Antonio'dan Türkiyeli dostlarına anlamlı mesaj

Küba Beşlisi'nden Antonio Guerrero'nun dünyadaki ve Türkiye'deki dostlarına gönderdiği mesaj, Beşli için verilen mücadelenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.

Küba Beşlisi'nin maruz kaldığı hukuk ve insani süreç, emperyalizmin sosyalist Küba'ya yönelik saldırganlığının farklı bir veçhesini oluşturmaya devam ediyor. Küba sosyalizmini yıkmak için bugüne kadar, işgal dahil akla gelebilecek bütün yöntemleri deneyen ABD, beş Kübalı yurtseveri ömür boyu hapis cezasına çarptırarak insanlığa da saldırmış oluyor.

1998 yılında Küba Devleti’nden Clinton’a terörizme karşı işbirliği konusunda yazılan bir mektubun ciddiye alınması sonucunda FBI ile Küba Gizli Servisi arasında bir bilgi alış verişi oldu. Küba, bu mektupta Miami'deki çetelerin faaliyetlerine ilişkin olarak edindiği bilgileri ABD ile paylaşmıştı. Bir ABD güvenlik heyeti 1998 Haziran’ında Havana'yı ziyaret etti.

Bu ziyaretten iki ay sonra 12 Eylül 1998’de, Miami'deki terörist grupları yargılaması gereken ABD, görevleri sadece bu terörist grupların faaliyetleri hakkında bilgi edinmek olan 5 Kübalı'yı tutukladı. 5 Kübalı yurtsever, ABD'ye karşı casusluk yapmakla suçlandılar.

Davanın Miami'de görülmesi mahkemenin ne yönde bir karar alacağını da en baştan belirliyordu. Savunmanın, davanın Miami'de tarafsız olarak görülmesinin imkansızlığı ve başka bir yerde görülmesi gerektiği yönündeki talebi ise reddedildi.

3 yıl süren dava sonunda ABD'ye karşı casusluk yapmakla suçlanan 5 Kübalı yurtsever çok ağır cezalara çarptırıldılar:

* Antonio Guerrero Rodríguez: Ömür boyu hapis + 10 yıl
* Fernando Gonzalez Llort: 19 yıl hapis
* Gerardo Hernandez Nordelo: 2 kez ömür boyu hapis + 15 yıl
* Ramon Labañino Salazar: Ömür boyu hapis + 18 yıl
* Rene Gonzalez Sehwerert: 15 yıl hapis

Beş Kübalı yurtsever, tutuklanmalarından sonraki ilk 17 ay boyunca tamamen tecritte tutuldu. Davanın başlamasına üç ay kala bir kez daha tecrit hücrelerine gönderildiler. Tecrit, avukatları ile birlikte temyiz üzerine çalıştıkları 2003 yılı başında da uygulandı.

Mahkumiyet kararından hemen önce, baskı oluşturmak için René Gonzalez’i ABD’de doğmuş olan 2 yaşındaki kızı Ivette’in velayetini yitirme olasılığı ile tehdit ettiler. Ona daha da fazla baskı uygulamak için karısı Olga Salanueva’yı tutukladılar ve vizesini iptal ettiler. ABD’nin aileler üzerinde kurduğu baskı René ile sınırlı kalmadı. ABD, Gerardo’nun eşi Adriana’ya 2000’den bu yana giriş vizesi vermedi. Bugün hâlâ görüşemiyorlar.

Verilen mahkumiyet kararlarını Miami dışında bir bölge için temyize götüren savunmanın bu başvurusu, 2005 Ağustos’unda, ABD’deki Atlanta Temyiz Mahkemesi’nin 3 yargıçtan oluşan bir heyetin 5 Kübalı yurtseverin mahkumiyet kararlarını geçersiz ilan etmesiyle sonuçlandı. Ancak hukuksuzlukta sınır tanımayan ABD yönetimi bu kararı temyiz etti. 2006 yılı Ağustos ayında ABD yönetiminin temyiz başvurusuna Atlanta Temyiz Mahkemesi’nin 12 yargıcından oluşan bir heyet tarafından olumlu yanıt verildi. Temyiz mahkemesi verilen cezaların bazılarının hatalı olduğuna karar verdi ve yenilenen yargılama ile üç yurtseverin cezalarında kısmi indirim yapıldı.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun Keyfi Tutuklamalar ile ilgili Çalışma Grubu da bu dava süresince temel hukuk kurallarının ihlal edildiğini ve 5 Kübalı yurtseverin tutukluluk durumunun kaldırılması gerektiğini ABD’ye bildirdi. Ancak ABD, BM Çalışma Grubu’nun bu kararını tanımadığını açıkladı.

