Nikaragua'da Ortega dönemi

Nikaragua'da 2006 yılı sonunda yapılan seçimlerin ardından Daniel Ortega 16 yıl aradan sonra ikinci kez devlet başkanı oldu. Daniel Ortega'yı devlet başkanlığına taşıyan Nikaragua seçimleri uluslararası alanda ABD ile Venezuela arasındaki bir mücadele biçimini aldı.

Bu mücadelenin büyük oranda şekillendirdiği seçim sürecinde ve sonrasında, Ortega, bir yandan Venezuela'nın merkezinde durduğu devrimci dalgaya tam boy destek ilan etti diğer yandan da sermaye çevrelerine ekonomide radikal değişikliklere gitmeyeceğine dair telkinlerde bulundu.

ABD-Venezuela Karşılaşması

2006 yılı sonunda gerçekleştirilen ve Daniel Ortega'yı devlet başkanlığına götüren Nikaragua seçimleri ABD ile Venezuela arasındaki açık bir mücadele biçimini aldı. Her iki taraf da kimi desteklediklerini açıkça ilan etti ABD Harvard mezunu, muhafazakar bankacı Eduardo Montealegre'yi, Venezuela ise eski gerilla, Sandinist lider Ortega'yı. Mücadele yöntemleri ise epey farklıydı. Venezuelanalysis.com'da yayınlanan “In Nicaragua: Chavez 1, Bush 0” başlıklı yazısında Greg Grandin'in [1] belirttiği gibi, biri havucu diğeri sopayı gösterdi.
Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, Nikaragua'nın ALBA'ya üye olmasına yardımcı olacaklarını, Nikaragua'ya uygun ödeme koşullarıyla petrol sağlayacaklarını, Nikaragua'nın Venezuela petrolünün bedelini et, süt, peynir ve farklı mallarla ödeyebileceğini dile getirdi.
Aslında Venezuela Ortega'nın devlet başkanı olmasını önceleyen dönemde Sadinistlerin hakim olduğu belediyelere uzun vadeli, düşük faizli kredilerle ucuz petrol satmaya başlamış ve aynı dönemde Nikaragualı köylülere tonlarca gübre temin etmiş ve yüzlerce katarakt hastasına bedava göz ameliyatı imkanı sağlamıştı.

Dönemin Bush yönetimi ise, Ortega zaferinin ABD yardımlarında kesintilere ve ticaret yaptırımlarına neden olacağı uyarısında bulundu. Kongre üyelerinden bazıları ABD'de yaşayan Nikaragualıların ülkelerine para göndermelerini yasaklayan bir yasayı geçirebileceklerini dile getirdi ki Batı yarıküresinin en yoksul ikinci ülkesi olan Nikaragua için yurtdışında yaşayan vatandaşları tarafından ülkeye gönderilen paralar çok büyük önem taşıyor. Oliver North gibi 1980'li yıllarda Nikaragua'da yaşanan, kontra-gerilla savaşında parmağı olan birçok ABD yetkilisi de Ortega'nın kazanması durumunda Nikaragua'nın eski günlere dönebileceği tehdidini savurdu.

ABD'nin Nikaragua'daki Büyükelçisi Paul Trivelli ise ülke içinde doğrudan örgütlenme çalışmaları yürüttü. Tıpkı seçimlere katılan bir aday gibi ülke turuna çıkan Büyükelçi, Ortega karşısında dağınık bir tablo sergileyen sağ muhalefeti birleştirmek için çaba harcadı. Büyükelçi Trivelli'nin seçimlerde ABD'nin çıkarları doğrultusunda 13 milyon dolar harcandığını duyurması ülkede ciddi bir tepkiye yol açtı [2].

Nikaragua Halkı Tehditlere Boyun Eğmedi

Ortega zaferi ile sonuçlanan Nikaragua seçimleri yalnızca ABD ile Venezuela arasındaki bir karşılaşma olarak yaşanmadı elbette aynı zamanda ABD ile Nikaragua halkı arasındaki bir karşılaşmaydı. Nikaragua halkı 2006 seçimlerinde 16 yıl aradan sonra ABD tehditlerine boyun eğmemiş oldu.

