ABD alternatif sağ hareketi üzerine bir psikoloji araştırması

ABD'nin alternatif sağ hareketi, kendi grupları dışındaki kişi ve grupları (siyahlar, müslümanlar, feministler, karşıt görüşten insanlar ve gazeteciler, vb.) ‘daha az insan' olarak görüyor.

İlker Dalğar - bilimsoL

‘Batı demokrasilerinde’ aşırı sağcılığın yükselişi bilinen bir gerçek. Bu sağcı hareketlerden insanlar, gösterilerinde Nazi ve Klu Klux Klan sembollerini kullanmaktan, meşaleler taşımaktan ve nazi selamı vermekten çekinmiyorlar. Göçmen ve yabancı karşıtı sloganlar atan, sosyal medyada yabancıları aşağılayan yazılar paylaşan sağcılar, karşıtlarını tehdit etmekten ve onlara saldırmaktan da geri durmuyorlar. Neo-nazi, yeni sağ, alternatif sağ gibi isimlerle nitelenen sağcılık, yabancı düşmanlığının yanı sıra beyazların diğer ırklardan daha üstün olduğu iddiası ile de öne çıkıyor.

En son, geçtiğimiz hafta sonu ABD’nin Virginia eyaletine bağlı Charlottesville şehrinde Amerikan İç Savaşı’nda köleciliği savunan eyaletlerin oluşturduğu Konfederasyon Devleti’nin anıtlarının şehirden kaldırılması girişimine karşı “Sağı Birleştir!” eylemi düzenleyen sağcılar, “Yahudiler bizi değiştiremeyecek” gibi anti-semitik, “kahrolası Afrika’ya geri dön (Ing. go the fuck back to Africa)” ya da “nigger (aşağılayıcı ve saldırgan bir tavırla ve zenci anlamında)” gibi ırkçı ve “tek toplum, tek millet! göçe son ver (İng. one people, one nation, end immigration)” gibi göçmenlik karşıtı sloganlar atmaktan çekinmediler. Atılan sloganlara ve genel eylem tarzlarına baktığımızda ABD sağcılığının Avrupa sağcılığı ya da daha özel olarak Türkiye sağcılığı ile çok benzer yönleri olduğunu söyleyebiliriz.

Sağcıların profilini anlamak için anlamlı olabilecek bir çalışmanın ön baskısı Arkansas Üniversitesi’nden Patrick Forscher ve Northwestern Üniversitesi’nden Nour Kteily tarafından yakın zamanda PsyArXiv sitesinde yayınlandı. Araştırmacılar ABD’de alternatif sağ (İng. Alt-right) olarak adlandırılan hareketin profilini çıkarmak için ulaştıkları kişilerden hazırladıkları anketi tamamlamalarını istiyorlar. Analizleri ve yazımı devam eden çalışmanın ilk bulguları bazı ilginç veriler ortaya koyuyor (Bütün veri ve materyal isteyenlerin kullanabilmesi için açılmış durumda ve şu linkten ulaşılabilir: https://osf.io/preprints/psyarxiv/c9uvw ).

GİZLENMEYEN SALDIRGANLIK

Çalışmanın önemli bulgularından bir tanesi bu sağcı hareketten kişilerin beyazların ve kendi etnik ve dini grubundan olanların en tepede olduğu sosyal hiyerarşilerin varlığını desteklediğini gösteriyor. Ayrıca, başka etnik ve dini gruplardan ve ırklardan kişi ve grupları taciz etmeyi ve onlara karşı saldırgan davranışlarda bulunmayı kabul edilebilir buluyorlar. Örneğin, “bazı insan grupları diğerlerinden basitçe daha aşağıdır” ya da “beyazların çıkarlarını gözeten örgütlerin varlığı için iyi sebepler bulunmaktadır” gibi ifadeleri yüksek oranda onaylıyorlar. Beyazların yararına kolektif eylemlerin yapılmasını desteklerlerken, Black Lives Matter (Siyahların Hayatı Önemlidir) gibi siyahların yararına yapılan eylemlere ise karşı çıkıyorlar.

