Yasak sözcükler: burun, hırsız ve diğerleri

Özgür Aydın

Blog: Dile gelen

George Orwell, 1949 yılında yayımladığı ve son derece otoriter bir rejimi anlattığı “1984” adlı romanında, Okyanusya diktatörlüğünün geleceği için insanların dil yeteneğinin olabilecek en aşağı düzeye getirilmesi gerektiğini, bunun için de sözcüklerde ve anlamlarında bazı kısıtlamalara gitme gerekliliğini yazıyordu. Okyanusya’nın dil politikasına göre, söz gelimi özgür gibi ideolojiye ters düşen bazı sözcükler –bazı kolaylıklar sağladıkları için– dilden atılmamış, ancak hoşa gitmeyen bazı anlamlarından arındırılmışlardı. Ancak adalet, onur, demokrasi, bilim gibi sözcükler tümüyle ortadan kaldırılmış, yerlerine geniş kapsamlı sözcükler getirilmişti.

Türkiye’nin 1984’ü ya da 1984’ün Türkiyesi
Ne ilginçtir ki tam da 1984 yılında, Türkiye’de benzer şeyler yaşandı. 1984 yılında Turgut Özal bu konuda bir genelge yayımladı. “Türkçenin yapısının ve güzelliğinin zedelenmemesi”, “dilimizin tabiî seyri içinde gelişmesi” gibi gerekçelere dayanan bu genelgede “kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan resmî yazışmalarda, yayınlarda Türk dili konusunda yapılan ilmî çalışmalar sonuçlanıncaya kadar, anayasa dilinin ölçü kabul edilmesi gerektiği” belirtiliyordu. Sonunda Özal’ın isteği doğrultusunda, 12 Eylül döneminin hukuksuzluklarıyla gasp edilen Türk Dil Kurumu’nun yönetim kurulu üyelerinden Ahmet Bican Ercilasun ve Hamza Zülfikar 205 sözcükten oluşan bir liste düzenlediler.

Böylece TRT ekranlarında, ders kitaplarında, okullarda 205 sözcüğe yasak getirildi. Türkçenin yapısına uygun olmadığı için sakıncalı bulunuyordu bu sözcükler. Bunların yerine de hangi sözcüklerin kullanılması gerektiği belirtiliyordu. Bu genelgede anı yerine hatıra, deneyim yerine tecrübe, eleştirel ya da eleştirisel yerine tenkidî, esinlenmek yerine ilham almak, örneğin yerine meselâ, özellik yerine hassa, yasal yerine kanunî, yaşam yerine hayat dememiz gerekiyordu. Liste böyle uzayıp gidiyordu.

Kimi sözcükler ise “Türkçenin yapısının zedelenmemesi” için değil de sanki 12 Eylül düzeninde kurdukları yapının zedelenmemesi için yasaklanıyor gibiydi. Bu yasaklar tam da George Orwell’i anımsatıyordu. Söz gelimi, özgür, özgürlük sözcüklerini değil, hür, hürriyet sözcüklerini, kullanacaktınız. Devrim, devrimci yerine inkılâp, inkılâpçı; ulus yerine millet sözcüklerinin kullanılması gerekiyordu. Sadece sözcüklerin kendisini değil, anlamlarını bile yasakladılar. Örneğin, tutucu sözcüğünü ‘muhafazakâr’ anlamında değil, ‘gerici’ anlamında; aklamak sözcüğünü ‘beraat etmek’ anlamında değil, ‘ibra etmek’ anlamında kullanmanız gerekiyordu.

Ama George Orwell’in Okyanusya’sını kuramadılar. O hesap tutmadı. Devrimciler hiçbir zaman “inkılâpçı” olmadı, “sosyalist inkılâp” ya da “Ekim İnkılâbı” diye bir şeyden söz eden olmadı. Muhafazakârlar ise tutucu olmaktan kurtulamadılar, hatta gerici oldular.

Yasak sözcükler: Burun ve hırsız
Kimi zaman sözcüklerin öyle genelgelerle yasaklanmadığı, sansürün, baskının farklı yöntemlerle karşımıza çıktığını görüyoruz. Bunlardan biri II. Abdülhamid dönemi, ikincisiyse Recep Tayyip Erdoğan dönemi.

Her ne kadar resmi bir listenin varlığına ilişkin elde yeterli kanıt olmasa da çeşitli anılarda II. Abdülhamid’in sözcüklere koyduğu yasaklar konu edilmiştir. Söz gelimi, Halit Ziya anılarında, saraya yönelik ya da ülkede olup biteni işaret edebilecek sözlere gelen yasağın her geçen gün daha fazla arttığını ve sonunda basında sözvarlığının iyice daraldığını söylemektedir. Söz konusu yasak sözcüklerden bir kaçı şunlar: adalet, hürriyet, vatan, millet, beynelmilel, cumhuriyet, yıldız, burun… Evet burun! Hüseyin Cahit Yalçın anılarında burun sözcüğüne ilişkin yasakla ilgili şunları yazıyor:

Acaba burun sözünün basında yasaklandığı Abdülhamid’e söylense çevredekiler bu dalkavukluğu, bu yasağı hangi yolla açıklayacaklardı? Yeryüzü halifesine, ‘Şevketli efendimiz, sizin pek biçimsiz bir burnunuz var da onun için bu sözü yasak ettik’ mi diyeceklerdi? Herhalde onların ne diyeceklerini bilmem. Ama ben İzlanda Balıkçısı’nı çevirirken coğrafyayla ilgili burun sözü geldikçe ‘karaların denizlere doğru ilerlemiş bölümleri’ diye yazıyordum.

Belki yıldız sözcüğüne ilişkin yasak da tuhaf gelmiştir. Bu yasak II. Abdülhamid’in Yıldız Sarayı’na taşınmasıyla ilgili. Münif Paşa tarafından yayımlanan Mecmua-ı Fünun dergisi daha ilk sayısında kapatılır. Nedeni, dergide yayımlanan “Bir Yıldız Böceği ile Bir Yolcu” adlı öyküdür.

Abdülhamid döneminde yıldız sözcüğü yasaklandıysa şimdi neden (Kaç)Ak Saray yasak olmasın? Henüz Kaçak Saray’a yasak yok, ama tıpkı Abdülhamid döneminde burun sözcüğü gibi şimdilerde de hırsız sözcüğünü kullananın başı beladan kurtulmuyor. Bu sözcük AKP için tam bir paranoya konusu haline gelmiş durumda. Birleşik Haziran Hareketi eyleminde açılan “Hırsızı, katili, yobazı kovala” pankartı için Samsun'da iki kişi hakkında “denetimli serbestlik” tedbiri alındı. Bu sözcük yüzünden Çukurova Üniversitesi öğrencisi tutuklandı. Konya'da hırsızlık hakkında sohbet eden yurttaşı serbest bırakan savcı sürgün edildi. Akademisyen Elifhan Köse, bu sözcük yüzünden 11 ay hapis cezası aldı.

Hırsıza hırsız demek isteyen mutlaka bir yol bulur. Osmanlıcalarını kullanır mesela. Üstelik Osmanlıca olduğu için iktidarın tepkisini de çekmez. Söz gelimi, Farsça kökenli düzd ya da Arapça kökenli sârik sözünü kullanabilir. Olmadı ibn-i dehaliz diyebilir. Bunlar da yasaklanırsa, ayyâr, desîsekâr, dessâs sözcükleri var. Osmanlıcanın sözvarlığı bu kavram alanında oldukça zengin.