Küba Devrimi’nin 52. yılında Latin Amerika’ya bakmak

2010 yılı, tüm dünya için olduğu gibi Latin Amerika için de bir sorular yılı olacağı belli olarak başladı. Sorular…

Çünkü 2010 dünya kapitalizminin yaşadığı en büyük krizlerden birisinin kimine göre hemen ardından, kimine göre henüz içinden, belki de yeni bir kriz dalgasının hemen başından başlıyor. Tüm dünya için bu böyle. Elbette Latin Amerika için de… Önümüzdeki, sözgelimi 10 yıl için bir bölgeye bakmaya çalıştığımızda ilk parametre elbette bu olmalıdır: 2010 yılı her şeyden önce 2009’dan sonraki yıldır. Onun tüm etkilerini ve ondan çıkış arayışlarını içerecek, içeriyor.

2010 yılı bir başka açıdan yine tüm dünya için olduğu gibi Latin Amerika için de Obama’nın ikinci yılıdır. Dünyanın baş belası, başat emperyalist güç ve onun başkanının “yeni” politikası elbette her yerden önce “arka bahçe”yi etkileyecektir. Son on yıl her ne kadar Latin Amerika’nın en çok bu sıfatla kavgası üzerine geçse de, bu halen böyledir. ABD emperyalizminin kıtadaki parmağı, eğer koca askeri üsleri ve en azından 4. Filoyu parmak olarak nitelemek komik gelmeyecekse, kıta için halen en önemli parametrelerden birisi olmayı sürdürüyor, önümüzdeki on yıl için de sürdürmesini beklemek gerekiyor.

Bizim taraftan baktığımızda ise mesela Venezuela’da devrimci sürecin, Chávez iktidarının 13. yılını yaşıyor olmamız önemlidir. Üstelik çok önemlidir. Sonra Bolivya, Ekvador önemlidir. Oralardaki devrim aranışlarının kaçıncı yılında olduğumuz ve kaç yıl daha ileriye yürüyeceğimiz önemlidir. Ama eğer Latin Amerika bir devrimci dönem yaşıyorsa, Chávez’in ağzından dünya devriminin merkezinin Latin Amerika’ya kaydığı ileri sürülebiliyorsa, sadece kıtanın değil tüm dünyanın umut arayışları moral için oraya bakıyorsa bunun en köklü nedeni dünyanın neredeyse tek sosyalist ülkesinin ayakta kalmaya, mücadele etmeye devam etmesidir.

Tarihin diyalektiği malum, Küba’nın mücadelesinde kıtadaki devrimci süreçlerin katkısı muhakkak, ALBA’nın hatta kıtanın diğer ülkelerindeki örneğin Brezilya’daki sosyal demokrat iktidarların varlığının bile dengedeki önemi aşikar. Ama diyalektik materyalist olacaksa, kıtadaki devrimler sosyalizme varacaksa, sosyal demokratlar ABD karşısında “bizim” kampı tutmak zorunda kalacaksa bu, Küba’da sosyalizm sürdüğü içindir. Yani 2010 yılı Latin Amerika devrimi için en çok Küba Devrimi’nin 52. yılıdır. Küba’da Raúl önderliğindeki Komünist Parti, sosyalizmi ileri götürmek niyet ve azmiyle çalışıyor. Kıtadaki devrimci süreçleri tartışmamızın en önemli zeminini bu oluşturuyor.

Oğuz Kavala