“Abluka sona erdirilmelidir”

Küba Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Bruno Rodríguez Parrilla tarafından 26 Ekim 2010 tarihinde BM Genel Kurulu’nda "Amerika Birleşik Devletleri’nin Küba’ya uyguladığı ekonomik, ticari ve finansal ambargonun sona erdirilmesi gerekliliği" başlığı altında yapılan konuşmayı yayınlıyoruz. Konuşmanın ardından gerçekleştirilen oylamada ABD ablukası 187 oyla reddedilirken, abluka yönünde oy…

Sayın Başkan

İnsanlık olarak türümüzün varlığını ağır ve gerçekleşmesi pek yakın tehlikeler tehdit etmektedir. İnsan hayatını korumak için barışı muhafaza etmemiz gerekiyor. Dünyadaki nükleer cephaneliğin yalnızca ihmal edilebilir bir kısmının kullanılması bile insan soyunun sonu anlamına gelebilir. Nükleer silahların herhangi bir devlet veya kişi tarafından kullanılmamasını güvence altına almanın yegâne yolu, son zamanlarda geliştirilen benzeri ölümcül güçlere sahip konvansiyonel silahlarla birlikte bu silahların toptan imhasıdır. Tek çözüm, silahsızlanmadır.

Sağ kalabilmemiz için insanlığın bilincinde bir sıçrama yaşanması elzemdir ve bu da silahlanma konusunda çoğu politikacı tarafından gizlenen veya göz ardı edilen, basın tarafından yayınlanmayan ve insanların kendilerine inanılmaz görünecek kadar korkunç buldukları gerçek bilgilerin yayılmasıyla mümkündür.

Yeni bir dönemde yaşıyoruz ve bunun da, Fidel Castro’nun sürekli çağrıda bulunduğu üzere bu Genel Kurul’a, bütün insanların ve halkların yaşama hakkına saygı duyulmasını talep etmek üzere dünya çapında tüm aciliyetiyle bir seferberliğe öncülük etme görevi verdiğine inanıyoruz.

Başka bir dünya düzeni yaratalım insanlar arasında dayanışmaya ve adalete dayalı bir kolektif etik yaratalım çatışmalara diyalog ve işbirliği yoluyla çözüm bulalım savaşlara ve güç kullanımına yol açan bencilliğe ve yağmaya bir son verelim. Karşı karşıya bulunduğumuz ciddi tehlikeyi dikkate alarak konfrontasyondan veya bölünmeden uzak duralım ve barışı, gezegeni ve gelecek nesillerin yaşamlarını korumak için bir araya gelelim.

Sayın Başkan

Özellikle de bu koşullarda Küba’ya yönelik ABD politikası her türlü etik ya da yasal zemin, güvenilirlik veya destekten yoksundur. Bu durumun kanıtı, son birkaç yıl boyunca Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 180’in üzerinde ülke tarafından verilen ve ekonomik, ticari ve finansal ablukaya son verilmesini talep eden oylardır.

Birleşmiş Milletler sisteminde yer alan 180’in üzerinde ülke ve uzman kurum, bu politikaya karşı olduğunu bize sunulan Genel Sekreter raporunda belgelemiştir.

Latin Amerika ve Karayipler, bu politikayı oy birliğiyle sert bir biçimde reddetmiştir. Şubat 2010’da Cancun’da gerçekleşen Birlik Zirvesi de kararlı bir biçimde aynı tavrı ilan etmiştir. Bölgedeki liderler, bu duyguyu mevcut ABD Başkanı’na doğrudan iletmişlerdir. Ablukanın ve Helms-Burton Yasası’nın kesin bir şekilde reddedilmesi, başka pek az meselede rastlanan ölçüde, bölgenin siyasi geleneğinin ayırt edici özelliği haline gelmiştir.

Aynı derecede net görüşler Bağlantısızlar Hareketi, İberya-Amerika Zirveleri, Avrupa Birliği ile Latin Amerika ve Karayip Zirveleri, Afrika Birliği, ACP Grubu Zirveleri ve uluslararası hukuku savunan ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi ilke ve amaçlarına saygı duyan ulus gruplarının bütünü tarafından da dile getirilmiştir.

