Küba’da sosyalizmin ilanının 50. yıldönümünde

Küba Cumhuriyeti eski Ankara Büyükelçisi Ernesto Gómez Abascal'ın Domuzlar Körfezi Zaferi'nin ve Devrimin sosyalist karakterinin ilanının 50. yıl dönümünde konuya ilişkin Bizim Amerika için kaleme aldığı makalesini yayınlıyoruz.

16 Nisan’da Küba’da sosyalizmin ilanının üzerinden 50 yıl geçmiş olacak. Havana’da, simgesel değer taşıyan Devrim Meydanında bir yürüyüş ve kitlesel toplantı gerçekleşecek ve aynı gün Komünist Parti’nin 6. Kongresi başlayacak. Aynı zamanda, yankilerin paralı askerleri tarafından gerçekleştirilen ve 72 saatten daha kısa bir sürede halk tarafından yenilgiye uğratılan Playa Girón ya da Domuzlar Körfezi çıkarmasının da 50. yıldönümü anılacak.

Bu tarihi olaylara kişisel olarak katılma ayrıcalığına sahip oldum. 21 yaşındaydım ve 1960 yılının başlarından itibaren, bir fabrikada sendika yöneticisi olarak, devrim sürecini savunmak üzere sendikalar kanalıyla örgütlenen ilk silahlı talimlere katılmıştım. O zamanlar ne Marksist ne de sol bir parti üyesiydim. Kübalı gençlerin büyük bir çoğunluğu gibi, ABD çıkarları için halkı baskı alında tutan ve yoksul bırakan, ve ülkeyi Washington’a yarı sömürgeci bir bağımlılığa mahkum eden yolsuz diktatörlüğün yıkılması için mücadele etmiştim. Dini, Hristiyan bir eğitim almıştım ve 19. yüzyıldan itibaren ulusal bağımsızlık ve antiemperyalizmin devrimci tohumlarını atan, yurdun “herkesin ve herkesin iyiliği için” olması gerektiğini söyleyen José Marti’nin fikirlerinden etkileniyordum.

Sosyalizm ilan edildiğinde, ideolojik bir dönüşüm yaşamak ve sosyalizmi kabul etmek benim için zor olmadı. Dinsel inancın gerçek ilkeleri, devrimi geliştirmeye çalışan yeni fikirlerle çakışıyordu: sosyal adalet, eşitlik, dürüstlük, iyi olanı yapmak, dayanışmacı olmak…

1 Ocak 1959’da iktidara geldikten sonra devrimci hükümet tarafından ilk kabul edilen önlem ve yasalar, şu fikirlere karşılık geliyordu: toprakların, mülksüzleştirilmiş ya da sömürülen köylülere dağıtılması kira, elektrik ve telefon hizmetleri için ödemelerin düşürülmesi yüksek işsizliğin sonlandırılması için çalışılması okuma-yazma bilmeyenlere okuma-yazma öğretilmesi kültür, kamusal sağlık ve eğitimin sağlanması vb. O günlerde Hristiyan, Müslüman ya da başka bir dürüst dinsel inançla Sosyalizmin devrimci fikirleri arasında herhangi bir çelişki olmadığı sonucuna ulaştım. Hala da böyle düşünüyorum.

1960 yılının sonlarına doğru Devrim radikalleşmişti ve ABD emperyalizmi azgın bir saldırı kampanyası başlatıyordu. Onbinlerce Kübalıyla birlikte askeri talim okullarına gittim ve ilk oluşan milis birliklerinden biri olan 114. tabura katıldım. 114. taburla, CIA planlarına uygun olarak karşıdevrimci güçlerin, yakında gerçekleşecek paralı asker işgaline destek zemini oluşturmaya çalıştıkları, ülkenin merkezindeki Escambray dağlarına yollandım. 1961 yılının ilk aylarında bu dağları suçlulardan ve çetelerden temizledik ve işgale yardım etme olasılıklarını ortadan kaldırdık.