Sosyal ilişkilerde ve toplum içinde kabul edilme, onaylanma ihtiyacından kaynaklanan sosyal çekicilik ön yargısının (İng. Social desirability bias) kişileri daha çok sosyal olarak kabul edilebilir ve “politik doğru”ları onaylayan söylemlere yaklaştırdığı düşünülürdü ve bu nedenle sosyal psikologlar ön yargı ve ayrımcılık gibi motivasyonları daha çok örtük olarak ölçmeye çalışılırdı. Bu açıdan bakıldığında, sağcı katılımcıların ayrımcı ifadeleri ve kendi grupları dışındakilere yönelik taciz ve saldırganlık motivasyonlarını bu kadar açıktan kabul etmeleri de yeni ve şaşırtıcı bir bulgu olarak yorumlanabilir.  

Şekil 1. Katılımcılara söz konusu kişiler ya da gruplar için, her birinin ne kadar evrimleşmiş olduğunu düşündükleri insanlığın atası figürü üzerinde 0’dan 100’e kadar belirtmeleri istenmiş. 

 

DİĞERLERİ DAHA AZ İNSAN

Alternatif sağ hareketinden katılımcıların kendi grupları dışındaki kişi ve grupları (siyahlar, Müslümanlar, feministler, karşıt görüşten insanlar ve gazeteciler, vb.) ‘daha az evrimleşmiş’ kabul etmeleri de çalışmanın bir diğer önemli bulgusu olarak öne çıkıyor. Sağcıların diğer insanları ne oranda insanlıktan uzaklaştırdığını (İng. Dehumanization: aynı zamanda kişiliksizleştirme ya da canavarlaştırma olarak da tanımlanabilir) ölçmek için söz konusu kişi ve grupların ne oranda evrimleşmiş olduğunu, bilimsel olarak hatalı olan ama çok bilinen insanlığın atası figürü üzerinde 0 (hiç insan değil)’den 100 (tamamen insan)’a kadar bir aralıkta göstermeleri isteniyor. Sağcı katılımcıların diğer insanları ne oranda insanlıktan uzaklaştırdığına bağlı olarak üç grup ortaya çıkıyor. Buna göre ilk grupta sağcıların yüksek oranda insanlık atfettiği kişi ve insan grupları yer alıyor.

Sağcılara göre Amerikalılar, Avrupalılar, İsveçliler, beyaz insanlar, Donald Trump, Cumhuriyetçiler ve erkekler bu grupta yer alıyor. İkinci ve üçüncü gruptaki kişi ve gruplar ise sağcılara göre tam olarak evrimleşmemiş ve insanlıktan uzak olarak gördükleri grupları teşkil ediyor. Bunlardan ilki dini ve etnik gruplar olarak sınıflandırılabilecek Araplar, Müslümanlar, Türkler, Meksikalılar, Nijeryalılar ve siyahlar. Diğeri ise politik olarak karşıt grup olarak adlandırılabilecek Hilary Clinton, Demokratlar, feministler, Trump için oy vermeyi reddeden Cumhuriyetciler ve gazeteciler. Çalışmaya katılan sağcıların söz konusu kişi ve grupları ne kadar “insan” olarak gördüğünü aşağıdaki grafikten inceleyebilirsiniz. 

Özet olarak, sağcılar kendi grupları dışında gördükleri kişileri yüksek oranda insanlıktan uzak görüyorlar. Kişi ve grupları insanlıktan uzaklaştırmanın onlara fiziksel ve psikolojik zarar vermeyi kolaylaştırdığını, bu zararla ilgili ahlaki kısıtları geçersiz kıldığı düşünüldüğünde bu bulgular daha da çarpıcı hale geliyor.