Bilimin islamileştirilmesi

İzge Günal

Blog: Bilimin İzleri

Ahmet Çınar geçen haftaki soL yazısına şöyle başlamıştı: “Var sayalım 15 Temmuz akşamı darbe girişimi, girişim olmaktan çıktı ve gerçekleşti, Tayyip Erdoğan saltanatı yerle bir oldu… Var sayalım Tayyiban ordusunun yerine Fethullahî ordu her şeye hâkim oldu. Ne olacaktı? Ne değişecekti?”

Elbette hiçbir şey; ekonomi, iç politika, dış politika….Hepsi aynı kalacaktı. Temel olarak aynı sınıfın temsilcisi olan iki kliğin politikalarının da farklı olmasını beklemek zaten mantık dışıdır. Yine Ahmet Çınar’ın aynı yazının sonunda söylediği gibi, “Bütün FETÖ’cüler AKP’li, bütün AKP’liler FETÖ’cüdürler. Ve hepsi birlikte piyasacı, gerici ve Amerikancıdırlar”.

Bilim politikası açısından da durum farklı değil. Her ikisi de uygulama veya yazdıklarıyla aynı bilim politikasını, kısaca özetlemek gerekirse, İslamileştirilmiş bilimi savunmaktadır. 

Peki, bu nasıl bir şeydir? Kastedilen sadece dini bilgilerin verilmesi değil, asıl olarak bilimin temelini deforme etmektir.

İsmail Faruki’nin açıkça belirttiği gibi, “Beşeri, sosyal ve tabii bilimler yeniden tasarlanıp, İslam’a uygun yeni gayelere yöneltilerek, yeni baştan inşa edilmelidir. Disipline ait ders kitapları, konuların hakikatin İslami ifadesinin ayrılmaz bir parçası olduğunu belirtecek şekilde yeniden yazılmalıdır.” Seyyid Hüseyin Nasr, “birbirinden bağımsız boy veren bilim dallarına İslamiyet hoşgörü ile bakamaz”  veya “İslam’daki yöntem hiyerarşisine göre ilk sırada vahy, sonra akıl yürütme gelmektedir. Deney bunlarda sonra yer alır” demektedir. Ziyaüddin Serdar ise, “Fizik, kimya, biyoloji ve zooloji üzerine her ders kitabının tüm bölümleri Kur’an’dan uygun bir ayeti esas almalıdır… Modern zamanlara kadar açıklanamamış çok sayıda gerçek, Kur’an da belirtilmiştir” diye yazmaktadır.

Ancak ciddi bir yöntem sorunları olduğu da çok açıktır. “İslam medeniyeti, problemler hakkında İslami düşünme becerisini yeniden kazanmadıkça ve problemleri çözmek için İslami bir metodoloji üretmedikçe, başkalarının düşüncelerine bağımlı olmak zorundadır”. Demek ki İslam’ın metodolojisi yok. Var olan yöntemler de kendi bakış açılarından değiştirmek istedikleri bilimle sonuçlandığına göre ortada gerçekten çok ciddi bir sorun var demektir.

Bu amaçla kurdukları üniversitelerin ise dünyada ne yaptıkları bellidir;  dini öğretiyi esas alan devlet politikalarını tüm toplumsal kesimlere meşrulaştırmak. Bunun en tipik örneği de Mısır’daki El-Ezher Üniversitesi. Ancak yapmak istedikleri sadece bununla sınırlı değil; daha önce de değindiğim gibi, sadece sosyal bilimleri değil, fen bilimlerinin de İslamileştirilmesi gerektiğini düşünüyorlar, bilgiye ulaşmanın tek kaynağını akıl, deney ve gözlem olmadığını, imanla da bilgiye ulaşılabileceğini düşünüyorlar.

Din ile bilim yapmak veya bilimsel süreçte uzlaşmak asla mümkün değildir; aksine bilim, din ile arasına ne kadar mesafe koyarsa o denli başarılı olur. Başka bir deyişle din bilimin zıddıdır; bilim araştırır din kabul eder, bilimde her şey sorgulanabilir, dinde tabular vardır…

İşleri çok zor; bunu daha da zorlaştırmak gerek.