ABD toplumunda ve ülkedeki Kübalı göçmenler arasında da abluka karşıtı ve Küba politikasında değişiklik yapılması taraftarı geniş ve giderek de büyüyen bir konsensus mevcuttur. Son araştırmalara göre Amerikan yurttaşlarının yüzde 71’i, Küba ile ABD arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesini savunurken, yüzde 64’ü ve Güney Florida’da yaşayan Kübalıların da benzer orandaki bir kesimi, yurttaşlık haklarını ihlal eden, Küba’ya seyahat yasağına karşı çıkmaktadır.

Sayın Başkan

Başkan Obama’ınn “Küba’yla yeni bir başlangıç” ilan etmesinden bu yana geçen iki yılın sonunda bütün veriler, başka meselelerde olduğu gibi bu konuda da hiçbir şeyin değişmediğini göstermektedir Başkan, ablukayı hafifletmek için, sahip olduğu geniş kapsamlı yetkilerini kullanma yoluna da başvurmamıştır.

Küba’ya yönelik yaptırımlar oldukları yerde durmakta ve eksiksiz uygulanmaktadır.

2010 yılında ekonomik kuşatma sıkılaştırılmıştır ve bunun gündelik etkileri Küba’daki yaşamın her veçhesinde görülmeye devam etmektedir. Özellikle de sağlık ve gıda gibi halkın hassas olduğu alanlarda ciddi sonuçlara yol açmaktadır.

Küba’daki oftalmoloji servisleri, retinoblastoma adlı tümörü taşıyan diğer bir deyişle retina kanseri olan çocukların tedavisinde cerrahi mikroskobu ile birlikte Transpupiller Termoterapi yöntemini uygulayamamaktadır bunun nedeni, bu tedavi için gerekli olan ve yalnızca ABD’li Iris Medical Instruments Company tarafından satılan ekipmanı satın almanın mümkün olmamasıdır. Bu teknoloji olmadığı taktirde retina tümörlerini tedavi etmek ve çocukların hasta olan gözü muhafaza edebilmelerini sağlamak mümkün olamamaktadır.

Kübalı çocukların, en ileri genel inhalasyon anestezi ilacı olan yani çocuk ameliyatlarında kullanılabilen Sevofluorane adlı anestezi ilacına erişimi mümkün olamamaktadır, çünkü bu ilacın üreticisi olan ABBOT isimli şirketin Küba’ya ürün satmasına izin verilmemektedir.

Küba, Alman Carl Zeiss firmasınca üretilen ve retinanın ve göz sinirlerinin muayenesinde kullanılan Optik Koherens Tomografisi (OCT) cihazını da satın alamamaktadır, çünkü bu cihazın bazı komponentleri ABD’li Humphrey şirketinden temin edilmektedir.

Sözde insani amaçlı istisna kapsamında olan Amerikan gıda maddelerinin satışı sürecine damgasını vuran ağır ve ayrımcı şartlar da, bütün uluslararası ticaret stantartlarını ihlal ettikleri gibi, son yıllarda bu alandaki ticari faaliyetin çarpıcı şekilde azalmasına yol açmışlardır. Bu durum yalnızca halkımızı değil, Amerikalı çiftçileri de etkilemektedir. Bir kez daha, Küba’nın tek bir doz ilaç veya tek bir gram nikel bile satamadağı bir ülkenin “ticaret ortağı” olarak tanımlanması, bu salondaki hiç kimseye inandırıcı gelmeyecektir.

Washington’ın son derece seçici bir şekilde bazı kültürel, akademik veya bilimsel alış verişlere izin vermiş olması gerçeğine karşın, bu tür faaliyetler halen ciddi kısıtlamalara tabidir ve bu tür pek çok proje, gerekli lisans, vize veya başka çeşit izinlerin verilmemesi nedeniyle hayata geçirilememektedir. Kübalı sanatçıların bu ülkedeki performansları için herhangi bir ödeme almalarının yasaklanmış olduğu pek az kişi tarafından bilinmektedir.