1979 yılında ülkede devrim yapıp iktidara gelen Sandinistler 11 yıllık iktidarları boyunca ABD'nin örgütlediği ve finanse ettiği Kontralarla savaşmak zorunda kalmış ve 1990 yılında seçimleri kaybetmişti. Violeta Barrios de Chamarro'nun liderliğindeki sağcı güçlerin koalisyonu, 1987-1990 arası dönemde ülkeye başkanlık eden Ortega'ya karşı zafer kazanmıştı. FSLN (Sandinist Ulusal Kurtuluş Cephesi) Meclis'te ağırlığını korumaya devam etse de, Ortega 1996 ve 2001 yıllarında yapılan seçimlerde yenilgiye uğramıştı.

ABD'nin ülkeye dönük müdahalesi son 16 yıldır seçim süreçlerine tehditleriyle katılıp kimin seçileceğini belirlemesinden ibaret de değil. Nikaragua'nın altın ve gümüş madenlerinin iştahını kabarttığı ABD, 1926 yılında ülkeyi işgal etmiş, ancak hem maden işçisi Agusto Sezar Sandino hem de büyük buhranın getirdiği mali zorluklar ABD'nin ordularını ülkeden çekmesine neden olmuştu. Geriye çekilirken ardında işbirlikçisi Somoza Garcia'yı bırakmayı unutmayarak... Sandino'yu katleden Somoza Garcia'nın 1956'da öldürülmesi üzerine, oğlu Luis Somoza ve Luis Somoza'nın 1967'deki ölümünün ardından da kardeşi Anastasio Somoza darbeyle yönetime getirilmişti [3]. 1972'de Managua'da yaşanan depremin ardından yurtdışından gelen yardımlara el koyup halka satması, kanlı diktatör son Somoza'nın ününe ün katmıştı.

Sandinistler'in 1979 yılında Somoza hanedanlığının son diktatörünü devirip iktidara gelmelerinin ardından Nikaragua'ya müdahale kararı alan ABD, kontr-gerillaları örgütleyip silahlandırmış ve yüz binlerce kişinin yaşamına mal olan bir kirli savaş başlatmıştı. Kontra Savaşı olarak bilinen bu savaş süresince zaten yoksulluk içinde olan ekonomi dibe çökmüş ve dayanma sınırının sonuna gelen halk 1990 yılında Sandinistlerden desteğini çekmişti.

Bir kez daha Sandinistler

Sandinistler Ortega’nın başkanlığı ile 16 yıl aradan sonra iktidara geri gelmiş oldular. Ancak Sandinistlerin geçmişteki radikalliği ile Ortega’nın izlediği politikanın dengeciliğini yan yana koyan pek çok kimse için, Ortega geçmişteki kendisinin soluk bir gölgesi.

2005 yılında, devlet başkanı olarak seçildiği Nikaragua seçimlerinden önce gerçekleştirdiği Venezuela ziyareti sırasında, “Chavez’in seçim zaferi, devrimci değişimin seçim sandığından çıkabileceğine beni ikna etti,” diyen Daniel Ortega, eski radikalliğini yalnızca silahlı mücadeleden parlamenter mücadeleye geçerek terk etmedi, IMF, Dünya Bankası ve Amerikalar Arası Kalkınma Bankası ile çalışabileceğini pek çok defa ilan etti [4].

2005 Ekiminde Nikaragua Ulusal Meclisi’nde ABD’nin son derece önem verdiği CAFTA’ya (Orta Amerika Serbest Ticaret Anlaşması) evet kararı çıkmadan önce ülkede konu ile ilgili pek çok eleştiri yükseltilmişti ve Ortega CAFTA’yı Orta Amerika’yı güneye bakmaktan alıkoymanın aracı olarak itham edip, iktidara gelmesi halinde CAFTA’dan çıkma sözü vermişti. Ancak 2006 seçimlerinin ardından birkaç ayı sermaye çevrelerine telkinlerde bulunmakla geçiren Ortega, mülkiyet haklarını güvence altına alacağını ve CAFTA ile ilişkileri sürdüreceğini dile getirdi.