Beşli'nin serbest bırakılması için bugüne kadar bütün dünyada çok çeşitli eylemler, etkinlikler, kampanyalar düzenlendi. Çok sayıda aydın, sanatçı, siyasetçi hukuksuzluğun sona erdirilmesi için çaba harcadı, ve halen de harcamaya devam ediyor.

Halen ABD’de cezaevlerinde tutsak olan beş Küba vatandaşının özgürlüklerine kavuşmaları insani değerlere sahip çıkmakla sınırlı olmayan bir öneme sahip. Beş masum insanın büyük bir hukuk skandalı ile ömürlerini hapislerde ve üstelik insanlık dışı koşullarda geçirmelerine karşı olmak, evlerinde oturan bütün masum insanların boynun borcudur. Ama dahası da vardır.

ABD’nin kendi normları pervasızca çiğnemesi pahasına ve iç kamuoyunun baskısına karşın Kübalıları tutsak alıkoymakta ısrar etmesinin gerçek nedeni, Küba’nın ABD egemenliğindeki emperyalist zorbalığa karşı insanlığın direniş damarını besleyen birkaç odaktan birini ayakta tutmasıdır. Bu odak Latin Amerika’daki devrimci, yurtsever, bağımsızlıkçı yükseliştir. Bu odak açıkça Küba’nın eseridir.

Beşli'den Antonio Guerrero'nun 1 Eylül 2010 tarihinde dünyadaki ve Türkiye'deki dostlarına ilettiği, Nazım'ın "Yaşamaya Dair" adlı şiirini içeren mesajı, Beşli'nin serbest bırakılması için verilen mücadelenin anlamını bir kez daha vurguluyor. Mesajın Türkçesini aşağıda yayınlıyoruz:

YAŞAMAYA DAİR
Sevgili dostlar,

Eylül ayı başlıyor.
Türkiye'den Oakland'a (Kaliforniya), oradan Floransa'ya (Kolorado) ulaşan birkaç dizeyi, Nazım Hikmet'in gücünden hiçbir şey kaybetmeyen dizelerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Şiirin o sihrini taşıyan bu dizeleri Fidel'in son Düşünceleri ve röportajlarıyla ve 12 yılı doldurmak üzere olan mahpusluğumuzla öylesine bağdaştırıyorum ki...
 
Hepinize tekrardan ifade etmek isterim ki yolladığınız her mesaj elime ulaşıyor ve bazen bunların sayısı öyle çok oluyor ki tek tek her birine bizzat yanıt vermem mümkün olmuyor buna karşın, cümlelerinizin amacına ulaştığını, bana güç verip iyimserliğimin katlanarak artmasını sağladığını belirtmek istiyorum. 
 
Dostlarımdan biri, yolladığı bir mesajda şöyle diyordu: "Önümüzdeki 12 Eylül, 12 yıl öncesindekiyle aynı olmayacak bugün sizinle birlikte milyonlarca kişiyiz." Bu dostum haklı ve ben de diyebilirim ki en çetin zorlukların üstesinden geldiğimiz anlarda milyonlarca dostumuz ve yoldaşımız daima kalbimizde oldular.

YAŞAMAYA DAİR

Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız,
yani, beyaz masadan,
bir daha kalkmamak ihtimali de var.
Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına,
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden,
yahut da sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini.
Diyelim ki, dövüşülmeye deşer bir şeyler için,
diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
Diyelim ki hapisteyiz,
yaşımız da elliye yakın,
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının.
Yine de dışarıyla birlikte yaşayacağız,
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın ardındaki dışarıyla.
Yani, nasıl ve nerede olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak...

Bu dünya soğuyacak,
yıldızların arasında bir yıldız,
hem de en ufacıklarından,
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani,
yani bu koskocaman dünyamız.
Bu dünya soğuyacak günün birinde,
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil,
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız.
Şimdiden çekilecek acısı bunun,
duyulacak mahzunluğu şimdiden.
Böylesine sevilecek bu dünya
"Yaşadım" diyebilmen için...
Nazım HİKMET

Beşimiz de sizleri kucaklıyoruz.
Kazanacağız!
Tony
1 Eylül 2010