Küba’ya ait mülk ve varlıkların, Küba’ya ve Küba’dan yapılan veya ülkemizdeki kurum veya bireylerin dahil olduğu ticari ve finansal transferlerin uğradığı kovuşturmalar yoğunlaşmıştır.

ABD’li ve Avrupalı kuruluşların başka devletlerin yanı sıra Küba’yla yürüttükleri ticari faaliyetler nedeniyle bu yıl Hazine ve Adalet Bakanlıkları tarafından çarptırıldıkları para cezalarının toplamı 800 milyon doları aşmıştır.

ABD hükümeti, gerginliği açıkça tırmandırarak, Küba’nın avro gibi başka döviz kurlarıyla yaptığı transferlere de el koymuştur. Cubana de Aviación adlı Küba havayolu şirketine ait 107.000 Avro’ya, Banco Popular Español aracılığıyla Madrid’den Moskova’ya transferi sırasında el konulması apaçık hırsızlıktır.

Son 50 yıldır uygulanan ablukayla Küba halkına verilen ekonomik zararın toplamı bugünkü değeriyle 751 milyar doları aşmıştır.

Sayın Başkan

Bu politikanın genel reddine rağmen, belirli üst düzey ABD hükümet yetkilileri söz konusu politikanın değişmeyeceğini yeniden ifade ettiler. Başkan Obama 2 Eylül’de sözde ABD “ulusal çıkar”larına işaret ederek Küba karşıtı yaptırımları tasdik etti. Ancak, herkes Beyaz Saray’ın, Küba karşıtı politikayı kârlı bir işe çeviren dar bir azınlığın iyi finanse edilen “özel çıkar”larıyla daha fazla ilgilenmeye devam ettiğini bilmektedir.

Amerika Birleşik Devletleri’nin ablukayı kaldırmak gibi bir niyeti olmadığı açıktır. Hâlihazırda, bir ülkeye karşı uygulanan en kapsamlı ve uzun süreli yaptırım ve zorlayıcı önlem olan ablukanın en irrasyonel yönlerinin dahi yürürlükten kaldırılacağına dair elle tutulur bir işaret bulunmamaktadır.

Tarihsel olarak, Küba’ya karşı uygulanan ablukanın kaldırılmasının önünde engel olarak sunulan mazeretler ne zaman ortadan kaldırılsa, her açıdan sürdürülemez olan bu politikanın devamını haklı göstermek için yeni bahaneler bulunmuştur.

Birçok haber ajansına göre Başkan Obama, kısa süre önce, 19 Ekim’de, bugün Küba’da yaşanmakta olan süreci kendince “yetersiz” olarak tanımlamış ve kendi hükümetinin atacağı her yeni adım için ülkemizde görmek isteyeceği iç değişimleri şart koşmuştur.

Başkan, Küba’da gerçekleşmekte olan süreçleri değerlendirmek ve müdahale etmek yetkisine sahip olduğunu varsayarak yanılmaktadır. Bu kadar yanlış bilgilendirilmiş ve yönlendirilmiş olması üzücüdür.

Şu anda Küba’da gerçekleştirmekte olduğumuz dönüşümler, Kübalıların özlemlerine ve halkımızın egemen kararlarına karşılık vermektedir. Bu dönüşümler, ekonomik modelimizi güncellemeyi ve etkinliğini artırmayı, toplumumuzu mükemmelleştirmeyi, kültürümüzü derinleştirmeyi ve sosyalizmimizi geliştirmeyi hedeflemektedir. Şimdiye kadar her zaman Küba halkının çıkarlarına karşı olmuş olan ABD hükümetini memnun etmeyi ya da ABD hükümetinin çıkarlarını tatmin etmeyi değil.

