AKP, 657'yi değiştirmekle neyi hedefliyor?

Mehmet Ağca - BES Çanakkale Şube Yönetim Kurulu Üyesi

Blog:

657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, kısacası memurların ödev ve sorumluluklarını, haklarını ve iş güvencesini tanımlıyor. 

Devlet Memurları Kanunu 1965 yılından bu yana birçok kez değiştirildi. AKP döneminde de böyle oldu, yasanın birçok maddesi değiştirildi ya da değiştirilmesi için adımlar atıldı. Bu kez köklü değişim isteniyor. 

Devleti "anonim şirket" gibi yönetmek isteyen AKP hükümeti son 13 yılda memurların birçok hakkını elinden aldı ve çalışanların örgütlülüğünü kırmak için uğraştı. Son 13 yılda Maliye, SGK, Adliye, Valilik, İŞKUR, Nüfus Müdürlüğü gibi kurumlarda çalışan büro emekçileri de bu saldırılarından nasibini aldı. Örneğin maaşlarının yetersizliği düşünüldüğünde mesai ücretleri memurları ekonomik olarak az da olsa rahatlatırken hükümet, patronları hibe ve teşviklerle destekliyor, memura verilen mesai ücretlerine ise göz dikip kaldırıyor. SGK 'da daha önce var olan havuz parasını kaldırıldı. Yine SGK ve İŞKUR' da yılda iki defa verilen ikramiye kaldırıldı. Hükümet, kendi yandaş sendikası ile yaptığı toplu sözleşmelerde bırakın maaşlarda iyileştirmeyi, çeşitli hesap oyunları ile memurun maaşını enflasyonun karşısında eritmeyi başardı.

Ayrıca pırlanta ve mücevher ticaretinden vergi almayan hükümet memurlardan daha fazla vergi alıyor. Birçok memur altıncı aydan itibaren yüzde 20'lik vergi dilimine girdiğinden verilen zamlar enflasyonu ve vergiyi karşılamıyor.

AKP döneminde kamu emekçilerinin kayıpları sadece ekonomik değildir. Aynı zamanda kadrolu güvenceli çalışma da yok edilmeye çalışıldı. Kamuda sözleşmeli memur ve taşeron işçiliği hızla artmaktadır.

Şimdi gündemde olan 657 sayılı yasadaki değişiklikle iş güvencesini tamamen ortadan kaldırmayı, daha az kişiye daha çok iş yaptırmayı ve kamu emekçilerini daha düşük maaşlara çalıştırmayı amaçlıyorlar.  Hükümet yanlısı medya ise yapılmak istenen bu değişikliği “memura müjde” diye haber yapmakta. "Yıllık izinler artacak" , "çok çalışan çok, az çalışan az maaş alacak" , "işçi memur ayrımı kalkacak", "esnek çalışma gelecek " gibi haberler yaparak değişiklikler için olumlu algı yaratmaya çalışıyorlar. Oysa AKP, kamu hizmetlerinin piyasalaşmasını, kâr mantığıyla işletilmesini ve özelleştirilmesini istiyor.

ESNEK ÇALIŞMA

Esnek çalışma ile kamu emekçileri, amirlerinin isteği üzerine normal mesai saatlerinin dışında mesai ücreti almadan ve farklı kurumlarda farklı görevlerde çalıştırılabilecek. AKP 2011 yılında yaptığı 6111 sayılı torba yasa ile kısmen de olsa esnek çalışmanın ve  "kamu yararı"  gerekçesi ile çalışanların sürgün edilebilmesinin önünü açmıştı. Mevcut yasanın Ek 8. Maddesi’nde “… memurlar, kamu yararı ve hizmet gerekleri sebebiyle ihtiyaç duyulması halinde kurumlarınca, Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşü alınarak diğer kamu kurum ve kuruluşlarında altı aya kadar geçici süreli olarak görevlendirilebilir” denilmektedir. Bu daha da genişletilerek, hakkını aramaya çalışan ya da muhalif kişilerin daha rahat bir şekilde sürgün edilmesi kolaylaştırılmak isteniyor.

PERFORMANS SİSTEMİ

Hükümetin getirmek istediği diğer bir uygulamada özel sektörün yaygın uygulaması performans sistemidir. Bu sistem esasında çalışma ve çalışmanın karşılığını alma bakımından kulağa hoş gelse de ne yazık ki kazın ayağı öyle değil. Performans sistemi kamu emekçileri arasında bir rekabet ortamı oluşturmak, birlik ve dayanışma ile örgütlü kültür yok edilmek için kullanılacak. Örgütlülüğün olmadığı bir çalışma ortamında emek sömürüsü de daha fazla olacaktır. Performansa göre verilecek ücretler bir yandan çalışanların bir kısmını amirleri ile "iyi ilişkiler" kurmalarını zorlayacak, bununla birlikte yavaş yavaş insanların çıkarcı ve kişiliksiz ilişkiler kurmasına neden olacak. Diğer yandan  performansın belirlenmesi amirlerin ellerinde bir baskı aracına dönüşecek.

Hükümet sözcüleri ve yandaş basın işçi memur ayrımını da kaldıracaklarını söylüyorlar. Örnek olarak ABD'yi örnek gösteriyorlar. Orada 3500'den fazla sınıflandırmanın var olduğunu söyleyerek, çalışan emekçileri daha fazla bölmek istiyorlar. Bu da yine birlik ve beraberliği, dayanışmayı, örgütlülüğü yok etmeyi hedefliyor.

İşçi sınıfının bir parçası olan kamu emekçileri, genel olarak uluslararasi sermaye kuruluşlarının ve ülkemizdeki gözü doymaz patron sınıfının, kamu hizmetlerini tamamen piyasaya açmasına yönelik saldırıları püskürtmeli ve buna karşı sınıfsal bir direniş hattı oluşturmalı.

Bozuk düzende sağlam çark olmaz sözünden hareketle kamu emekçileri de bu kapitalist sistemin çarkları arasında eziliyor. Sermaye düzenine karşı işçi sınıfı bütünlüklü bir mücadele vermelidir. Kısacası “kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.”