Büyük Diktatör Adenoid Hynkel

Necati Çıtak

Blog: Kent Kültür Sanat

‘’Bu hikaye, iki dünya savaşı arasındaki zaman diliminde geçmektedir. Deliliğin had safhalara ulaştığı, özgürlüğün deliliklerde boğulduğu ve insanlığın bir tarafa atıldığı bir dönemde.’’

Bu sözler 39 yıl önce bugün yani 25 Aralık 1977’de aramızdan ayrılan Charlie Chaplin’in 1940 yılında 2. Dünya Savaşı’nın henüz başında yazıp yönettiği ‘’Büyük Diktatör’’ adlı ilk sesli filminin giriş cümleleridir.

Daha önce ‘’The Kid’’ (1921) ile bir insanın fakir olsa bile sevgisinin nasıl zengin olabileceğini anlatan, ‘’Altına Hücum’’ (1925) ile Avrupalıların Amerika’da zengin olma hayallerine gönderme yapan, ‘’Şehir Işıkları’’ (1931) ile zenginler ve yoksullar arasındaki yaşam farklılıklarını ortaya koyan, ‘’Asri Zamanlar’’ (1936) ile ekonomik buhran sonrası fordizm ve modernizmi nüktedanlığı ile eleştiren sayısız muhteşem sessiz filmi yazıp-yöneten Chaplin ‘’Büyük Diktatör’’ filmi ile yıllardır süren ‘’sessizliğini’’ bozmuş ve ilk sesli filmini çekmiştir. Çünkü kendisinin bu yüzyıla damgasını vurmuş ve sonraki yüzyıllara damgasını vuracak olan diktatörlere, militarizme, kapitalizme, emperyalizme, sömürüye ve sadece içinde olduğu dönemin değil geleceğin de umutsuz, köleleştirilmiş, dışlanmış, sindirilmiş, korkutulmuş ve ötekileştirilmiş sessiz kitlelerine söyleyeceği çok şeyi vardır. Film Bianet yazarlarından Elif Atalay’a göre de sadece 20. yüzyılın ilk yarısında hüküm süren faşizme değil tarihte daha önce de yerini almış ve sonrasında da alacak olan adı ne olursa olsun bütün zorba rejimlere, iktidarlara ait ipuçlarıyla doludur.

Amerika’da çekilen film Tomanya isimli hayali bir ülkede geçmekte ve Nazizm ile Adolf Hitler’e sert eleştiriler getirmektedir. ABD'nin henüz savaşa girmediği ve Almanya'da tam olarak ne olup bittiğinin çok da fazla bilinmediği zamanlardır. Filmin Hitler ve emrindeki Nazilerin işgal ettikleri bölgelerde yaptıkları Yahudi mallarının kamulaştırılması, antisemitizm ve faşizm konularının henüz tam olarak açığa çıkmadığı bir dönemde çekildiği, bunları Nazileri yerden yere vurarak işlediği ve Avrupa’da Fransa ile İngiltere meclislerinin bile gözlerinin dibindeki faşizmi işlerine geldiği gibi görmezden geldikleri düşünüldüğünde Chaplin’in ne kadar ileri görüşlü bir aydın olduğu yadsınamaz. Daha önce ‘’Altına Hücum’’ ve ‘’Modern Zamanlar’’ filmlerindeki bazı sahnelerin komünizm propogandası olarak kabul edildiği ABD’de de ‘’Büyük Diktatör’’ filmi ile beraber Chaplin hakkında karalama kampanyaları başlatılmış ve en sonunda Chaplin’in ülkeye girişi yasaklanmıştır.  

Filmdeki ana karakterler Adolf Hitler'in parodisi olan Adenoid Hynkel ve 1.Paylaşım Savaşı’nda Tomanya adına savaşmış ve savaşta hafızasını yitirmiş Yahudi bir berberdir. Diktatör Hynkel ile Yahudi berber arasındaki benzerlik sadece bir tesadüften ibarettir. Her iki rolü de Chaplin oynamaktadır.

Yahudi berber 1.Paylaşım Savaşı’nda geçirdiği bir kaza nedeniyle hafızasını yitirmiş halde yıllarca hastanede yatar ve Tomanya’daki değişim ve Adenoid Hynkel’in Yahudilere ve insanlığa karşı başlattığı savaştan habersizdir. Bir gün hastaneden kaçar ve evine döner. Dükkanını açar ama camına Jew (Yahudi) yazan Fırtına Birliği askerleri (Gestapo) ile tartışır.