Süper güç için, kendi çıkarlarına boyun eğen bir rejimin kuruluşuna vesile olmayan her süreç yetersiz olacaktır. Ancak, bu asla gerçekleşmeyecektir Kübalılar kuşaklar boyunca hayatlarını Küba’nın bağımsızlığını ve egemenliğini savunmaya adamıştır ve adamaktadır.

Üstelik ABD hükümeti, Küba hükümetinin hem kamuoyu önünde hem de özel olarak ilettiği, eşit koşullarda ve bağımsızlığımıza tam saygı temelinde ciddi ve yapıcı bir diyalog başlatma niyetini gösteren pek çok öneri ve açıklamayı yok saymıştır.
2010 yılı içinde Küba hükümeti tarafından iletilen, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele, çevrenin korunması, doğal afetlerin önlenmesi, Meksika Körfezi’nde petrol sondajından kaynaklı olası kazaların üstesinden gelinmesi gibi ortak çıkar alanlarında ilerlemeler sağlamayı amaçlayan yeni işbirliği projelerine herhangi bir karşılık verilmemiştir. Halklarımızın ortak yararına olan alanlarda ilerleme imkânından bir kez daha kaçınılmaktadır.

Aksine, ABD hükümeti, Dışişleri Bakanlığı tarafından diğer ulusların yönelimlerini değerlendirmek üzere üretilen sözde uluslararası terörizmi destekleyen ülkeler listesi de dâhil olmak üzere, Küba’nın ismini düzmece listelere ekleme pratiğine devam etmiştir. Bu ülkenin böyle listeler oluşturacak ahlaki otoritesi bulunmamaktadır. Küba’yı bu listelerden herhangi birine dâhil etmek için hiçbir neden yoktur.
ABD hükümeti 12 yıldan daha uzun bir zamandır ABD hapishanelerinde tutuklu olan ve davaları uluslararası topluluk bünyesinde en geniş dayanışmayı harekete geçiren beş Kübalı terör-karşıtı savaşçının haksız mahkûmiyetini sürdürmektedir.

Geçmişte ve günümüzde devlet terörizminin mağduru olan Küba, ABD hükümetinden çifte standarda son vermesini ve 1960’lı yıllarda ülkemizi istikrarsızlaştırmak amacıyla sabotaj, kaçırma, suikast ve silahlı saldırı gibi yöntemlere başvurularak yürütülen Küba karşıtı politikanın himayesi altında terörist eylemlerde bulunduğu bilinen kişilerin, ABD toprakları içerisinde faydalandığı dokunulmazlığı ortadan kaldırmasını talep etmektedir. Böyle bir adım bu belaya karşı yürütülen uluslararası mücadeleye gerçek bir katkı olacaktır.

Sayın Başkan

Hem insafsız hem de anlaşılmaz olan şudur ki, ABD, Küba’ya uyguladığı abluka ve yıkım politikasını hala 6 Nisan 1960’da Dışişleri bakan yardımcısı Lester Mallory’nin taslağını sunduğu memorandumun rehberliğinde sürdürmektedir. İki yıl önce gün ışığına çıkan memorandum metninde şöyle deniyordu:

"Kübalıların çoğu Castro’yu destekliyorlar. […] Etkili hiçbir muhalefet mevcut değil. […] Ülke içindeki desteği [hükümetten] yabancılaştırmak için öngörülebilecek tek yol ekonomik hoşnutsuzluk ve güçlükler yaratarak büyüyü bozma ve hükümetten soğutma biçiminde olabilir. Ekonomik yaşamı güçsüz düşürmek için mümkün olan her yol hızlıca denenmeli. […] Küba’yı paradan ve mal arzından mahrum bırakmak, parasal ve reel ücretleri düşürmek, açlık ve çaresizlik yaratarak hükümeti düşürmek." Alıntının sonu.

Bu uluslararası hukuka bütünüyle aykırı vahşi ve saldırgan bir politikadır. Bu politikayı sürdürmekte ısrarcı olan hükümet nasıl bir zarara yol açtığının, nasıl acılara neden olduğunun ve tüm bir halkın insan haklarını nasıl ihlal ettiğinin bilincindedir.

