Sosyal bilimlerde ölçme sorunu

İzge Günal

Blog: Bilimin İzleri

Samuel Stouffer, Amerikalı sosyal bilimcilerin önde gelenlerindendir. Asıl ününü 1949 yılında yayınlanan “Amerikan Askeri” (The American Soldier) isimli iki ciltlik yapıtıyla kazanmıştır. Daha doğrusu, İkinci Dünya Savaşında Sosyal Psikoloji isimli dört ciltlik kitabın son iki cildiydi Amerikan Askeri. Eserin önemi, elbette hacminden çok, başta istatistik olmak üzere fen bilimlerinin tekelinde sayılan yöntemlerin sosyal bilimlerde kullanılmasından, uygulanmasından geliyordu. Çalışmada 500.000’in üzerindeki askere 200’ü aşkın ayrıntılı soruyu kapsayan anket yapılmıştı.

Bu çalışmanın yankıları beklenenin çok üstündeydi ve sonuçları pratikte hızla kullanım alanı buldu. Denilebilir ki savaş sonrası ABD toplumunu biçimlendirmede en önemli veri kaynağı Stouffer’in çalışmasıydı. Bir diğer etkisi ise, nicel ölçümlerin ve deneyciliğin sosyal bilimlerde yaygın kullanımını başlatmasıydı.

Bu aslında yöntemde bir devrimdi. Sosyal bilimler bireysel yorumdan uzak, ayakları yere basan ve bilimin temel koşullarından biri olan evrenselleşmeye doğru adım atmış oluyordu.

Buraya kadar her şey olumluydu. Talihsizlik ise yöntembilimin sosyal bilimlere entegre olma sürecinin, sosyal bilimlerinin önemini kavrayan egemen gücün onu piyasalaşma ve projecilikte kullanma süreciyle çakışmasıydı. Bu çakışmanın ilerici kesimin yönteme karşı çıkmasına neden olması da diğer bir talihsizlik olarak görünüyordu.

***

Doğrudur, öyle anlamsız, öyle beceriksiz çalışmalar yapılmıştır ki (özellikle anket kullanımıyla ilişkili), sosyal bilimlerin deforme edildiği söylenebilir. Hala akademide bu tip, kötü çalışmalar yapılmakta ve sonuçlarına araştırıcılar bile inanmamaktadır. Burada sorunlu olan yöntem değil, yöntemi kullanamayan araştırmacılardır.

İyi kotarılmış nicel araştırmalar ise bir toplumun çok daha yetkin ve diğer toplumlarla kıyaslanabilir verilerini sunarlar. Pratik değerleri de çoktur. Seçim öncesi kamuoyu yoklamalarını anımsayın, son derece isabetli tahminleri yapanlar küçük birer doğru yöntem kullanımına örnek verilebilirler. Nitel araştırmalar ise genellikle öznelliğe götürür, hatta bilimden uzaklaştırır.

Sosyal bilimlerde nicel ölçümlere karşı olanlar, pozitivizm suçlaması içindedir. Pozitivizm eleştirilerini sonraya saklayarak, pozitivizme karşıtlığın nedenleri arasında kötü, öğrenci ödevi düzeyinde anketler olduğunu söyleyebiliriz. Nicel yaklaşıma pozitivizm diyenler ki belirli oranda haklıdırlar, genellenebilirliğin karşısına durumsallığı; evrenselliğin karşısına özne merkezciliği; nesnel gerçekliğin karşısına ise öznel gerçekliği çıkartmaktadırlar. Yani bilim olmanın temel kurallarına karşı çıkmaktadırlar.

Egemen güç iyi bir aygıtı her zaman kendisi için kullanmak ister. Amaç toplumu yönlendirme ise öncelikle gerçek bilgilere gereksinim vardır. Yönlendirme yöntemle değil, verilerin çarpıtılması veya uygun kullanımıyla olur.

Egemen güç, bilimi kontrol edebildiği, başka bir deyişle sömürüyü sürdürüp, artırabileceği ve toplumu yönlendirebileceği sürece bilimden yanadır. Bu koşullar altında bile korktuğu, bilimsel çalışmanın getireceği bilimsel düşünme tarzı ve sonrasında da bilinçte sıçramadır.

***

Elbette öznelliğin de yorumlanması gerekir ama önemli olan yorum yapabilmektir; nicele, ölçüme karşı olmak değil; ölçüm yorumu kolaylaştırır.