Adenoid Hynkel (Adolf Hitler) ise Gestapo’yu kuran Savaş Bakanı General Herring (Hermann Goering) ve kitlesel propagandanın ‘’Büyük Yalan’’ olarak bilinen tekniğini kullanmadaki ustalığıyla tanınan Propaganda Bakanı Garbitsch (Joseph Goebbels) yardımı ile ari ırkı yaratmanın, Yahudi mallarına el koymanın ve Avusturya’dan başlayarak tüm dünyayı işgal etmenin planlarını yapmaktadır.

General Herring Alman profesörlerin savaş için icat ettiği ‘’ipek kadar hafif kurşun geçirmez bir üniforma’’ ve ‘’şapka gibi giyilen 25 fitte açılan paraşütü’’ icadı yapan profesörler üzerinde denetirken izletir, ama iki profesörde ölür. Demek ki her çağda diktatörleri destekleyen profesörler vardır.

General Garbitsch ise tutuklamalar ile meşguldür. Esir kampları için 25 milyon kişilik yer gerektiğini belirtir. Hynkel Propaganda Bakanı’na bu sayıyı nasıl toplayacağını belirtir. Garbitsch ‘’Birkaç tutuklama yaptık’’ der Hynkel ‘’Kaç tane?’’ diye sorar. ‘’Pek fazla değil. Günde 5 ile 10 bin arası muhalif’’ cevabını alınca hangi konuda muhalif olduklarını sorar. Garbitsch’in cevabı günümüzdeki muhaliflerin o zamanlarda olduğunu gösterir bizlere; ‘’Çalışma saatleri, maaş kesintileri, sentetik yiyecekler ve ekmekteki talaşın kalitesi.’’ Hynkel’in cevabı diktatörlerin de yıllardır hiç değişmediğini göstermektedir: ‘’Daha ne istiyorlar? En kaliteli keresteden geliyor ekmeğin talaşı’’.  

Hynkel etkileyici gibi gözüken ama aslında içi boş konuşmaları ile kalabalıkları etkilemeye devam etmektedir. Hitler’in mizacındaki tüm eksiklikleri, dimağsızlığını, diktalarını, biat isteklerini, ikilemlerini Chaplin müthiş oyunculuğu ile Hynkel rolünde gözler önüne serer film boyunca. Hynkel’in küre şekildeki dünya haritası ile yaptığı dans Chaplin’in zekasını görmeyen gözlere bile sokan bir sahne olarak sanat tarihindeki yerini almıştır. 

Filmin devamında Hynkel kendisini eleştiren Schultz isimli bir yüzbaşıyı hapse yollar, ama Schultz yolda kaçıp Yahudi berberin olduğu yere sığınır. Ancak yapılan bir baskında Schultz ve berber tutuklanır, Gettoda yaşayanların evleri yıkılır ve malları yağma edilir. Bu sırada Adenoid Hynkel, Bakterya ülkesinin (İtalya’yı temsilen) diktatörü olan Benzini Napoloni'nin (Benito Mussolini’yi temsilen) Avusturya'yı kendisinden önce işgal edeceğini duyup deliye döner. Bu nedenle Garbitsch’in önerisi ile Napoloni'yi Tomanya ordusunun görkemi ile ezmek ve onun Avusturya'yı kendisine bırakması sağlamak için Tomanya'ya davet eder. Napolini gelir, fakat Adenoid Hynkel ve Garbitsch’in onu ezmek için kullandığı psikolojik taktikler pek bir işe yaramaz. Napoloni, Hynkel’in de Avusturya’yı işgal etmeyeceğine dair teminat alırsa Avusturya sınırındaki askerlerini geri çekeceğine söz verir. Hynkel teminat verir ama anlaşmanın sabahında Avusturya sınırına gizlice yığdığı askeri birliklerin başına geçmek için oraya tebdil-i kıyafet gitme kararı alır.

