Ecrümesli nedir, ne işe yarar?

Av. Erdem Oktar

Blog: Diren Terazi

“İyi günler. Siz ecrümesliye bakıyor musunuz?”

İşte bu sözle değişti dünya. Bu sözle durdu hayat. Büroda sağa sola sallanan perde taş kesildi. Demlikten akan çay bir anda dondu kaldı. Ecrümesli… Ne ola ki bu?

Hukuk geniş bir alan. Ucu bucağı yok. Her şeyi bilmek, tak diye yanıt vermek bazen mümkün değil. Ecrümesliyi ilk duyduğumda böyle bir hissiyata kapıldım. O zamanlar denize kıyısı olmayan, haliyle de deniz-gemi işleri gelmeyen bir yerde çalışıyordum. Acaba Gemi Hukuku’ndan bir şey miydi? Karşımıza çıkmadığı için mi böyle afallamıştım? İyi ama karşımdaki kişi bir armatöre benzemiyordu. En fazla traktörü vardır. Hadi olmadı biçerdöver. Yok yok, yine de şu gemi şeysine bir bakmak lazım.

Amcanın yüzüne anlamsız bir şekilde baktım, koltuğa buyur ettim. Oturdu, sigarasını yaktı. İlk ecrümeslinin şokunu atlatan gariban çay, demlikten bardağa akışını sürdürdü. Çayını içti. İşlerimin nasıl olduğunu sordu. Babamın kim olduğunu da. Babamı ne yapacak acaba? Büronun kira mı, yoksa kendi mülküm mü olduğunu da merak etti. Kira olduğunu söyleyince rahatladı. Saçlarımdaki beyazların sebebini öğrendi. Bıyıklarımın çok uzun olduğu ve kısaltmam gerektiği konusunda da bir uyarıda bulundu. Her sorduğu soruya bir cümlelik yanıtlar verirken, diğer yandan ecrümesliyi düşünüyordum. Neydi bu ecrümesli?

Çaktırmadan telefonu çıkardım ve sınıf arkadaşıma mesaj gönderdim. “Oğlum, bir müvekkil geldi, ecrümesli diye bir şey soruyor. Nedir bu, sen biliyor musun?..” Hayatta en canımı sıkan şey soruya soruyla yanıt verilmesidir: “Ecrümesli ne oğlum? Manyak mısın?..”

Ben ecrümesli üzerine arkadaşımla ‘Deli misin, manyak mısın, vay değişik vay, o ne, kim, ne demek, nasıl’ diye karşılıklı sorularla yazışırken, müvekkil sorularına otomatik olarak devam ediyordu. Binanın sahibini, boya ve alçı işlerini kimin yaptığını, büroda kaç kişi çalıştığını, pervazın bozulduğunu ve tamir ettirmem gerektiğini, işe kaçta gelip kaçta ayrıldığımı, kardeşimin mesleğini sordu. Bazılarını ‘ımmm’ diyerek bazılarına da yanıt vermeyerek yaylım ateşinden kurtulmaya çalıştım.

Baktım mesajlaştığım arkadaşım konuya benden daha fazla ilgi gösteriyor, ancak hiçbir yanıt veremiyor, kaşlarımı çatıp, çok ciddi bir ifade takınarak internetten bir şeyler bulmaya çalıştım. Yanıt yok. Ecrümesli diye bir şey yok. ‘Bunu mu demek istediniz Erol Evgin’ gibi bir şey bile yok. Koca Google, ne demek istediğimi anlayamadı, öyle bir kavramla karşı karşıyayım.

Müvekkil sorularını tüketince tekrar konunun özüne döndü. Ecrümesliye bakıp bakmadığımı sordu. Gelişine vurdum, “Bakarız” dedim. Amacım, meseleyi anlattırarak ecrümeslinin hangi hukuk dalına girdiğini tespit ederek bir çözüm geliştirebilmek. Müvekkil soru sormakta ne kadar cömertse, izahat yapmakta da bir o kadar cimri. Soru sorma sırası bana gelince tahtaya kalkmış öğrenci gibi heyecan yaptı. Terlemeye ve kelimeleri kesik kesik söylemeye başlayınca bir an tedirgin oldum. Neden? Bu nasıl bir travmadır?

- Amca, anlat bakalım meseleyi.
+ Şimdi var ya, gelmişler girmişler.
- Kim nereye girmiş?
+Onu almışlar, girmişler.
- Kimi almışlar?
+ Ama nasıl girip de nasıl gitmemişler.
- Amca sakin. Kim nereye girmiş?
+ Girmez olasıcalar.
- Evet amca, Allah belalarını versin tabii ki ama evi mi basmışlar ne yapmışlar? (Ulen ceza hukukunda ecrümesli diye bir şey yok?)
+ Almadım ben.
- Neyi almadın?
+ Para.
- İcra takibi mi var hakkında? Borca mı itiraz edeceğiz?
+ Dükkânı dükkânı.
- Dükkânı?
+ Olmaz. Benim.
- Tamam. Kiracını mı çıkartmak istiyorsun?
+ Girmişler girmişler. Kiracı yok ki.
- Evi mi gasp ettiler, oturdular çıkmıyorlar mı?
+ Ecrümesli işte yav! Bi’ ecrümesliyi bilmiyon!

Parçaları birleştir Erdem. Sakin ol. Adamın dükkânı var. Girmişler, gitmemişler. Kira ilişkisi yok. Tamam be, ecrimisilden bahsediyor amcam.

- Amca ecrimisil mi diyorsun sen?
+ Ne ecrisimidi be! Ecrümesli ecrümesli!
- Amca ecrümesli değil o. Ecrimisil.
+ Ecrümesliiiiiiiiiiiiii!
- Yav değil! Benden iyi mi bileceksin!
+ Sizin bir şey bildiğiniz yok! Ecrümesliyi bilmeyen adama dava mı veririm ben!

Amca çıktı gitti. Kâtip abim gülerek “Çay ister misin?” diye sordu. “Ver” dedim. Telefona uzandım, arkadaşıma mesaj attım: “Ecrimisilmiş oğlum adamın dediği…” Yanıt gecikmedi: “Kim?”