16 Nisan’da, Havana havaalanlarına yapılan bombardıman kurbanlarının toplu cenazesinde, Fidel ilk defa Devrimin sosyalist karakterini ilan ettiğinde, aylardır seferberlikte ve savunma operasyonları gerçekleştirmekte olan benim taburum da oradaydı. Büyük bir milis kalabalığının Belçika yapımı hafif otomatik tüfeklerini kaldırarak, Fidel’in söylediklerine sembolik olarak onay verdikleri ve sosyalizm ve ülkenin bağımsızlığı için mücadele etme kararlılıklarını ilan ettikleri bir fotoğraf vardır. Ben de o fotoğraftaydım.

Bir sonraki gün, 17 Nisan’da Bahía de Cochinos’da (Domuzlar Körfezi) paralı askerlerin çıkarması gerçekleşti ve bizim taburumuz da muharebeye katılmak üzere hemen yola çıktı. Sosyalizmi savunmak üzere, çıkarma bölgesine giden iki yoldan birinde çarpıştık. San Blas adında küçük bir kasabayı Playa Girón’a (Girón Sahili) bağlayan yolda, Rus T-35 tanklarıyla ilerleyen birliğimizin bir bölümü düşman ateşi altında kaldı ve çok sayıda yaralı verdik. Fakat paralı askerler bizim kuvvetlerimizin baskısına dayanamadı ve bozgun halinde kaçtılar. Dağlarda saklanan paralı askerleri yakalamak için bir süre daha bölgede kaldık.

Bugün, sahillerimizden sadece 150 km uzaklıkta bulunan, insanlık tarihinde var olmuş en güçlü imparatorluğun saldırgan politikalarına yarım yüzyıldan uzun zamandır direnen bir ülkede, bu olayları gururla hatırlıyoruz.

Soykırımcı bir ekonomik abluka da dahil olmak üzere, sosyalist sistemimizi değiştirmek için, hala Küba’ya karşı her tür saldırgan yöntem ve kampanyaya başvurmaya devam ediyorlar. Ancak, başarısızlığa uğruyorlar ve kendilerini kendi yarattıkları ve sonra da inandıkları yalanlarla aldatmaya devam ediyorlar.

Önümüzdeki günlerde yapılacak olan 6. Kongre*, sadece parti militanlarının değil, milyonlarca işçinin, öğrencinin, kadının, erkeğin ve genel olarak halkın, Kongre’de ele alınacak belge ve önerileri tartıştığı demokratik bir sürecin son noktası olacak. Bu sistem, bizim katılımcı demokrasimizin, kitlelerin gerçek demokrasisinin bir parçası.

Ayrıcalıklı bir sınıfın ya da grubun çıkarlarına değil, halkın çıkarlarına karşılık veren bir hükümet ve partiye sahibiz, ne yolsuz yöneticilerimiz var ne de buna izin veririz bu yüzden emperyalizm yanılıyor. Güçlüklerimiz ve sorunlarımız var, ama bunları çözeceğiz. Onurumuzu ve bugüne kadar elde ettiklerimiz kaybetmeye niyetli değiliz.

16 Nisan’da kitleler Havana’nın sokaklarında olacak, ama Sosyalizmi ve Ulusal Bağımsızlığı savunmak konusundaki kararlılıklarını ilan etmek üzere. Devrim Meydanı bizim Tahrir Meydanımız, İnci Meydanımız ya da Kasbah Meydanımızdır onu 50 yıl önce aldık ve bırakmayacağız.

*Küba Komünist Partisi’nin 6. Kongresi 16 Nisan-19 Nisan tarihlerinde gerçekleştirilmektedir. Yazı Kongreden önce kaleme alınmıştır.
** Görüntüler 16 Nisan 2011 Cumartesi günü Havana'da gerçekleşen Domuzlar Körfezi Zaferi'nin ve Sosyalizmin ilanının 50. yıl dönümü kutlamalarına aittir.