Tüm bunlar olurken Yahudi berber ve Schultz toplama kampından kaçmayı başarır. Avusturya sınırına çok yakın olduklarından, en yakın Avusturya kasabasına ulaşıp peşlerindeki askerlerden kurtulmaya çalışırlar. Ama ulaşmaya çalıştıkları yer, tebdil-i kıyafet olarak geleceğini belirten Adenoid Hynkel’i Tomanya ordusunu beklediği yerdir. Yahudi berber askerleri görünce kaçmaya yeltenir ama Hynkel'e çok benzediğinden askerler onu Diktatör Hynkel sanır ve yanlışlıkla ordunun başına geçirirler. Hynkel’in yerine geçen Yahudi berberin başına geçtiği Tomanya ordusu Avusturya’yı ele geçirir ve Yahudi berberin Avusturya Fatihi olarak konuşma yapması gerekmektedir. Ve Charlie Chaplin sinema, bilim ve sanat tarihinin en güzel konuşmasını yapar:

 ‘’Üzgünüm ama ben bir imparator olmak istemiyorum. Bu benim işim değil. Kimseyi yönetmek ya da fethetmek de istemiyorum. Herkese yardım etmek istiyorum: Yahudi, Yahudi olmayan, zenci, beyaz. Hepimiz başkalarına yardım etmeliyiz. İnsanlık böyle başlar. Biz birbirimizin mutluluğu için yaşamayı isteriz, kötülüğü için değil. Bir başkasından nefret etmeyi istememeliyiz. Bu dünyada, herkes için yer vardır, yeryüzü zengindir ve bunu herkes paylaşabilir.

Yaşam tarzımız özgürlük ve güzellik olmalıdır. Ama biz yolumuzu kaybettik. Açgözlülük insan ruhunu zehirledi, dünyayı nefretle kuşattı, bazıları bizi üzüntü içinde bıraktı. Hızlı geliştik ama bu sırada kendimize de zarar verdik. İstediklerimizi elde etmek için makineleri kullandık. Bilgimizi olumsuz, zekamızı sert ve kaba kullandık. Çok fazla düşündük ama çok az hissettik. Makinelerden çok, insanlığa ihtiyacımız var. Zekadan çok şefkat ve kibarlığa ihtiyacımız var. Bunlar olmadan yaşam şiddet dolu olur ve her şeyi kaybederiz.

Uçaklar ve radyo bizi yakınlaştırıyor. Bu icatlar insanlığın erdemlerini etkileyecek ve insanlar arasındaki kardeşliği ve birliği geçekleştirebilecek. Şu anda bile sesim milyonlarca insana milyonlarca umutsuz erkek, kadın ve çocuğa erişiyor. Sistemin kurbanlarına ve işkence çeken kişilere ve hapisteki masum insanlara, beni duyanlara şunu söyleyeceğim, umutsuzluğa kapılmayın. Umutsuzluk şu an üzerimizde ama bunu da atlatacağız. İnsanlığın ilerlemesinden korkanlar ezilip gidecekler. İnsanlığın nefreti geçecek, diktatörler ölecek ve onların gücü insanlığa geri dönecektir. Son insan ölene kadar özgürlük asla yok olmayacaktır.

Askerler, kendinizi bu zebanilere teslim etmeyin. Sizi küçümseyen, sizleri köle yapan yaşamlarınızı sistematikleştiren, ne düşüneceğinizi söyleyen sizi terbiye eden, size sığır gibi davranıp, savaşa gönderen bu insanlara. Kendinizi makine kalpli, makine düşünceli bu makine insanlara teslim etmeyin. Sizler makine değilsiniz, sizler sığır değilsiniz, sizler insansınız. Kalbinizde insanlık sevgisine sahipsiniz. Sevgisiz ve nefret dolu olmayın. Askerler, kölelik için savaşmayın, özgürlük için savaşın! Aziz Luke der ki, "Tanrının krallığı insanın içindedir." Sadece bir kişi veya zümrenin değil, bütün insanların. Senin de.

Makineleri yaratma gücüne sahipsin, mutluluk yaratma gücüne de. Bu yaşamı özgürleştirip, güzelleştirme, yaşamı harika bir macera yapma gücüne sahipsin. Demokrasi adına bu gücümüzü kullanalım. Birleşelim, yeni bir dünya için savaşalım. İnsana çalışma şansının verileceği, gençlere gelecek, yaşlılara güvence verilecek bir dünya.  Zalimler yükselirken parlak vaatler verirler. Ama onlar yalancıdır! Sözlerini tutmazlar. Asla tutmazlar. Diktatörlerin kendileri özgürdür ama onlar insanları köle yapar. Şimdi bu sözleri tutmak için savaşalım. Özgür dünya için, ulusal engelleri kaldırmak için savaşalım. Açgözlülüğü, nefreti ve hoşgörüsüzlüğü kaldırmak için. Bilimin ve ilerlemenin bize mutluluk getirdiği bir dünya için savaşalım. Askerler, demokrasi adına birleşelim.’’

Diktatörlere karşı umudunu kaybetmeyenlere ve Charlie Chaplin’e saygıyla…