Ortega’nın özellikle sermayeye ve onun uluslararası temsilcilerine karşı radikallikten uzak bu yaklaşımının nedenini ülke ekonomisinde ABD’nin sahip olduğu ağırlığa bağlamak gerekiyor. ABD Nikaragua’nın en büyük ticaret ortağı, ülke ithalatının beşte biri ve ihracatının yaklaşık üçte biri
ABD ile gerçekleşiyor. Yabancı sermaye ve dış yardımlar bütçenin yüzde 35’ine tekabül ediyor [5].

Ortega her ne kadar eski radikalliğinden çok uzak bir görüntü çiziyor olsa da, kimin asıl müttefiki olduğunu da seçimlerden önce ve sonra belli etti. Nikaragua Devlet Başkanı olarak ilk icraatı ülkesini ALBA üyesi yapmak oldu. Nikaragua ALBA’ya katıldıktan sonra enerji, sağlık, altyapı ve tarım alanında Venezuela ile bir dizi anlaşma imzaladı ve bu anlaşmalar Nikaragua’yı Venezeula yardımlarının Küba, Bolivya ve Arjantin’den bile daha büyük bir alıcısı konumuna soktu [6]. Nikaragua’nın Venezuela ile ticareti 2009 yılında 110 milyon doları aştı ve 2010 yılında ikiye katlanması bekleniyor.

Venezuela petrolünü, yüzde 40’ının bedelini 25 yıl içinde ve yüzde 2 faizle ödemek üzere satın alan Ortega iktidarı, bu kanaldan elde edilen gelirleri, ülkedeki sağcı koalisyonun da etkili olduğu Ulusal Meclisi baypas ederek, ülke bütçesine sokmadan yerel alanda ilerleyen reformlara aktarıyor. Söz konusu reformlar büyük çaplı bir kalkınma programına tekabül etmese de, nüfusunun yüzde 70’inden fazlasının günde 2 dolardan daha az gelire dayanarak yaşamını sürdürdüğü Nikaragua’da [7], insanların gündelik yaşamında değişiklikler yaratıyor. Katherine Hoyt’un sözleriyle aktaracak olursak, “çocuklar yemek yiyor ve okula gidiyor” [8].

Özetle, Ortega, ülke ekonomisinde çok ciddi ağırlığı bulunan ABD'yi ürkütmeden, Venezuela'dan gelecek desteğe dayanarak yoksullukla mücadele etmeyi hedefliyor. Süreç içerisinde radikalleşmesi, ABD’ye kafa tutup Ortega’ya oy veren Nikaragua halkının yaşamında kalıcı değişikliklere imza atabilme becerisine bağlı gözüküyor. Ortega iktidarının Nikaragualıların günlük yaşamında ne anlama geldiği ise, başka bir yazının konusu...

Esin Saraçoğlu

[1] Greg Grandin, “In Nicaragua: Chavez 1, Bush 0” http://venezuelanalysis.com/analysis/2071
[2] soL, “ABD’nin Laboratuarı” http://arsiv.sol.org.tr/index.php?yazino=5339
[3] Kansu Yıldırım, “Otuz yılda Nikaragua: Siyasetin hattı güzergâhı” http://www.latinbilgi.net/index.php?eylem=yazi_oku&no=2853
[4] [5] [7] Nikolas Kozloff, “In Nicaragua, a Chavez Wave?” http://venezuelanalysis.com/analysis/2052
[6] Kristen B. Shelby, “Sandinista Government Takes Power in Nicaragua” http://upsidedownworld.org/main/nicaragua-archives-62/588-sandinista-gov...
[8] Katherine Hoyt, “Report From a Fact-Finding Trip to Nicaragua: Anti-Poverty Programs Make a Difference” https://nacla.org/node/6313