Bu, ABD temsilcilerinin genellikle tekrarladıkları gibi yalnızca iki tarafı ilgilendiren bir mesele değildir. Ülke sınırlarını aşan doğası yasada belirtilmiştir ve üçüncü ülkelerin yurttaş ve kuruluşlarına karşı baskıcı uygulamaların haddinden fazla örneği mevcuttur.

Doğası ve kapsamı düşünüldüğünde abluka, 1948’de kabul edilen Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına ilişkin Cenevre Sözleşmesi’nin ikinci maddesi uyarınca soykırım niteliği taşımaktadır. Aynı zamanda, 1909’da kabul edilen Deniz Savaşı Yasalarına dair Deklarasyon’a göre bir ekonomik savaş halidir.

Düşmanca ve tek taraflı bir harekettir bu nedenle tek taraflı olarak sona erdirilmesi gerekmektedir.

Küba halkı adına bir kez daha, burada bulunan tüm ülke temsilcilerinden “Amerika Birleşik Devletleri’nin Küba’ya uyguladığı ekonomik, ticari ve finansal ablukanın sona erdirilmesi gerekliliği” başlığı altında sunmaktan onur duyduğum önerge taslağı lehine oy kullanmalarını istiyorum.

Sayın Başkan

Biz Kübalılar yaptığımız işten gurur duyuyoruz. Bu ekonomik savaş, Kübalıların çabaları ve fedakarlıkları, hükümetlerinin irade ve kararlılığı sayesinde can kaybına yol açmayı, halkımıza genel ve derinden sarsan bir darbe vurmayı başaramadı.

Bu ekonomik işkence ülkemizin gelişmesinin, halkımızın yaşam koşullarının iyileşmesinin önündeki en büyük engel olduğu halde, Küba yoksulluk ve açlığı ortadan kaldırmak konusunda inkar edilemez sonuçlar elde etmiştir. Dünya çapında eğitim ve sağlık alanlarında bir referans noktası haline gelinmiş, cinsiyet eşitliği, özgürlük ve tüm Kübalıların eşitlikçi bir temelde refaha kavuşturulması, toplumsal uzlaşı, ülke kararlarına halkın demokratik katılımı, çevreye verilen zararın geri çevrilmesi ve 100 Üçüncü Dünya ülkesi ile uluslararası işbirliğinin geliştirilmesi gibi başlıklarda büyük gelişmeler kaydedilmiştir.

Birkaç hafta önce, Küba burada Milenyum Kalkınma Hedefleri’ne geniş ölçüde ve bir istisna olarak uyum gösterdiğini deklare etti. Küba tarafından elde edilen bu sonuçlar gezegendeki insanların büyük bir bölümü için hala bir ütopya.

Biz Kübalılar tarihsel alınyazımızı iyimserlik, adanmışlık ve yaratıcılıkla karşılıyoruz. Barış, adalet ve dayanışma gibi halkımızı karakterize eden ve dostluk gibi dünyanın özgür ve isyankar adamızla özdeşleştirdiği duygulardan ilham alıyoruz.

Küba uluslararası toplumun büyük bölümüyle ve tüm yarıküreyle kurduğu barışçıl ve karşılıklı saygıya dayanan ilişkileri Amerika Birleşik Devletleri ile geliştirmeye de hazırdır.

Küba ablukayı kınamaktan bir an bile vazgeçmeyecek halkının eşitlik temelinde diğer ülkelerle işbirliği içinde ve ekonomik kuşatma ve dış baskıya maruz kalmaksızın yaşama ve kendi toplumsal ve ekonomik kalkınması için çalışma hakkını talep etmeyi asla bırakmayacak.

Küba, halkımızla olan kararlı dayanışması için uluslararası topluma minnettarlığını bildirir. İnanıyoruz ki, bir gün adalet yerini bulacak ve bu önergeye bir daha hiç ihtiyaç olmayacaktır.

Çok teşekkürler.