazda Nuşirevan." diye bahsedilir.

                                                        *

1920`de Koçgiri yöresinde (Suşehri, Hafik (Koçhisar), Kemah, Kuruçay, Ovacık, Zara, İmranlı, Divriği, Refahiye, Kangal ve çevresinde 135 köy ile en az 40.000 nüfustan oluştuğu tahmin edilir) halk ayaklanır ve yeni kurulan hükümete karşı isyan başlar.

Bu isyanda bazı isimler ön plana çıkar. Alişêr Efendi, Zarife Hatun, Baytar Nûrî Dêrsimî, Alişan Beg, Haydar Beg, Filik Ali...

İsyancılar Zara`da Culfa Ali Karakolunu basıp yeni kurulmuş olan hükümete ilk eylemlerini gerçekleştirirler. Ankara Hükümeti Sakallı Nureddin Paşa ve çeteci başı Topal Osman’ı Koçgiri’yi dizginlemesi için gönderir. Çok büyük katliamlar gerçekleşir. Alişêr Efendi, Zarife Hatun, Baytar Nûrî Dêrsimî, Dersim’e sığınırlar. Alişan Beg, Haydar Beg, Filik Ali sürgün edilirler.

Koçgirili giyimiyle, kuşamıyla, yaktığı ağıtıyla hala katliamın yasını tutmaktadır...

İlk önce Alişêr Efendi ve eşi, havalesi Zarife Hatundan başlamak gerek. İsyanın askeri önderleri bölge halkı tarafından iyi tanınan ve sevilen Alişêr, Türkçe-Kürtçe yazdığı eserlerle yörenin bilinen bir halk ozanıdır. Alişêrden

 "Devrim ateşinin rüzgar soluklu körüğü

Bir topak köz gibidir yüreği

Eli yazandır

Dili ozandır

Kavgamıza sevgimize

Türkü düzendir." diye bahseder (Şair Ozan Telli)

 

Alişêr; “Koçgiri başladı harba” şiiri ayaklanmayı bir anlamda özetlemekte:

Koçgiri başladı harba

Sesi gitti şarka garba

İki ordu asker geldi

Dayanamadı bu darba

 

Ere dılo yemman yemman

Çiyan gırtu berfu duman

Mera bişin şahı merdan

Ew dermane hemu derdan

 

Ovacığın aşireti

Zapt eyledi memleketi

Geriden imdat gelmedi

Hozat çekmedi gayreti

Here dılo yemman yemman

Çiyan gırtı berfu duman

Mera bişin şahı merdan

Ew dermane hemu derdan

Kürdistan`ın orduları

Kahrettiler barbarları

Vatan için öleceğiz

İstemeyiz Moğolları

 

Here dılo yemman yemman

Çiyan gırtı berfu duman

Mera bişin şahı merdan

Ew dermane hemu derdan

 

İkrar verenler elmaya

Zülfikâr-ı murteza’ya

Geriden teller çektiler

Biz uymayız eşkıyaya.

 

Here dılo yemman yemman

Çiyan gırtı berfu duman

Mera bişin şahı merdan

Ew dermane hemu derdan.

Zarife Hatun Alişêr’e, tüm yaşamında eşlik eden, uzun boylu, yuvarlak yüzlü, güzel bir kadın olarak anlatılır. Dost-düşman herkesin takdir ettiği, omzunda tüfeği eksik olmayan yiğit bir Kürt kadınıdır Zarife. Alişer'i hiç yalnız bırakmamış hatta ölüme bile birlikte gitmişlerdir.

Alişêr`in ve aynı zamanda çeteci başı Topal Osman’ın isminin geçtiği bir ağıt vardır:

Emanin eman (Amanın aman)

Romiyan em kuştin (Türkler bizi öldürdüler)

Kirine çi halan (Bizleri ne hale koydular)

Gelo ew ki ye (Bakın o kimdir)

Jı wé da te ye (Oradan gelen )

Çı bejnik le ye (Nasıl bir vücudu var)

We ki reyhan e (Reyhan gibidir)

Navé wî Alîşer e (Adı Alîşer`dir)

Him mér e him reyber e (Hem erkek hem öncüdür)

Li çiyay Koçgîri yê zulfîkar e (Koçgîri dağlarında ,Zülfikar`dır)

Çiya û gundé di me (Köylerimizin  dağları)

Berf û baran e (Karlı ve yağmurdur)

Géncé di me kuştin (Gençlerimizi öldürdü)

Xwunî topal Osman e (Kanlı Topal Osman ).

 

Alişer Efendi bir şiirinde Dersim’i:

"Gönül gel gezelim Munzur Dağını

Ne hoş memlekettir ili Dersim’in

Seyran eyleyelim Sultan Dağını

Ne hoş çiçektir gülü Dersim’in

Nice Padişahlar geldi cihana

İli almak için üştü gümana

Her birin bir çeşit atmış bir yana

Kesilmemiş kıyl u kali Dersim’in

Arslanlar yurdudur tilkiler girmez

Gerçekler sırrıdır akıllar ermez

Evliya gülüdür zâlimler dermez

Ona bağlıdır yolu Dersim’in

Merdan-ı Hüdaya kim ki yaklaşır

İmdada kavuşur, hemen ulaşır

Cuşa gelir, şimşek gibi savaşır

Etrafı yıkar seli Dersim’i

Aşâir cömert Hakkın rahına

Sultan Munzur durmuş kıblegâhına

Sultan Baba derler onun Şahına

Atılır topları beli Dersim’in

Taki’nin Şeyh Ahmed cedd-i âlâsı

Seyyid’le Şeyh Hasan onun binası

Şükür Hakka geçmiş onların duası

Cümleye üstündür êli Dersim’in." böyle anlatmaktadır.

 

Alişer Efendi ve Zarife Hatun’un 9 Temmuz 1937’de saklandıkları mağarada Seyit Rıza'nın kardeşinin oğlu Reyber tarafından haince katledildikleri anlatılmaktadır.

Alişan Beg ve Haydar Beg’ler ise yakalanarak 1921 yılının sonlarında Bursa’ya sürgün edilmiştirler.Daha sonra af çıktığından tekrar İmranlı’ya dönmüşlerdir.

Alişan Beg`in konağına yerleştirilen bomba sonucunda ölmesi üzerine kız kardeşinin Alişan Beg’in ardından yaktığı bir ağıt vardır."Hespê mîrê min qir û hêşîn(Mirimin atı kır ve yeşildir)”diye başlar Sırmeli Mîro ağıdına.

Tere dilîze li ser lingê pêşîn (Oynar ön ayağının üstünde)

Birînên mîrê min pir giran in (Mirimin yaraları çok ağırdır)

De dilê min jî jê re diêşe (Yüreğim de ondandır parçalanır)

 

De Mîro Mîro Mîrê Mîran (Vay mirim, mirlerin miri)

Karê te çi li Sêwazê li nav maciran (Ne işin vardı Sivas'ta muhacırların içinde)

De rabe rabe Mîro rabe (Haydi kalk mirim uyan)

Xewa sibê pir xirab e (Sabah uykusu çok kötüdür)

Xewa sibê pir giran e (Sabah uykusu çok ağırdır)

 

Hespe Mîrê min qir û boz e (Mirimin atı kır ve boz renklidir)

De rê ra mere rê bi toz e (Haydi yola gidelim yol tozludur)

Dilê xwenga wî ji wî sû ye (Bacısının kalbi de kırılmıştır O'na)

De lomane jî bi lêv û poz e (Ondandır ki yüzünü asar)."diye devam eder sesi dağları deler su olur akar gelir tarihin sayfaları içerisinde günümüze kadar.

 

Daha bir sürü kim tarafından yakıldığı bilmediğimiz ağıt söylene söylene günümüze gelmiştir.Son olarak Halk Ozanı Sefil Gazi `nin :

"Pavlükalar yandı gel sen de dayan

Vallahi Bey’ime çok oldu ziyan

Dersim Beyleri ihanet etti ağam

Kırılı kırk yerden beli Koçgiri’m

 

Konağın kapısı kıbleye bakar

Ab-ı revan olmuş çeşmesi akar

Lalesi, sümbülü, nergisi kokar

Soldu goncaları gülü Koçgiri’m

 

Mevziler kazıldı toplar atıldı

Mallar geldi dellallarda satıldı

Asker kalkıp geldi Bey’im tutuldu

Söylemeye âciz dili Koçgiri’m

 

Alişan Bey derler işittim adın

Gelenler geçenler veriyor methin

Kardaş kardaştan ayırmak çetin

Gayet sarpa sardı hâli Koçgiri’m

 

Çifte çifte pavlükalar dönerdi

Şişeler kurulup bade sunardı

Her konağa beşyüz atlı inerdi

Kesildi kervanı yolu Koçgiri’m

 

Görünüyor Alişan’ın söğüdü

Alişer oturmuş verir öğüdü

Acep n’oldu Koçgirler’in yiğidi

Kırıldı kanadı kolu Koçgiri’m

 

Kimisi vurulmuş kimi yatıyor

Yüz senelik emlâkinden çıkıyor

Araziyi eller ekip biçiyor

Yıkıldı bentleri suyu Koçgiri’m

 

Sefil Gazi’m eydür bu da böyl’olur

Evvel âhir herkes ettiğin bulur

Elbet Mevlâm bizi bir fırsat verir

Eser ılgıt ılgıt yeli Koçgiri’m" dizeleriyle bitirelim...

Aynı mavi göğün altındayız,

Aynı güneş ısıtıyor bizi.

Geceleri aynı ay

Niye öldürüyorsunuz bizi...

 

Katkı ve Önerileriniz İçin: [email protected]